MİT'in Öcalan ile başlattığı süreçle ilgili kritik bilgiler ortaya atıldı. İddialara göre, PKK'nin 'çelik kadro' adı verilen 50 yöneticisi, Avrupa'ya gönderilecek. Kalan yöneticilerin ise Türkiye'ye dönüp siyaset yapmasının önü açılacak. MİT Müsteşarı Hakan Fidan İmralı'da Öcalan ile görüşürken aynı tarihlerde MİT'ten 4-5 kişilik bir heyetin de Kandil'de görüşmeler yaptığı iddia edildi. Bundan sonra görüşmeler Oslo değil Erbil’de yapılacak. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Öcalan ile yeni süreçte iki kez görüşme yaptığı, ilk görüşmede Öcalan'dan 'ayrı devlet' yok güvencesini aldıktan sonra bunu Erdoğan'a onaylatıp ikinci görüşmede Öcalan ile 'barış' sürecini başlattığı iddia ediliyor. Bir de Suriye konusunda Türkiye ve PKK’nin işbirliği yapacağı.

Kritik süreçle ilgili bu yeni ve ayrıntılı iddiaları Yenişafak gazetesinden Abdülkadir Selvi dile getirdi. Son günlerde, daha önce Taraf üzerinden yapılan kamuoyu oluşturma çalışmalarının bu süreçte Yenişafak ve Abdülkadir Selvi üzerinden yapıldığı izlenimi oluştu.

İşte o ilginç yazı:

PKK 'GÖZLEM GÜCÜ' DENETİMİNDE ÇEKİLECEK

Kürt sorununun çözümü ve PKK'nın tasfiyesi konusunda kapsamlı bir çalışma yürütülüyor.

Bir ayağı Ankara'da diğer ayağı ise İmralı'da olan proje, aynı zamanda, 'Ortak çözüm projesi' olma özelliğini taşıyor.

Diğer süreçlerden farklı olarak, İmralı ve Ankara, tasfiye değil, çözüm için işbirliği yapıyor.

Oslo görüşmelerinin sabote edilmesi ve Silvan saldırısı ile kesilen ve Öcalan'ın tecrit edildiği süreç, açlık grevleri ile tekrar başlamıştı.

Ekim ve Kasım ayında MİT Müsteşar Yardımcısı İmralı'ya giderken, 16 Aralık tarihinde bu kez MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Öcalan'la görüşmüştü.

Bunu Ahmet Türk ve Ayla Akat'ın ziyaretleri takip etti.

Ama asıl süreç önümüzde duruyor. Daha önceki deneyimler nedeniyle sabote edilip, kesintiye uğramasına izin verilmediği taktirde, yeni sürecin Mayıs ayıyla birlikte çözümle sonuçlanıp sonuçlanmayacağı ortaya çıkacak.

Yani yeni süreç için takvim, 2013 yılı Mayıs ayı. Yani mevsim olarak baharın gelişiyle birlikte 30 yıldır akan kan ve terör konusunda da bir baharı yaşayıp yaşamayacağımız belli olacak.

İki tarafın çözüm iradesinin bir araya geldiği, umutların tekrar yeşermesine yol açan, yeni sürecin yol haritası ise belli ama gidilecek yolun, dikenlerle ve mayınla dolu olduğu unutulmamalı.

YENİ SÜREÇ DEĞİL, HABUR'UN DEVAMI

Uzun bir tecridin ardından Öcalan ve Hakan Fidan görüşmesi ile başlayan yeni dönemi, 'Yeni bir süreç' olarak ifade ediyoruz ama hem İmralı hem devlet bunu 'yeni bir süreç' olmaktan ziyade, Habur'un devamı olarak görüyor. Habur'dan önce üzerinde uzlaşma sağlanan konular üzerinden tekrar geçilse de, sil baştan müzakere edilmiyor. Habur'da kalınan yerden devam ediliyor.

Başbakan Erdoğan, Afrika gezisine çıkarken, yeni bir süreç olmadığını, eski görüşmelerin devamı olduğunu belirtmişti.

İMRALI'YLA BİRLİKTE KANDİL'E

Her ne kadar bunun yeni bir süreç olmadığı ifade edilse de, daha doğru ifade edebilme adına ben, yeni süreç tanımı üzerinden hareket etmek istiyorum.

Bu sürecin başlama vuruşu Öcalan-Hakan Fidan görüşmesi ile yapıldı. Ama perde arkasına inince, ikinci kritik bir görüşme daha çıkıyor karşımıza.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İmralı'da Öcalan'la görüşürken, aynı tarihlerde MİT'ten 4-5 kişilik bir heyet Kandil'de görüşmeler yapıyor.

26 Aralık tarihli MGK toplantısından sonra MİT'ten 4-5 kişilik bir heyet Kandil'e gidiyor. Kandil'deki görüşmelerde, el sıkışıp anlaşmaya varılmıyor ama ilkesel bazda görüşmeler oluyor.

