Susurluk davası kapsamında yargılanan Mehmet Ağar’ın duruşması vardı bugün. Ağar suçlamaları kabul etmeyerek, olsa olsa altındaki personelin bir hizmet kusur olabileceğini söyledi.

Bu haberi Cumhuriyet Gazetesi bile ele alırken, son yıllarda çeteler, darbeler, derin devlet konusunda çok duyarlı görünen Zaman medyaları şu ana kadar haberi görmedi. Umarız yarın gazete sayfalarında, ya da internette birkaç satır da olsa yazarlar.

Acaba Mehmet Ağar ve dönemin derin devleti “solcular ve Kürtler”e yönelik katliamlar ve operasyonlar gerçekleştirdiğinden, Zaman medyaları açısından da bu durum bir “hizmet kusuru” kapsamında mı ele alınıyor?

BU DA BİZİM HABERİMİZ:

MEHMET AĞAR PERSONELİNİ SUÇLADI

Susurluk davası kapsamında Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili yargılanan Mehmet Ağar, 1 yıla kadar hapsini isteyen cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşüne karşı yaptığı savunmada, “Suç örgütleriyle mücadeleyi kendine şiar edinmiş bir insanın, bilerek ve isteyerek bu suç örgütüne yardım etmesi düşünülemez” dedi.

Abdullah Çatlı’nın üzerinde Mehmet Özbay adına kayıtlı çıkan silah taşıma belgesi ve sürücü belgesi ile yeşil pasaport ve otomobilde bulunan EGM’ye kayıtlı silah ve mühimmatlarla ilgili “personelini” suçlayan Ağar, “Türkiye’nin o gün bulunduğu çok yoğun terör ortamından, bir an evvel çıkması için daha fazla hizmet saikiyle hareket edilirken, alt birimlerde çalışan birtakım kişilerin kusur ve suçlarının görülmesi mümkün olamaz. Eğer bu durumla ilgili bir hukuki nitelendirmede bulunmak gerekirse de ancak bir hizmet kusuru görülebilir” ifadesini kullandı.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Mehmet Ağar’ın ceza alıp almayacağı, 26 Mayıs’taki duruşmada belli olacak. Geçen duruşmada Ağar, avukatları aracılığıyla savcının Ağar’ın “silahlı örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiği” şeklindeki görüşüne karşı yazılı savunma vermişti. Cumhuriyet’in ulaştığı dilekçede Ağar, iddiaların dayanağının Çatlı’nın üzerinde ele geçirilen sahte silah taşıma belgesi, sürücü belgesi ve yeşil pasaport ile Yaşar Öz’e ait sahte silah taşıma belgesi olduğuna dikkat çekti. Mehmet Ağar, belgelerde kendisine ait olduğu iddia edilen imzaların Adli Tıp Kurumu tarafından “basit, taklidi kolay imzalar” değerlendirmesi yapıldığını anımsattı.

Ağar, Çatlı’ya silah taşıma ruhsatı verilmesinde sorumlulukları bulunan iki polis memurunun yargılandığı sırada kendisine yönelik beyanda bulunulmadığına işaret etti. Çatlı’ya yeşil pasaport verilmesiyle ilgili Emniyet Genel Müdürü olarak “O tarihlerde her pasaport müracaatının ön incelemesini yapmak gibi bir görevinin olmadığını” savunan Ağar, bu konuda herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını kaydetti.

Çatlı’nın otomobilinde EGM’de kullanılan silah ve mühimmat çıkmasına ilişkin de Ağar, genel müdür olarak silah teslim alma, kaydetme, depolama ve teslim etme gibi görevleri olmadığını ifade etti. Görevinin sadece “denetim ve gözetim” olduğunu belirten Ağar, “herhangi bir ihmal veya bağlantısının” bulunmadığını öne sürdü. MİT’in haber kaynaklarından Tarık Ümit’ten (öldürülmüştü) haber alınamaması konusunda kendisine yöneltilen iddiaları “mesnetsiz” olarak nitelendiren Ağar, “Kumarhaneler kralı” Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesiyle ilgili gözaltına alınan polislerin “salıverilmesini sağlamak” suçlamasını da reddetti.

AĞAR’IN ‘DERİN’ BİLAÇOSU

1993 Temmuz ayında Tansu Çiller başbakan olunca, Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürlüğü'ne getirildi. Ağar’ın, Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığı dönemde faili meçhul cinayetler arttı. Çok sayıda devrimci solcu ve Kürt muhalif gözaltında kaybedildi. Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve çok sayıda Kürt işadamı onun döneminde öldürüldü. Devrimci örgüt militanlarına görüldükleri yerde yargısız infazlar yapıldı. Toplumsal muhalefete karşı baskı, gözaltı, işkence ve tutuklama yoğunlaştı. “93 konsepti” denen, devletin “devlet terörünü” meşrulaştırdığı, gözaltında kaybetme, köy yakma ve yargısız infazların günlük rutin haberler haline geldiği bir döneme imza attı.

Hiçbir cinayet çözülemedi. Ağar, Güldal Mumcu'ya "Bir tuğla çekilirse tüm duvarın yıkılacağını, kendilerinin de yıkılan duvar altında kalacağını" söyledi.

Turgut Özal’a karşı düzenlenen suikastın soruşturulmasını yürüttü. Korkut Özal, Ağar'ın suikastın arkasındaki isimleri bildiğini söyledi.

Emniyet Genel Müdürlüğü yaparken, 400 silah dosyası kayboldu. Mafya üyelerine verilen ruhsat sayısının 2 binden fazla olduğu belirlendi.

Aralık 1995 seçimlerinde DYP milletvekili olarak Meclis'e girdi. Çiller'in takımında yer aldı. Adalet Bakanı oldu. Cezaevlerine yönelik teslimiyeti dayatan, kazanılan hakları alan, tabutlukları gösteren genelgeler yayınladı. Buna karşı direnişe geçen 12 siyasi tutuklu 1996 ölüm orucunda öldü.

Ağar, Susurluk kazası döneminde de İçişleri Bakanıydı. Ağar‘ın, Susurluk kazasında ölen ülkücü tetikçi Abdullah Çatlı‘ya yeşil pasaport ve silah taşıma belgesi verdiği, özel bir örgüt kurduğu, bu örgütün adam kaçırma, uyuşturucu kaçakçılığı gibi işlere giriştiği ortaya iddia edildi.

Çiller‘in işaretiyle bakanlıktan istifa etti. Daha sonra dokunulmazlığı kaldırıldı. Ağar, Susurluk soruşturması sırasında oluşturulan komisyona “1000 operasyon” yaptığını söyleyip, devlet işlerinde bunlar doğladır anlamındaki sözlerini her yerde söyledi.

Başbakan Tansu Çiller'in 30 Kasım 1994 tarihli genelgesinde Özgür Ülke Gazetesi'nin ismi geçiyordu. "Gereğinin yapılmasını rica" ediyordu. Gazetenin bombalanmasıyla ilgili olarak dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir'in dönemin Emniyet Müdürü Ağar'ı arayarak , "Adamlarını benim sorumluluk alanımda kullanma" demesi, bu bombalamanın arkasında Ağar'ın olduğu iddialarını gündeme getirdi.

DEMOKRAT HABER