Tutuklu olduğu için davet edildiği programa katılamayan DBB Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı gönderdiği mesajda “Suskun bir toplum yaratmak istiyorlar. Tam da bu noktada bizler ortaya çıkıyoruz. Bizler itaat etmeyenleriz. Bizler isyancılarız” mesajı gönderdi.

Diyarbakır Tabip Odası (DTO), Toplum ve Hekim Dergisi, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şubesi'nin düzenlediği “Dr. İlhan Diken Mezopotamya Halk Sağlığı Günleri” 2’nci gününde devam etti. Bir otelde gerçekleştirilen sağlık günleri “Anadil ve Sağlık” panelinde Dr. Adem Avcıkıran, Şemsettin Koç ve Erdal Sayyiğit, anadilde verilmeyen sağlık hizmetinin etkili bir tedavide yarattığı sorunları anlattı. 

Ardından yapılan “Bölge Belediyeleri ve Sağlık” panelinde konuşmacı olarak katılması beklenen ancak tutuklandığı için programa katılmayan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı ve Kayapınar Belediyesi Eşbaşkanı Keziban Yılmaz’ın programdaki yerler boş kaldı. Dr. Cigerğun Polat’ın katılımıyla yapılan panelde Kayseri Cezaevi'nde tutuklu olan Mızraklı’nın gönderdiği mesaj okundu. 

'YEREL ÇÖZÜMLER ÜRETMEK ZORUNDAYIZ'

Zorlu günlerden geçildiğini belirten Mızraklı’nın mesajı şöyle: “Zorlu günlerden geçiyoruz. İnsanların konuşmasına dahi izin verilmediği, her gün gözaltına alındığı, tutuklandığı bir süreçten geçiyoruz. Gri bulutların tüm gökyüzünü kaplamalarını istediği bir girdaba sürüklenmek istiyoruz. Umutlarımızın ellerini bağlamak istiyorlar. Vicdanlarımızın sesini kısmak istiyorlar. Suskun bir toplum yaratmak istiyorlar. Tamda bu noktada bizler ortaya çıkıyoruz. Bizler itaat etmeyenleriz. Bizler isyancılarız. Bizler umudun ağırlığını sırtımızda taşıyanlarız. Bizler direnişe geçmiş umut olan bir geleceğiz. Bizler kurşunların arkasına sığınmayan gerçeğin saf yolunda yürüyen daha yaşanılabilir bir ülke için bedel ödeyenleriz. Tıp fakültesinde mezun olduğumuzda hepimiz Hipokrat yemini ederek başladık bu göreve. Hipokrat yemininde de umutsuzluğa kapılmadan din dil ırk gözetmeden siyasi düşüncelere bakmadan insanlık adına çalışacağımıza söz verdik. Ben hayatımın her alanında bu söze bağlı kaldığıma inanıyorum. Ve bu sözlerden güç alarak umutlanarak çalışmalarıma yürüttüm. Bu çalışmalardan dolayı şimdi sizlerden ayrı Kayseri Cezaevi’ndeyim. Evet, biz hekimler birçok bedel ödedik ödemeye de devam ediyoruz. Bu bizi umutsuzluğa sevk etmesin. Bu gri bulutları dağıtacağız. Hep birlikte bunu başaracağız. Dr. İlhan Diken anısına halk sağlığı günleri düzenlemişsiniz bu konuda sizlere müteşekkirim. 
 