İmralı ve Kandil'deki görüşmelerden sonra bu işin olabilirliği konusunda yeniden bir değerlendirme yapılıp, bir sonraki adım atılıyor.

Bu arada İmralı'ya gitmek üzere 9 isim arasından Ahmet Türk'le Ayla Akat ismi seçiliyor.

Buna BDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ile Gültan Kışanak başta olmak üzere itiraz ediliyor. BDP'de yaşanan isim krizine yine Kandil ağırlığını koyuyor ve iki ismin gitmesi sağlanıyor.

ÖCALAN 2 KEZ HANGİ SÖZÜ VERDİ

Bu arada İmralı'daki görüşmelerde enteresan sahneler yaşanıyor. Bir anlamda kutunun kilidini açan anlar bunlar.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Başbakan Erdoğan'ın talimatı üzerine, 'ayrı devlet' konusunu iki kez soruyor. Öcalan iki kez kararlı cümlelerle, 'ayrı devlet yok' güvencesini veriyor. Bu bir anlamda Öcalan için görüşmelere başlanılıp başlanmayacağı konusunda test oluyor.

Bu diyalog olduğu gibi Başbakan'a aktarılıyor. Onun onay vermesi üzerine Hakan Fidan, Öcalan'la ikinci kez bir araya gelip, diğer konuları görüşmeye başlıyor.

DEMOKRATİK ÖZERKLİKTEN VAZGEÇTİ

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Abdullah Öcalan'la yaptığı görüşmede, kritik konular ele alınıyor.

Bunların arasında en önemlisi. Belki de ayrı devlet kadar sürecin kilit konularından biri olan, 'Demokratik Özerklik' konusu.

Öcalan, 'Demokratik Özerklik'ten vazgeçtiğini açıklıyor.

Öcalan burada takiye mi yapıyor ya da neden bundan geri adım attı sorusu gelebilir. MİT Müsteşarı'nın uzun görüşmesinde elbette ki bu da ele alınıyor.

Türkiye'nin yerel yönetim şartının 4 ve 5'nci maddelerine koyduğu çekincenin kaldırılması, Anayasa'da vatandaşlık tanımının yapılması ile zaten amacın hasıl olacağı sonucuna varılıyor. AK Parti'nin valilerin seçimle gelmesi konusuna da sıcak baktığını buna eklerseniz, ayrıca 'demokratik özerklik' diye bir dayatma içine girilmesi anlamsız kaçıyor.

ÖCALAN'DAN DEKLARASYON

Öcalan, yeni sürece damgasını vuracak kadar önemli olan iki konuda, yeni görüşlerini deklare ediyor.

1-Demokratik özerklik yok

2-Ayrı bir devlet yok.

ÇELİK KADRO AVRUPA'YA

İmralı, Kandil ve Ankara üçgeninde üzerinde çalışılan, 'Yol Haritası'na göre, PKK'nın yönetim kadrosunun Avrupa başkentlerinden birine gönderilmesi planlanıyor. Daha önceki süreçte 225 kişiden oluşan yönetim kadrosunun, birkaç Avrupa başkentine dağıtılması üzerinde çalışılıyordu.

Şimdi ise,

1-Geçiş dönemi bitene kadar sayısı 50'yi bulan Kandil'deki çelik kadronun Avrupa'ya gönderilmesi planlanıyor. Ülke henüz belli değil. Ya da belli ama ben bilmiyorum.

2-Kalan diğerlerinin Türkiye'ye dönüp siyaset yapmasının önü açılacak.

GÖZLEM GÜCÜ OLUŞTURULSUN

Üçüncü aşamada ise alınan kararların uygulamaya konulması için bir, 'Barış gücü' ya da 'Gözlem gücü' oluşturulacak. Bu güç, Türkiye sınırları içindeki PKK'lıların, güven içinde yurtdışına çekilmesini gözetecek.

PKK'lıların sınırların dışına çekilmesi sırasında can güvenliğine bir zarar gelmemesi için barış gücü görev yapacak. Onların denetimi altında bu çekilme işlemi sağlanacak.

Öcalan'ın yakalandığı 1999'daki çekilmede bu yaşanmıştı. Silahlı militanların sınırı dışına çekilmesi sırasında 500 PKK'lı öldürülmüştü. Bu kez aynı şeyin yaşanmasının önüne geçilmek isteniyor.

Yol haritası açısından çok önemli bir nokta daha. Silahlı militanların sınır dışına çekilmesi sırasında oluşacak boşluğu korucuların doldurmasına imkan verilmeyecek.

BARIŞ GÜCÜ'NDE PARTİLER YER ALACAK

Türkiye toprakları içindeki silahlı militanların yurtdışına çekilmelerini kontrol etmek üzere kurulması planlanan Barış Gücü'nde şunlar yer alacak:

1-Güvenlik görevlileri

2-MİT temsilcileri

3-Siyasi parti temsilcileri.

