Günümüzde miras hukukundan kaynaklanan davalar birçok farklı alt başlıkta değerlendirilebilmektedir. Bu uyuşmazlıkların birçoğu murisin vefatından sonra gündeme gelmekle birlikte, miras bırakanın hayatta olduğu süre içerisinde de yapmış olduğu tasarruf işlemlerine yönelik alınması gereken tedbirler bulunmaktadır.

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davası, tenkis davası, vasiyetnamenin iptali davası gibi mal varlığından kaynaklanan miras davalarının çoğunluğu yetkili Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmekte iken, mirasın gerçek reddi, veraset ilamı alınması gibi taleplerde yetkili Sulh Hukuk Mahkemesi yetkilidir.

İlgili süreçlerin oldukça teknik incelemeler gerektiren ve neredeyse her dava çeşidinin hak düşürücü sürelere tabi olması dikkate alındığında bir avukat yardımıyla takip edilmesi olası hak kayıplarının önüne geçilmesini sağlayacaktır.

Nitekim hak kayıplarına yol açılmaması adına dava süreci öncesinde de gerekli ihtiyati tedbir kararlarının alınması (bu tedbirlerden en önemlisi süreci uzman bir miras avukatı ile yürütmektir) ve hatta gerektiği takdirde murisin kısıtlanması gibi durumlara öncelik verilmesi, mirasçıların saklı paylarının ve yasal miras payları oranlarının hesaplanması gerekmektedir.

Mirasçılıktan Çıkarma Davası

Mirasçılıktan Çıkarma (Iskat) işleminin hangi koşullarda gerçekleştirilebileceği, TMK’nin 510. Maddesinde belirtilmiştir. Bu maddeye göre:

  • Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
  • Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse,

Durumlarında muris, miras sözleşmesi veya vasiyetname yoluyla mirasçılıktan çıkarma işlemini gerçekleştirebilir. Bu sözleşme veya vasiyette mirasçılıktan hangi sebeple çıkarıldığı açık ve detaylı olarak belirtilmelidir. Hangi sebeple mirasçılıktan çıkarıldığı belirtilmediği takdirde ilgili işlem geçersiz olacaktır.

Mirasçılıktan çıkarılan mirasçı ise, bu işlemin iptali sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde ve her halde miras veya vasiyetin açılması tarihinden itibaren iyi niyetli davalıya karşı 10 yıl, iyi niyetli olmayan davalıya karşı ise 20 yıl içerisinde bu işlemin iptali için Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açabilir.

Mirasın Reddi Davası

Mirasın reddi davası, mirasın gerçek reddi ve mirasın hükmen reddi olarak iki ayrı dava şeklinde görülebilmektedir.

  • Mirasın Gerçek Reddi Davası : Murisin vefatı sonrası, üç aylık hak düşürücü süre içerisinde mirasçılardan her biri koşulsuz ve şartsız olarak mirasın reddedebilir. Mirasçılar bu taleplerini murisin vefat etmiş olduğu yer Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülecek bir dava ile gerçekleştirebilirler. Burada mirasın borca batık olması veya murisin hiçbir borcunun olmamasının sonuca herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Üç aylık süre içerisinde mirasçıların mirası reddettiklerinin tespiti adına Sulh Hukuk Mahkemesine başvurmaları yeterlidir. Ancak mirasın borca batık durumda olması ve üstsoylardan birinin mirası reddetmesi durumunda miras hakkının altsoya geçeceği ve bu kapsamda altsoy tarafından da reddedilmesi gerektiği konusuna dikkat edilmelidir.
  • Mirasın Hükmen Reddi Davası : Mirasın gerçek reddi için gerekli 3 aylık hak düşürücü süre geçse dahi, mirasın borca batık olması halinde; yani terekede bulunan bütün taşınır, taşınmaz, para veya maddi değeri olan eşyaların değerinin, murisin vefat tarihindeki borçlarını karşılamaması durumunda yasal mirasçılar, mirasın hükmen reddi için Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açabilirler. Bu süreç içerisinde mirası reddettiklerine dair bir tespit olmadığı için ilgili dava sonuçlanıncaya kadar borçlu durumunda bulunacaklarından; terekenin borca batık olduğu bilindiği takdirde 3 aylık süre içerisinde mirası reddetmek çok daha kolay ve uygun olacaktır.

Mirasta Denkleştirme (Tenkis) Davası

Tenkis davası ile saklı paylı mirasçıların, saklı paylarından kaynaklanan miras haklarını korunması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda muris, saklı paylı mirasçılarının bulunması durumunda malvarlığı üzerinde sınırsız bir tasarruf hakkına sahip değildir.

Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen ölçütlere göre saklı paylı mirasçılar, miras bırakanın kendi saklı paylarını aşan miktarda yapmış olduğu bazı tasarruflara yönelik denkleştirme talep edebilirler. Saklı paylı mirasçılar miras bırakanın altsoyu, anne-babası ve eşidir. Sağ olan kişilerin kimler olduğu ve kimlerle birlikte mirasçı olduklarına göre saklı pay oranları ise değişiklik göstermektedir.

Dikkat edilmesi gereken en önemli husus, bütün tasarrufların tenkise; denkleştirmeye tabi olmayacağıdır. Hangi tasarrufların tenkise tabi olacağı konusu TMK’nin 565. Maddesinde belirtilmiştir. Bu maddeye göre tenkise tabi ivazsız tasarruflar şu şekildedir:

1. Miras bırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar,geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,

2. Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,

3. Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,

4. Miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.

Bu tasarruflar sonucunda saklı payı ihlal edilen mirasçılar: saklı paylarının ihlal edildiğini öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinden itibaren en geç 10 yıl içinde tenkis davası açarak denkleştirme alacağı talebinde bulunabilirler.

Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Davası

Muris muvazaasına ilişkin davalar doğrudan kanunda düzenlenmemiş olmakla birlikte, çoğunlukla Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 01.04.1974 tarih, 1974/1 E. 1974/2 K. Sayılı kararı doğrultusunda yürütülmektedir.

Muvazaa, gerçekte olan işlemin üçüncü kişileri aldatma amacıyla gizlenerek farklı bir işlem olarak gösterilmesidir. Muris muvazaası ve mirastan mal kaçırmaya ilişkin olgular günümüzde çoğunlukla diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla murisin; aslında bağışlamasına ve karşılığında bir bedel almasa dahi üzerine kayıtlı taşınmazı “satış” olarak göstererek üçüncü bir kişiye devretmesi yoluyla gerçekleşmektedir.

Bu durumda gerçek işlem bağış olmasına rağmen, mirasçıları gerek miras haklarından mahrum bırakmak, gerekse tenkis talebinde bulunmalarını engellemek adına tapu işlemlerinde satış olarak belirtilmektedir. Bu durumda hakkı ihlal edilen mirasçılar; muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davası açabileceklerdir.

Bu dava herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmamakla birlikte, taşınmazın iyi niyetli üçüncü bir kişiye devredilmesi durumunda artık bu talepte bulunulamayacağı hususuna dikkat edilmelidir.

Davacılar muvazaayı her tür delille ispat edebilmektedir. Bu konuya ilişkin tanık dinletilebileceği gibi, taşınmazın devir tarihinde davalının bu taşınmazı satın alabilecek gücü olup olmadığına dair kolluk ve gelir araştırmaları da davanın aydınlatılmasında önem arz etmektedir. Murisin mirastan mal kaçırma kastı ve muvazaa iddiasının ispat edilmesi durumunda devredilen taşınmaza ilişkin tapu kaydı iptal edilerek miras payları oranında davacılar adına tescil edilecektir.