Cumartesi bu köşede ‘Canlı bombadan idol olur mu?’ diye sormuştum.
Çok ilginç tepkiler aldım.
Ama iki tanesi çok çarpıcı...
Kerem Yıldız çocukluğunda annesinden bir kahraman olarak dinlediği Zilan’ın ‘neden bu yolu seçtiğini anlamamız gerekir’ diyor...
* * *
“Zilan size farklı biri gibi gelebilir ama bizim için küçüklükten beridir anlatılan kahramanlardan bir tanesidir. Kimdir Zilan? Neden intihar bombacısı olmuştur?
Ya da neden Kürt kadını tarafından bu kadar sevilmektedir?
Hiç unutmam, küçükken elektrikler kesilir, biz kardeşlerimle bir köşeye çekilirdik ve annem o karanlıkta bize Zilan’ın kahramanlıklarını anlatırdı. Evet, intihar bombacısı olduğunu söylemezdi bize, sadece bir kahraman olarak nitelerdi ki dinlediğimiz birçok şarkıda ismi geçerdi. Yazınızda belirttiğiniz gibi işin insani yönü var. Belki de annem işin insani yönünü düşündüğü için bize intihar bombacısı olduğunu, 8 asker öldürdüğünü söylemiyordu.
Belki o da rahatsızdı bu durumdan ama Zilan onlar için bir başkaldırıydı.
Evet, ben de rahatsızım bir insanın canlı bomba olmasından, bunu yapmak yerine kendi düşünceme göre eylemlerde ölmeyi daha iyi bir yol olarak görürüm.
Ama her şeyden önce kaçırdığımız bir nokta yok mu?
Bu kadın neden intihar bombacısı olma yolunu seçti?
Nasıl bir düzen ve adaletsizlik onu bu yola itti?
Neden kendisini bu şekilde kanıtlama yoluna girdi?
Hele hele bir kadın olarak bunu neden yapmak istedi ve canına kıydı?”
* * *
Şimdi gelelim ikinci mektuba…
E-mail yoluyla üç parçada ulaşan ikinci mektubu mutlaka sizinle paylaşmam gerekiyor, çünkü adını vermek istemeyen bir okur ‘Zilan’ın kampta nasıl canlı bombaya dönüştüğünü’ anlatıyor.
Hikâye çok çarpıcı...
Çünkü anlatan, Haziran 1995’te Zilan’ı dört arkadaşıyla birlikte Dersim’de PKK kampına götüren kişi... Öyle yalın bir dille özetlemiş ki dağa çıkma gerçeği ve ‘Kürtlerin Jan Dark’ı olarak nitelenen Zilan’ın intihar bombacısına dönüşüm hikâyesini aktarmak istedim...
Kürt meselesine kafa yoran herkesi, en başta da basını, sözlerini çarpıtmakla suçlayan Sebahat Tuncel’in dikkatle okuması gereken satırlar bunlar...
Artık kendimizi kandırmaktan vazgeçelim...
Türkiye yıllarca Kürtlere karşı bir ‘inkâr’ ve ‘asimilasyon’ politikası uyguladı.
Ve bu yanlış politikalar iç ve dış faktörlerin etkisiyle PKK’yı yarattı.
Bizim PKK’yı ‘terörist’ ilan etmemiz bölge halkının gözünde PKK’yı terörist yapmıyor.
Eğer bir gün şiddetin yerini siyaset, savaşın dilini barış alacaksa, buna her kesimin kendi gerçeğine ‘içerden’ ayna tutmasıyla ulaşacağız.
Devletin sistematik baskı politikalarını herkesten önce Türkler, PKK’nın çarpık zihniyetini de Kürtler eleştirecek...
Bu mektup bu yönde önemli bir adım.
Buyurun, PKK’ya eleştirel bakabilen PKK’lı bir gerillanın gözünden Zilan gerçeği...
* * *
Radikal’de beğenerek okuduğum yazarlardan birisiniz. Canlı bombayla ilgili yazdığınızı görünce hemen okumaya başladım, ‘Hangi taraftan değerlendirecek acaba?’ dedim. Ölüm karşıtı yazınız tebrike değer, çekinmeden yazmışsınız. Gerçekleri yazmak ve kabul etmek zor. Keşke siz de Zilan hakkında biraz bilgi sahibi olabilseydiniz ve gerçeği yazabilseydiniz. O eylemin ‘erkek egemen anlayışa bir karşı duruş’ olduğu iddiasını sorgulayıp bunun bir ‘tepki eylemi’ olduğunu yazabilseydiniz. Keşke onun militan olduğu yıllarda kendi ‘öz iradesiyle’ değil, yapı içindeki komutanların toplantılarda onu ‘küçük burjuva yakıştırmalarıyla karşı bir eyleme ittiğini’ yazabilseydiniz.