Heyette, devlet görevlilerinin yanı sıra AK Parti, CHP, MHP ve BDP'den temsilciler yer alacak.

Barış gücü ya da gözlem heyeti bir yandan PKK'lıların yurtdışına çekilmesini sağlayacak ama aynı zamanda aralarında çok ön plana çıkmayanların, yine devletin bilgisi ve kaydı dahilinde ailelerine kavuşmalarını sağlayacaklar. Bu şekilde Türkiye topraklarındakilerin yarısının evlerine gitmesi planlanıyor.

SİYASET YAPMANIN ÖNÜ NASIL AÇILACAK?

Mayıs ayına kadar Anayasa ve yasalarda çok hızlı bir şekilde değişiklik yapılacak.

1-Mevcut eve dönüş yasasının ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğu biliniyor. Genel af denilmeyecek ama o işlevi görecek bir yasal düzenleme üzerinde çalışılacak.

2-Denetimli serbestlik uygulamasıyla, cezasının 5'te dördünü yatan açık cezaevine alınacak.

3-Denetimli serbestlik kapsamında yarı açık cezaevinde 1 yıl yatan, evine gidecek.

Örneğin, terör ve bölücülükten dolayı 20 yıl yatmış kişi 1 yıl denetimli serbestlikten sonra evine gidecek.

Bölücülükten ceza alanlar, cezası bitene kadar hapis yatar deniliyor. Bununla ilgili düzenlemenin şekli, süreç içinde belli olacak. Belki uygulamaya dayalı bir pratik geliştirilecek.

DENETİMLİ SERBESTLİK 1 AYA İNECEK

Öte yandan 1 yıl olan denetimli serbestliğin süresi de kısaltılacak. Anadilde savunmayla ilgili yasa tasarısına eklenen bir madde ile denetimli serbestlik 1 aya kadar indirilebilecek.

ÖZGÜRLÜKLERİ, ANAHTARLARI OLACAK

Mahkumların denetimli serbestlikten yararlanabilmeleri, cezaevi yönetimin kararıyla olacak. Böylece bir anlamda özgürlükleri, mahkumların anahtarı olacak. Uyumlu olan mahkum, cezaevi yönetiminin kararı doğrultusunda 1 aylık denetimli serbestliğe alınacak. Uyumlu olmayan ise, denetimli serbestlikte olsa dahi, cezaevine gönderilecek. Uyumlu olursa, yararlanacak.

ÖCALAN'DAN MEKTUP

Öcalan, İmralı'ya konulduğu tarihten bu yana avukatları ve yakınları dışında siyasi heyet olarak ilk kez Ahmet Türk ve Ayla Akat'la görüşmüştü.

Bu görüşme 3 Ocak tarihinde yapıldı.

Belirlenen takvime göre, BDP süreçte yapıcı bir rol üstlenirse, 10 gün içinde Öcalan bu kez daha geniş bir heyetle görüşecek.

Buna göre, 13 Ocak Pazar günü BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak ile DTP Eş Başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk adaya gidecekler.

Öcalan, bu görüşmede BDP'ye, DTP'ye, Kandil'e ve Avrupa sorumlusuna hitaben yazdığı mektupları verecek. Girilen yeni süreci eş başkanlara anlattıktan sonra, 'Kendi aranızda tartışın, kararınızı bana bildirin' diyecek.

OSLO'DA DEĞİL, ERBİL'DE

Daha önceki görüşmeler Oslo'da yapılmıştı. Bu kez ise, Barzani'nin ev sahipliğinde Erbil'de yürütülecek.

MAYIS AYI

3 ay içerisinde Anayasa ve yasalarda değişiklik yapılacak. Amaç Mayıs ayında bu işi belli bir çerçeveye oturtmak. Bahar geldiğinde bu işin olup olmayacağı ortaya çıkacak.

SURİYE'DE İŞBİRLİĞİ

Yeni dönemi, 'Ortak çözüm süreci' olarak tanımlamak istememin bir başka boyutu da Öcalan, devlete, Suriye'de işbirliği yapılması önerisinde bulunuyor. Bunu ete kemiğe büründürmek için de PKK'nın Suriye'deki yapılanması olan, PYD'ye, 'Diğer oluşumları tasfiye edin. Diğer grupları tasfiye etmek için gerekirse şiddet kullanın. Bunlara vereceğiniz (Esad) enerjiyi, Araplara verin' mesajını gönderiyor.

Dış boyutu da eklenince, yeni sürecin üç dinamiği ortaya çıkıyor.

1- Öcalan'ın, demokratik özerklikten vazgeçmesi

2- Ayrı bir devlet olmayacağı güvencesi vermesi

3- Suriye'de işbirliği önermesi.