Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde parti grup başkan vekillerine “Medyanın Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı rapor sundu.

Rapora göre, gazeteciler son 10 yılda, Basın Özgürlüğü ve İfade Özgürlüğü alanında çağdaş demokrasilerde görülmeyecek sınırlamalarla karşılaştı.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti hükümet kurulmadan önce partilerin grup başkan vekillerine gazetecilerin ve gazetecilik mesleğinin son 10 yılda yaşadığı ağır sorunlarla ilgili çözüm önerilerinin de yer aldığı bir rapor sundu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 25 Haziran Perşembe günü parti grup başkan vekillerine “Medyanın Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı raporu sundu. TGC heyetinde Başkan Turgay Olcayto, Başkan Vekili Vahap Munyar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Ankara Temsilcisi Taylan Erten yer aldı. TGC heyeti saat 12.30’da HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, saat 13.30’da MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, saat 14.30’da CHP Grup Başkan Vekili Levent Gök’e hazırlanan raporu sundu.

GAZETECİLER AĞIR BASKI ALTINDA

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) hazırladığı “Medyanın Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı rapor, 10 yıldır Türkiye’de halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için görev yapan gazetecilerin yaşadığı zorluklara mercek tutuyor. Raporda gazetecilerin işsizlik, sendikasızlık, tutukluluk sorunlarından, kıdem tazminatlarına, yayın yasaklarından akreditasyon uygulamasına, kanunlarda basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünü engelleyen maddelere kadar geniş bir yelpazede sorunlar ve çözüm önerileri yer alıyor.

Raporda öne çıkan başlıklar şöyle:

HAKİMLER VE SAVCILARA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSUNDA EĞİTİM ÖNERİSİ

Yargı; yürütmenin, siyasilerin, her türlü cemaat benzeri yapılanmaların baskısından arındırılmalı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri yeniden seçimle iş başına gelmeli, toplumda kaybolan adalet duygusu ivedilikle tesis edilmelidir. Hakimler ve Savcılar basın özgürlüğü ve düşünceyi ifade özgürlüğü konusunda özel olarak eğitime tabi tutulmalıdır. Kararlarında ve taleplerinde basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü konularındaki evrensel kriterleri göz önüne almalıdır.

GAZETELERE MADDİ VE MANEVİ BASKI UYGULANIYOR

Türkiye’de son 10 yılda 300’e yakın gazeteci cezaevine girip çıkmıştır. Şu anda aralarında dağıtımcıların da bulunduğu 21 Kürt gazeteci cezaevindedir. İstisna olması gereken tutukluluk, rutin bir uygulama haline gelmiştir. İktidar gazetecileri terörist, gazeteciliği ise “terör eylemi kapsamında” değerlendirmekte, gazetecilere eşit davranmamaktadır. İktidara yakın gazeteciler haklarında açılan basın davalarında tutuksuz yargılanırken muhalif gazeteciler tutuklu yargılanmaktadır. İktidar özellikle Kürt medyasına, Sol medyaya ve paralelci olarak nitelendirdiği gazetelere maddi ve manevi baskı uygulamayı sürdürmektedir.

Bu da gazeteciler arasında eşitlik ilkesini bozan önemli unsurlardan biridir.

GAZETECİLERİN KIDEM TAZMİNATI SORUNU

Gazetecinin kıdem tazminatına hak kazanmasının 5 yıllık mesleki kıdeme tabi olması, gazetecilerin emeklilik halinde kıdem tazminatına hak kazanabilmesinin halen tartışmalı olması gibi basit sorunlara bugüne kadar çözüm getirme iradesi de gösterilememiştir.

