HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, depremin dokuzuncu gününde Adıyaman'da depremzedeleri ziyaret etti.

Sancar yaptığı açıklamada, iktidarın felaket durumlarında kullandığı dili eleştirerek "Bu iktidar da kader planı ya da asrın felaketi sözlerinin arkasına sığınarak sorumluluğu üzerinden atamaz. Bütün yıkımın asli sorumlusu iktidardır" dedi.

Mithat Sancar, depremden etkilenen Malatya'da incelemelerde bulundu. Sancar, Malatya'dan sonra depremin büyük yıkım yaptığı Adıyaman'a geldi.

Adıyaman'da Alevi Kültür Dernekleri Adıyaman Şubesi Yeni Mahalle Cemevi'nde kurulan Kriz Koordinasyon Merkezi’ni ziyaret etti.

Sancar, burada merkezin çalışmalarına ilişkin bilgi aldı. Sancar, daha sonrasında beraberindeki heyet ile gönüllüler tarafından kurulan Çadır Kent'e geçti.

Adıyaman'da çadırlara yerleşen aileler ile görüşen Sancar, "Adıyaman’daki sorunların başında çadır meselesi geliyor. Gittiğimiz her yerde ilk dile getirilen ihtiyaç çadır. İkincisi su. Evet şehre henüz su verilmiş değil. Depremin 9’uncu günü. Biraz önce geldiğimiz bölgede de gördük insanlar isyan ediyorlar. Şebeke yeniden işletilmiyor, şehre su verilmiyor" dedi.

Sancar kendisine yöneltilen seçim sorusuna da, "Bu konulara hiç girmeyelim isterseniz. Esas meselemiz burası, acılar ve halkımız ile dayanışmaktır. Bunları elbette tartışıyoruz, kurullarımızda da değerlendiriyoruz. Yeri geldiğinde de açıklamalarımızı zaten yapacağız" ifadeleriyle yanıt verdi.

Sancar’ın konuşmasının satır başları şöyle:

"Adıyaman’dayız ve burada yıkımın boyutları çok büyük. En fazla yıkılan şehirlerimizden biri Adıyaman ve yine her yerde olduğu yardımdan en az yararlanan şehirlerimizden biri de Adıyaman. Yıkımın çapı çok büyük ve insanlarımızın sorunları çözülmüyor, ihtiyaçları karşılanmıyor. Bu gördüğünüz alanda yapılan çalışma tamamen gönüllü dayanışma çalışmasıdır. Çeşitli kuruluşların bir araya gelerek oluşturduğu bir koordinasyon var ve bir çadırkent oluşturuluyor. Buna benzer dayanışma örneğini Cemevinde de gördük. Dayanışmanın ne anlama geldiğini buralarda daha iyi görebiliyoruz. Dayanışma insanların hayatta kalmasını sağlıyor. İnsanların ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlıyor. Ayrıca ruhsal olarak bu büyük travmayla baş etmede dayanışmanın büyük rolü vardır.

'DEPREMİN 9’UNCU GÜNÜ VE ADIYAMAN’A HALA SU VERİLMİYOR'

Adıyaman’daki sorunların başında çadır meselesi geliyor. Gittiğimiz her yerde ilk dile getirilen ihtiyaç çadır. Çok sayıda insanımız evsiz kalmış durumda. Neredeyse şehrin tamamı oturulamayacak bir hale gelmiş. Yıkılan binaların sayısı 2000 civarında. Ağır ve orta hasarlı binaları buna kattığımızda neredeyse şehrin tamamını kapsıyor. Böyle olunca insanların barınma ihtiyacı çok büyük bir boyut kazanıyor. İkincisi su. Evet şehre henüz su verilmiş değil. Depremin 9’uncu günü. Biraz önce geldiğimiz bölgede de gördük insanlar isyan ediyorlar. Şebeke yeniden işletilmiyor, şehre su verilmiyor. Nasıl oluyor da bugüne kadar bu sorun çözülmez? Elektrik daha düne kadar şehrin hiçbir yerinde yoktu. Yeni yeni şehrin bazı bölgelerine verilmeye başlandı. Sağlık sorunları büyük bir sorun olacak, salgın hastalıkların başlaması an meselesi. Hastalar var, çocuklar var, yaşlılar var ve bütün bunların ihtiyaçlarını karşılayacak bir organizasyon yok. Burada kamu kaynaklarını kontrol eden devlet ve hükümetin yaraları sarma konusunda ciddi bir çalışması bulunmuyor. Halk kendi ihtiyaçlarını dayanışma ile karşılıyor, yaralarını dayanışma ile sarıyor.