Kentimize emek vermiş katkı sağlamış değerli bilim insanının anısına sahip çıkmak aynı zamanda insanlık değerlerine sahip çıkmaktır. Dr. İlhan Diken’in ismini caddeye vermek istediğimiz de hakkımızda soruşturmalar başlatıldı. Hak adalet özgürlük mücadelesinde olan bizler gibi İlhan Diken’i de terörist olmakla suçladılar. Asıl teröristler halktan kopanlardır. Halk ile arasına mesafe koyanlardır. İlhan Diken her zaman halktan biri halk için çalışan biriydi. Bilim çağında olmamız rağmen hala sağlık alanında eşitsizlikler sürmeye devam ediyor. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlığa erişim sıkıntıları yaşanmaktadır. Özellikle ülkemizde herkese eşit anadilinde parasız sağlık hizmetlerini ulaştıramıyoruz. Bunun sebebi iktidarın uygulamalarıdır. Bu baskıcı politikalar dayatmacı tekçi zihniyete rağmen biz sağlık emekçileri yılmadan baskılara boyun eğmeden herkese eşit sağlık hizmeti taşımaya çalışacağız. Bu mücadeleyi veren tüm sağlık emekçilerine teşekkürlerimi sunuyorum. Bu saatlerde aranızda olsam sizlerle yerel yönetimlerde sağlık hizmetini tartışacaktım. Sizlerin deneyiminden faydalanarak daha iyi bir sağlık hizmeti nasıl yapılır diye ortaklaşacaktık. Yerel yönetimler halk sağlığına önem vermek zorundayız. Halkın ihtiyaçları sadece yol su koalisyon ihtiyacı değildir. Aynı zamanda eşitçe anadilde sağlık hizmetlerine de erişmek zorundadır. Yaşamımız sağlıklı bir ortamda devam edebilmesi için yerel yönetimler çözümler üretmek zorundadır. Bu sorunları masaya yatırıp çözüm bulmak ve çalışmak bizlerin görevidir. Bu görevden kaçmayan Hipokrat’ın ardılları olan tüm sağlık emekçilerinin herkes için anadilinde sağlığa erişim hakkını savundukları ve mücadele yürüttükleri için kutluyor herkesi saygıyla selamlıyorum.”

‘HUKUK VE ADALET YOK’

Panelde konuşan Mızraklı’nın avukatı Muhsin Bilal, hukuk ve adaletin olmadığı bir zamanı yaşadıklarını ifade ederek, “Sivil toplum örgütlerinin temsilcileri bazen sunum yaparken ya da toplantılara katılırken yargının kararlarının tutumun özetlerken hukuk skandalı, hukuk garabeti ifadelerini kullandıklarına şahit oluyoruz. Aslında şuan yaşadığımız zaman dilimi bu kavramların son derece kifayetsiz kaldığını gösteriyor. Hukuk yok ve adalette yok. Eğer hukuk ve adalete dair ufak bir kırıntı dair kalsaydı Selçuk Mızraklı hakkında böyle bir dosya bizim önümüze gelmemiş olacaktı. Ben 20 yıldır avukatlık yapıyorum Diyarbakır’da. Yargının ve mahkemelerin devlet güvenlik mahkemelerinden bu yana en azından usulen ve şeklen dahi olsa belli kalıplara uyum sağlardı. Ama şu anda delile ihtiyaçları yok. Bir soruşturma dosyasının açılması için yargı organlarını bize söylediği şu, benim herhangi bir delile ihtiyacım yok. Siyasi fikirlerin delil yerine geçerli oluyor. Delil olmadığı yerde siz bir soruşturma dosyası hakkında hukuki çerçevede içerisinde bir tartışmaya yürütemezsiniz. Bugün Türkiye’deki mahkemeler hukuk ve adaletle olan bağlarını tümüyle koparmış vaziyetteler" dedi.

'UMUDUMUZU DİRİ TUTMALIYIZ'

Mızraklı'nın ne ile yargılandığının bilinmediğini, "örgüt üyeliği" iddiasıyla yargılanmasına rağmen dosyada böyle bir vurgu olmadığını dile getiren Bilal şöyle devam etti: "2016 yılında teslim olan bir itirafçının 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nden 11 gün önce verdiği ifadeler üzerine soruşturma doyası açıldı. Akıl, hakikat, mantık ve tıp literatüründe bu tür iddialar izah edilemez. Selçuk Mızraklı’nın yargılanma dosyası hukuk tarihi açısında bir felakettir. Buna ilişkin örnekler yok mu?  Tabi ki var. Selahattin Demirtaş tahliye olduğu davada yeniden yargılandı tekrardan tutuklandı. Yine Abdullah Zeydan ile ilgili verilen karar.  Akıl ve ruh sağlığımızı korumakta çok zorlanıyoruz. Çünkü adaletin ve hukukun hakikatin tamıyla gizlendiği zamanlarda insanları bir arada tutan mücadeleye sevk bir ara gelmelidir. Bu tür süreçlerde umudumuz diri tutmalı ayakta kalıp mücadeleyi sürdürmemiz gerekiyor” diye konuştu. 

Kaynak: MA