İstanbul'da bir yılbaşı akşamı daha Taksim Meydanı olmadan geçiyor. Olağanüstü bir hızla alt yapı çalısmaları ve kavşak geçiş inşaatlarının tamamlandığını hepimiz birebir gözlemledik, sonucu ilgi ve merakla bekledik. Dünyanın sayılı sivil hareketlerinden birine tanık oldu alan, Gezi Parkı ve tüm ülke ve hatta dünyanın çeşitli yerleri...

"Her yer Taksim- her yer direniş" sloganları ile inledi durdu yerküre ... Ve sonuçta çok kaotik olan bir durum var, yaşayarak tecrübe ettiğimiz ... Her yer Taksim olabildi belki ama bir tek Taksim bir "yer" olamadı.

Yasal düzenlemeler, bekleyen mahkeme kararları, konunun siyasal ve politik durumu, küresel anlamda bıraktığı izler, kaybedilen canlar... Bir bakarsak uğruna harcanmış birçok varlık bir yokluğa dönüştü ...

Pratikte bir boşlukta yüzmeye devam eden, ruhunu kaybetmiş ve hatta açtığı delhizlerden midir bilinmez, ruhu içine kaçmış bir meydan...

Her gün binlerce yerli ve yabancı turistin yanı sıra her yaştan ve meslekten insanın, canlının kullandığı bu bomboş alan, aslında sadece yüzeysel ve mekansal olarak değil, içi boşaltılmış alan, fazlasıyla umutsuz bir gelecek sergilemiyor mu?

Yine de, 2016’ya, yağmur yağdığında göle, kar yağdığında buz pistine donüşmeyen, bahara girerken çiçek kokularıyla, sonbaharda dökülen yapraklarıyla dolabilen, yağmurda toprak kokusunu alabileceğimiz, tiyatro çıkışı banklarında oturabildiğimiz, en güzel müzikleri gösterileri herkese sunulabilen, heykeliyle, havuzlarıyla, gölgelikleriyle, insanıyla ve hayvanlarıyla beraber yaşayabilen, bir araya gelmeye ve üretmeye imkan verebilen, gelecek için heyecan duymamızı sağlayacak bir Taksim Meydanı ile girmek umudu ile... İyi seneler…