Silivri Cezaevi'nde 5 ay kaldıktan sonra önceki gün tahliye edilen kapatılan Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya, "Topluma gerçeği göstermek gibi bir borcumuz var. Bu borcu ödemek için mesleğimizi icra etmeye devam edeceğiz" dedi. 

Özgür Gündem Gazetesi'ne 16 Ağustos'ta yapılan polis baskınında "Örgüt üyesi olmak" iddiasıyla tutuklanan gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya Silivri Cezaevi'ne gönderilmişti. Dün, ilk kez hakim karşısına çıkan gazetenin Yayın Danışma Kurulu üyeleri yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci Necmiye Alpay ile birlikte 4 buçuk ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Özgürlüğüne kavuşan Kaya'yı çalışma arkadaşları Silivri Cezaevi önünde karşıladı. Kaya'nın çıkarkenki ilk sözleri "Gazetecliğe kaldığımız yerden devam" oldu.

Kaya'nın serbest bırakılması ailesi ve arkadaşları tarafından sevinçle karşılansa da kendisi, gazetenin Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya ile birlikte gazeteci, insan hakları savunucuları, siyasetçilerin hala tutuklu olduğu için üzgün. Kaya, gözaltı ve tutuklanma süreci ile cezaevinde yaşadığı 4 buçuk aylık süreci dihaber'den Sadiye Eser ile paylaştı. 

Özgür Gündem Gazetesi’ne baskın yapıldığı günü hatırlatan Kaya, o anları şu sözlerle anlattı: "Gazetemiz kapatılma haberini aldıktan sonra çok geçmeden polisler tarafından baskın yapıldı. Editörya katına gelen polisler arkadaşlarımız ile bizleri darp etti. Adeta linç edilircesine gözaltına alındık. Ben ve İnan Kızılkaya'yı ayırdılar. Bizi ayrı bir araçta 6-7 saat boyunca ters kelepçe takıp peryodik olarak işkence yaptılar." 

'15 GÜN TECRİT EDİLDİK'

Bu süre zarfı içinde polislerin kendilerine sürekli Kürtler'in Ape Musa dediği katledilen gazeteci Musa Anter ile katledilen diğer gazetecileri hatırlattığını ifade eden Kaya, "Polisler, 90'lı yıllarda katldilen Kürt gazetecileri hatırlatarak 'sonunuz onlar gibi olacak' dediler. Ardından karakola götürüldük. 5 gün gözaltında kaldığımız sürede fiziki işkence olmadı ama psikolojik işkence devam ediyordu. Ardından mahkemeye çıkarıldığımızda, gazetecilik faaliyetlerimiz suç sayılıp 'Örgüt üyesi' iddiası ile tutuklandık. Önce Metris Cezaevi'ne oradan da Silivri 9 No'lu cezaevine götürüldük" dedi. İlk tutuklandıklarında aynı davadan yargılanan diğer arkadaşlarının yanına götürülmediklerini, tecrit edildiklerini söyleyen Kaya, iki kişilik koğuşta tutulduklarını ve daha sonra yanlarına "Fettullah Gülen Örgütüne" mensup denilen bir kişiyi yanlarına koyduklarını belirtti. Kaya, itirazları sonucu bu kişinin yanlarından alındığını ve daha sonra aynı davadan yargılandıkları arkadaşları ile aynı koğuşa götürüldüklerini ifade ederek, "15 gün kadar kimse ile iletişim kuramadık, tecrit altında tutulduk" dedi. 

'ESARET KOŞULLARI GEÇERLİ'

Silivri Cezaevi'nde yaşananlara dikkat çeken Kaya, "Cezaevinde tüm temel haklar gasp edilmiş durumda. Deyim yerindeyse tutukluk değil, esaret koşulları geçerli. Cezaevi değil, daha çok toplama kampı niteliğinde Silivri Cezaevi. Özelikle de 9 No'lu. Anayasa'da yer alan tüm haklar askıya alınmış durumda. Sohbet hakkı, kitap alma, mektup gönderme, iletişim gibi temek haklar keyfi ve gerekçesiz kısıtlanmış durumda" diye konuştu.

'KIZILKAYA'YI TUTUKLAYACAK BİR DELİL YOK'

Dün ilk duruşmaları olduklarını ve mahkemenin skandal ile başladığını kaydeden Kaya, "Cezaevi'nde bir gün önceden dilekçe vermemize rağmen, yargılandığımız duruşmaya getirilmedik. Sabah tekrar uyarmamıza rağmen bizi bilinçli olarak duruşmaya götürmediler" dedi. Kaya, mahkemede 3 kişi olarak bırakıldıklarını ancak gazetenin Yazı İşleri Müdürü Kızılkaya'nın bırakılmamasına ise şu sözlerle tepki gösterdi: "İddianameyi okuyanlar bilir. bize atfedilen suçlamalar hepsi benzer. Hepsi de gazetecilik faaliyetleridir. Aslında gazeteciliğin kendisi suç unsuru olarak görülüyor. Aynı suçlamalar olmasına rağmen sadece üçümüzün tahliye edilmesi kanımca özgür basına, gazetecilere yönelik baskının devam edeceği mesajını taşıyor. Yoksa İnan Kızılkaya'nın tutuklanmasını gerektirecek bir delilin ortada olmadığı aşikar. Dolayısıyla halen cezaevinde tutulmasnın hiçbir hukuki ve ahlaki temeli yoktur. Bırakılmasını talep ediyoruz. Aynı şekilde cezaevlerinde tutuklu bulunan yüzlerce gazetecinin de bırakılmasını istiyoruz." 

'TÜRKİYE AÇIK BİR CEZAEVİ OLMUŞ'

Tahliye haberini yan koğuşundaki arkadaşlarından aldıklarını ifade eden Kaya, "Televizyonu açtığımızda tahliyeleri gördük. İnsan sevinip sevinmeyeceğini bilmiyor çünkü geride bir arkadaşını bırakmanın burukluğunu yaşıyorsun. Yine bizimle benzer durumda olan siyasetçi, insan hakları savunucuları gibi yüzlece haksız yere yatan insanları geride bırakıp çıkmak buruk bir sevince neden oluyor. Dışarıda dostlarınla buluşmak güzel ama bir taraftan dışarısı baskılarla içeriye dönüştürülmüş durumda. Aslında Türkiye'nin tamamı açık bir cezaevine çevrilmiş durumda. Gerçekten ülke etrafları duvarlarla çevrilmiş koca bir cezaevi durumunda. Bu nedenle buruk bir sevinç yaşadım. Tabi bu mücadele sürecektir. Önemli olan mücadeleyi büyütmek ve gerçeğin peşinden koşmaya devam etmek" diye konuştu. 

'TOPLUMA OLAN BORCUMUZ İÇİN MESLEĞE DEVAM'

Özgür Gündem davasının devam ettiğini ama gazetenin yayın hayatına devam edemediğinin altını çizen Kaya, "Yakın gazeteler var, daha doğrusu Türkiye toplumunun demokratik sesi olan basın yayın organları var, onlar yayınlarına devam ediyor, biz de gazeteciyiz ve mesleğimizi icra edeceğiz. Dava devam ederken biz de gazetecilik faalliyetlerimize devam edeceğiz. Topluma olan biteni gerçeği göstermenin bir borcu var. Dolayısıyla bu borcu ödemek için mesleğimizi yapmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.