Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, yargılanan ve tutuklu gazetecilere desteğini sürdürmeye devam ediyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Kocaeli 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan Gazeteciler Mehmet Emin Yıldırım, Kenan Kırkaya ve Hüseyin Deniz’i ziyaret etti. Başkan Yardımcısı Recep Yaşar; Kenan Kırkaya, Hüseyin Deniz, Mehmet Emin Yıldırım ile ayrı ayrı görüştü.

KCK basın davası kapsamında 20 Aralık 2011’de gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan DİHA Ankara Temsilcisi Kenan Kırkaya, şu anda Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevinde kalıyor.

Kırkaya, TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar’a görüşmede şunları söyledi:

“Tutuklu gazeteciler ile ilgili olarak genel bir eleştiriyi belirtmem gerekiyor. Başta gazeteciler olmak üzere, toplumun önemli kesimi, tutuklu gazeteciler sorununa sadece ‘odatv davası’ ekseninde baktı. Odatv davasında tutuklanan gazeteciler de serbest bırakılınca ki biz bu arkadaşların serbest bırakılmasına çok sevindik, tutuklu gazeteciler sorunu çözüldü gibi bir algı oluştu. Oysa içerideki Kürt gazetecilerin varlığı göz ardı edildi. Bizlerin suçu varmış gibi, ‘Devlet boşuna tutuklamaz’ gibi bir algı ile hareket ediliyor. Bu büyük bir haksızlıktır.

ELEŞTİRMEK SUÇ MU?

32 haberim iddianamede yer alıyor. Savcı, bu haberleri sıraladıktan sonra, bu haberler ile Başbakanı eleştirdiğimi belirtiyor ve bunu delil olarak iddianameye koyuyor.

‘Ne zamandan beri eleştiri terör suçu oldu?’ diye soramadan edemiyorum. Tabii, bir de haberlerimiz iddianamede yer alınca, ilk kez bizim haberleri de TRT spikerlerinden dinlemiş olduk. Askere gitmedim, savaş ortamında askerliğe karşıyım. Onun için de askere gitmedim. Askere gitmediğim için, pasaportum da yok. Ancak, iddianamede ben yurt dışına çıkmış gibi gösteriliyorum. Gizli tanıkların kim olduğu ne dedikleri hiç araştırılmadığı gibi, bunların varlığı da şüphelidir. Benim ile ilgili gizli tanık da yok. Hiçbir kanıt yok. Ancak oluşturulan bir algı var. Bu algı üzerinden gidilerek, hepimizi cezalandırmak istiyorlar.

‘GAZETECİLER MESLEĞE SAHİP ÇIKMALI’

2011 yılından beri tutuklu bulunan Evrensel Muhabiri Hüseyin Deniz ise şöyle konuştu:

Gazetecilerin tümünün hedef seçildiği, parçalandığı ve karşı karşıya getirildiği bir dönem yaşıyoruz. Söz söyleme hürriyeti kalmadı. Tutukluluk, sadece cezaevindeki gazeteciler için değil, tüm gazetecileri kapsıyor. Şu anda tüm gazeteciler tutukludur. Gazetecilik meslek örgütlerinin ciddi bir birliktelik göstermeleri bu dönemde çok önemlidir.

Bu süreçte gazetecilerin de suçu vardır. Gerçeklik, sadece işimize geldiği zaman başvurduğumuz bir hal oldu. Gazetecilik temel ilkeler çerçevesinde yapılmadığından bunlar oluyor. Gazeteciler, hukukçular moda değimiyle, “Dik durmalı”. Gazeteciler dik durursa, Türkiye daha iyi bir yerde olur. Gazeteciler mesleğe sahip çıkmalıdırlar. Bugün bizim üzerimizden tüm gazeteciler tehdit ediliyor. Diğer gazetecilere gözdağı veriliyor. Sizi de bunlar gibi tutuklarız deniliyor. Bizim bu davamız, gazetecilik mesleğinin yeniden ayağa kalkması için bir vesile olmalıdır.

HUKUKSUZ BİR DAVA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ

Bugün en yüksek yerlerden dile getirilen paralel devlet söylemi, delillerinin elde ediliş biçimi, delil yaratılması, suçlamalar, bütün hukuksuzluklar bizim davamızda fazlasıyla var. Biz bunu defalarca gündeme getirdik. Ancak kimse bizi dinlemedi, dikkate almadı. Başbakan, bize terörist dedi. Oysa bugün gelinen noktada bizim ne kadar haklı olduğumuz, ne kadar doğru söylediğimiz ortaya çıktı.

GAZETECİLER SERBEST BIRAKILMALI

Azadiya Welat Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Emin Yıldırım ise şunları söyledi:

“Bizlere rehin tutma politikası uygulanıyor. Böylece diğer gazetecilere de gözdağı veriliyor. İddianamede hiçbir şey yok. İddianame tamamıyla bizim gazetecilik faaliyetlerimiz ile ilgili. Gazetecilik faaliyetimiz sorgulanıyor. Ama tutuklanmaya gelince, gazeteci olmuyoruz. Biz gazeteci değilsek, iddianame niçin bizim gazetecilik faaliyetlerimizle doludur.

Savunmamı yaparken utanıyorum. Çünkü o kürsüde gazeteciliği savunmak zorunda kalmamız utanç vericidir. Bu davada ayrıca ötekileştirme var. Bunu bize hissettiriyorlar. Diğer gazeteciler sahipleniliyor. Ama Kürt gazeteciler sahiplenilmiyor. Bu algı davaya da yansıyor. Dışarıdaki gazeteciler ve toplumun tüm kesimleri, içeride yatan gazetecileri sahiplenmelidir. Burada bir ötekileştirmeye gidilmemelidir. Tutuklu gazeteciler sorununun çözümü için bu konu sürekli gündemde tutulmalıdır.

Öncelikle, tüm gazeteciler serbest bırakılmalıdır. Tutukluluk kaldırılmalıdır. Kimsenin herhangi bir yere kaçacak hali yok. Yurt dışından insanlar tutuklanacaklarını bilerek geldiler. Onun için öncelikle tutukluluk haline bir son verilmelidir. (Evrensel)