“Güneşe selam de, aydınlığa vur yüzünü… Özgürlük diye haykır! Haykır ki; dili, kültürü, sanatı, inancı tutsak edilmişin umudu olsun. Gelecek bizi bekler! Sanatla, umutla…”

Kürt kültür ve sanatına 26 yıldır kesintisiz katkı sunan Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) şimdi de, 3. İstanbul Kültür Sanat Günleri’yle Kürt dili, kültürü, inancı ve yaşamı üzerine bu günlerde giydirilmek istenen karanlık örtüyü sanatla açıyor.

Kürtlerin en umutsuz dönemlerinde bile Kürt müziği, halayı, edebiyatı, seyirlik tiyatrosu ve kültürel dünyası onun imdadına koşmuştur. Kürtlerin zor dönemlerde geçtiği bu olağan üstü koşullarda MKM tarafından düzenlenen 3. İstanbul Kültür Sanat Günleri de bir nevi karınlık içinde aydınlık parçaların arayışıdır.

25-29 Ekim 2017 tarihleri arasında yapılacak olan Kürt kültür sanat etkinliğinin ilki, tarihi Cezayir Restoran’da dilbilimci Sami Tan, Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesi eski kültür sorumlusu Cevahir Sadak, müzisyen Agit Işık ve oyuncu Berfin Emektar’ın katıldıkları bir panel ile start verdi.

Panelist Cevahir Sadak, kayyum atanmasından önce Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesi’nde daha önce yaptıkları çalışmaları sözlü ve görsel materyallerle anlatırken içten içe de hayıflanıyordu. Sadak, Kürt kültürü ve sanatıyla ilgili belediyenin geçmişte yaptığı çalışmaları anlatırken, kayyumun “bir gece ansızın” bunun üzerinde bir buldozer gibi geçtiğini acılı bir ifadeyle belirtiyordu. Belediye ellerinde olduğu halde Kürt kültür ve sanat çalışmaları önünde yasaların yine de engel olduğun belirtirken “Şimdi geçmişe bakıyorum keşke sanatsal ve kültürel üretimimizi sadece belediyeler içinde tutmayıp, resmi alanın dışında sivil bir alanda da sürdürebilseydik” diyerek geçmişe bir özeleştiri projeksiyonu tutuyordu.

Egemen devletler tarafından Kürtler baskı altına alınırken ne yazık ki Kürt dili, sanatı ve kültürü de paralel olarak bu baskıdan nasibini alıyor. Kürt dili, edebiyatı, sanatı ve kültürünün üç merkez halinde dolandığını söyleyen dilbilimci-yazar Sami Tan, yasaklar ve baskılar nedeniyle merkezin önce Avrupa, daha sonra İstanbul ve son olarak da Diyarbakır’a taşındığını hikayesini bir bir anlatıyordu. Dilbilimci Tan, Türk devletin aslında değişmiş gibi yapıp hep geleneğini koruduğunu söylerken, devletin şimdi de Diyarbakır’ın merkez olmaktan çıkarılmaya çalıştığının altını çiziyordu.

Devletin Kürt sorunu konusundaki çözümsüzlüğü ve beceriksizliği ne yazık ki Kürt kültür ve sanatı üzerine olumsuz bir şekilde yansıyor. Olağan üstü koşullar arasında 3. Kürt Kültür Sanat Günleri aslında Kürler için kasvetli havanın dağıtılmasına tatlı bir esinti gibi de görebiliriz.

Bir toplumu geleceğe taşıyan en büyük değeri sanattır. Kürt dili, sanatı, folkloru, edebiyatı, kültürel değerleri olmasaydı bugün Kürtlerden her halde söz edemezdik. Kürtleri yönetimleri altına alan hemen hemen her devlet ilk saldırdıkları hedefler Kürt dili, sanatı ve kültürü olmuştur. Kürtler ya zorla asimile edilmeye ya da baskılanmaya çalışılmıştır.

1991 yılından beridir inatla, sabırla ve büyük bir gayretle Kürt kültür ve sanatını koruma altına alan, katkı sunan ve geliştiren Mezopotamya Kültür Merkezi, bu en kritik günlerde de misyonundan hiçbir şekilde taviz vermedi. Düşe kalka da olsa, böylesi hassas günlerde gerçekleştirdiği kültürel ve sanatsal etkinlikler oldukça önemlidir.

Kürtlere bunca acı, saldırı, gözyaşı ve ihanetin dayatıldığı bu sıralarda MKM’nin düzenlediği 3. Kürt Kültür Sanat Günleri bir nebzede olsa yaşamın monotonluğunu kırıyor.

Beş gün sürecek olan 3. Kürt Kültür Sanat Günleri’nde zengin bir program yer alıyor. Şöyle ki panel, seminer, konferansların yanı sıra resim ve fotoğraf sergileri, tiyatro ve sinema gösterileri, müzik dinletileri, konserler ve dengbêjler yer alacak. Son gün olan 29 Ekim’de Amed Şehir Tiyatrosu’nun (Şanoya Bajêr ya Amedê) sergileyeceği “Qirix”, Yeni Yaşam Tîyatrosu’nun (Tîyatra Jîyana Nû) sergileyeceği “Bêrû” oyunu ile Koma Sterkên Azadîyê’nin vereceği bir konserle son bulacak.