'İKTİDAR KADER PLANI DİYEREK BU YIKIMIN SORUMLULUĞUNDAN KURTULAMAZ'

Depremin yarattığı yıkımın bu kadar büyük olmasının sebebini siyasette aramak lazım, iktidarın yönetim şeklinde aramak lazım. Ranta dayalı denetimsizlik ve yolsuzluk üzerinden işleyen bir imar politikası var. İmar aflarının ne gibi yıkımlar yaratabileceğini uzun yıllardır dile getiriyoruz. Sadece AKP hükümeti döneminde çıkarılan imar affı yasa sayısı 9. Bunlardan yararlanan konut sayısı 3 milyon. Bütün bunlar aslında cinayete kanuni temel hazırlamaktır. Felakete davetiye çıkarmak demektir. Felaket depremin kendisi değildir; felaket depremden önce yapılmayanlar, depremden sonra yapılanlardır. Felaket siyasettedir. O nedenle kader planı gibi laflarla hiçbir iktidar sorumluluktan kaçamaz. Bu iktidar da kader planı ya da asrın felaketi sözlerinin arkasına sığınarak sorumluluğu üzerinden atamaz. Bütün yıkımın asli sorumlusu iktidardır. Müteahhitlerin de sorumluluğu var ama onları denetlemeyen ya da denetimi kurallara göre yapmayan bir silsile var ortada. Bu en tepeye kadar uzanıyor. İktidar bir bütün olarak bu yıkımdan sorumludur.

'İKTİDARIN İNSAN MERKEZLİ, TOPLUM YARARINI ESAS ALAN BİR YAKLAŞIMI YOK'

Şimdi yapılması gereken insanlarımızın ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılamak. Elbette çok büyük bir yıkım var ortada. Elbette dayanışma çok önemli ama kamu kaynakları bu halkın ürettiği değerlerden toplanıyor. Kamu kaynaklarının etkili ve hızlı bir şekilde kullanılmasını sağlayacak her türlü çalışmayı da yürütmek bizim sorumluluğumuzdur. İktidar bunları istemeyebilir, kaçmaya çalışabilir. Çünkü bu iktidarın insan merkezli, toplum yararını esas alan bir yaklaşımı yok. Kamu kaynaklarını bu amaçla toplum için, insanlar için kullanmasını sağlayacak olan bizleriz. Bizlerin ortak çabası ve dayanışmasıdır, sesimizi birlikte yükseltmemizdir.

'DAYANIŞMANIN YARATTIĞI SOSYAL VE SİYASAL GÜÇ, HAK VE ADALETİ KURACAK'

Sorumluların ve sorumlulukların hesabını sormak da yine hepimizin görevidir. Eğer hesap sorulmaz ise yeni felaketler yaşanır ve başka felaketlerin yolu da hep açık kalır. O nedenler bütün sorumlulardan ve sorumluluk zinciri içinde yer alan bütün makamlardan mutlaka hesap sormak lazım. Bu yıkımın hesabı verilmek zorunda. Dayanışmanın önemine her seferinde vurgu yapmak gerekiyor. Bizleri kurtaracak, yaşatacak olan dayanışmadır. Geleceği yine hak ve adalet temelinde kuracak olan bu dayanışmanın yaratacağı büyük sosyal ve siyasal güçtür."