Dersim’de, Bezik Ormanları’nda kış kampında onu gerilla yaşamına alışamadığı için yerden yere vuran ve sonrasında hüngür hüngür ağlayan Zilan’ın Gözlüklü Hamza’ya bir tepki olarak ‘bundan ötesi ölümdür artık...’ deme noktasına geldiği ve intihara itildiği gerçeğini yazabilseydiniz. (Zilan yaşamını yitirmeden önce Dersim doğu karargâhı Hawar arkadaşın birliğindeydi...)
Keşke demiştim.
Bilmenize imkân yok elbet.
Doğrusu biraz çekiniyorum yazmaya. Karalama yapmadan, bir zamanlar bir şeyler paylaştığım insanlarla birlikte olduğum ortamın bilinmeyen yanlarını yazmak zor. Gizlemek için sebep çok.
İş bununla da kalmıyor tabii.
Özgürlüğün bedeli esaretten geçiyor.
Bağlı kaldığın ideoloji seni esir aldıkça tutumun daha da sertleşiyor ve tahammül azalıyor. Bunları anlatmak sayfalar dolusu kâğıt ve cesur bir yürek ister.  
Zilan’ı dört arkadaşla Dersim’e bağlı Mazgirt’in bir köyünden aldık.
Yürümekte zorlanıyordu.
Elinden tutup yürüttük.
Geldiğinde 95 Haziran ya da temmuzdu.
Çok da kalmadı zaten, ertesi yıl intihar kararı verdi.
Köylere un almaya giderdik, bir defa bizimle geldi. Unlar sırtta, tepeye tırmanıyoruz. Yağmur yağmaya başladı. Toprak çamura dönüştükçe yürümek zorlaşıyordu.
Zilan geride kalıyordu. ‘Hadi’ diyorduk. ‘Çabuk ol.’
İşte o an gerçekten zorlandığını gördüm.
Dokunsan ağlayabilirdi.
O koşullara göre biraz kiloluydu.
Bir konuşmamızda nişanlı olduğunu söylemişti. Şimdi çok dallandırıp abartıyorlar. Marksizmi çok iyi bildiğinden değil, erkek egemen anlayışa tepkiliydi ama o da birçok kadın gibi aile kurma hayaliyle yaşıyordu.
Nişanlısıyla bir problemi olduğunu söylemişti...
Sevecen bir yapısı vardı.
Çok fazla sinirli olduğunu hatırlamıyorum. Pozitif  görüntüsü, ona aile yapısı hakkında pek de eleştiri yapma hakkını vermemişti.
İyi niyetli, aile kurumunu seven bir yapıdaydı. Zaten kış kampında bu yönlü bir eleştiri almıştı.
Orda ‘Bayan Mangası’ ayrıdır.
Kış kampında komisyonlar kurulur, dersler verilir, o da bir konu hakkında seminer verecekti. Her birimiz belirlenen konular hakkında seminer verebilirdik.
Zilan geleneksel aile kurumuna evrensel boyutta yani dünya normlarının kabul ettiği ölçülerde yaklaşım gösterdiği için tabur komutanı tarafından sıkı bir eleştiriye tabi tutuldu.
Klasik düzene tabi olma, egemen güçlerin insana aşıladığı baba, anne ve kardeşler üçgeni etrafında ‘silik bir karakterle’ hayatını sürdürme eleştirilerinde bulundu.
Oysa onun hak etmediği bir eleştiriydi.
Ne olursa olsun bir savaşım gücünü kendinde bulmuştu ve bir şeyler yapmak için gelmişti. Zaten ne olduysa o kış kampında oldu. Tüm yapının gözleri önünde ‘düzen kişiliği’ eleştirisi denildi, ‘mücadeleyi kavrayamamış’ denildi. ‘Ezik ve silik bir kişiliğin dışavurumu’ denildi.
Gözlüklü Hamza tabur komutanı. Şu an hayatta olmayan Zap Kemal doğu karargâhı komutanı. Üst olarak Zilan’a tek desteği Kemal verdi. Ama olan olmuştu.
Kendini ispat edecekti.
Biz bunu bilmiyorduk fakat Zilan o günden sonra eskisi gibi neşeli değildi...
Mart ayında kış kampından çıkınca bir daha kendisini göremedim...”