GAZETECİLER FİİLİ HİZMET ZAMMINDAN YARARLANMALI

5510 sayılı SSGSSHK yürürlüğe girdiğinden, 506 sayılı yasada gazetecilere tanınan İtibari hizmet süresinden yararlanma hakkını yürürlükten kaldırmış ve gazeteciler Ekim 2008’den 10 Ocak 2013 tarihine kadar bu güvenceden mahrum bırakılmıştı. 5510 Sayılı yasanın 40. Maddesinde yapılan değişiklik ile bu haktan sadece Basın Kartı Yönetmeliği’ne göre çalışanlar ve basın kartı olanlar yararlanabilecektir. 506 sayılı yasa dönemindeki uygulamaya geri dönülmeli ve basın işyerlerinde 5953 sayılı yasaya tabi olarak çalışanlar fiili hizmet zammından yararlanmalı.

AKREDİTASYON UYGULAMASINA SON VERİLMELİ

Siyasi iktidarlar tarafından bu kavram kullanılarak gazeteciler genellikle istenmeyen kişiler olarak ilan edilmekte, bu durum doğal olarak haber yapma özgürlüklerinde caydırıcı bir etki oluşturmaktadır. Bu nedenle akreditasyona son verilmelidir. Siyasi iktidarlar akredite edilen gazetecilerin de kendi iktidarlarının gazetecisi olmadığını anlamalı ve öğrenmelidirler.

YAYIN YASAKLARI

Son dönemde yazılı, görsel basında ve internet ortamında uygulanan erişimi engelleme kararları ölçüsüz bir şekilde ardı ardına uygulamaya girmiştir. Halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı engellenmiştir. 2010 yılında 4, 2011 yılında 36, 2012 yılında 43, 2013 yılında 42 yayın yasağı uygulanmıştır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin verilerine göre 2014 yılında 30, 2015 yılının ilk 6 aylık döneminde 12 yayın yasağı kararı verilmiştir.

YAYIN YASAKLARI ANAYASA’YA AYKIRI

Son dönemde meydana gelen olaylar ne kadar sarsıcı olursa olsun, olayların topluma aktarılmasının önündeki her engel de aynı derecede sarsıcıdır. Basın özgürlüğünden vazgeçemeyiz. Yayın yasakları özellikle olayların kamuoyuna aktarılmasının engellenmesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na da aykırıdır. Bilgi edinme bireyin hakkıdır. Habere ulaşmak, haberi yorumlamak ve haberi serbestçe yayınlanmak da basın özgürlüğüdür. Yayın yasakları bu hakkı zedelemektedir. Yasaklama kural değil, istisnai olarak uygulanabilmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen içtihatlar özümsenmelidir.

TERÖRLE MÜCADELE KANUNU’NDA DÜZENLEME TALEBİ

Terörle Mücadele Kanunu tekrardan ele alınmalıdır. Sorunların kökten çözümü için kaldırılmalıdır. Kaldırılmıyorsa ya da bu haliyle korunacaksa, terör tanımı değiştirilmelidir. Kanun değişikliklerinde en sağlıklı yaklaşım bundan böyle bu yapılan düzenlemeleri artık “Avrupa Birliği istiyor, AİHM ceza veriyor” diye değil, hukuk devletini tesis etmek için, İnsan haklarını benimsediğimiz için, çağdaş bir dünyada yaşama arzusunda olduğumuzu gösterme için, sırf kendi insanımızı değerli gördüğümüz için yapmayı benimsememiz gerekecektir.

İÇ GÜVENLİK PAKETİ ENDİŞE VERİYOR

İç Güvenlik Paketi ile yapılan değişikliklerden ivedilikle dönülmelidir. Güvenlik eksenli yaklaşım terk edilmeli, özgürlük alanları genişletilmelidir. Polis Vazife ve Salahiyetleri Hakkında Kanun ve İl İdaresi Kanunu’nda yapılan değişikliklerden bir an önce geri dönülmelidir.

GAZETECİLER İŞSİZSİZLİK TEHDİDİ ALTINDA

Türkiye’de son 10 yıldır basın tarihinin en ağır işsizlik sorunu yaşanmaktadır. Özellikle merkez medyada, televizyon ve gazetelerde alanında uzaman haberciler iktidar baskısıyla tasfiye edilmiştir. Ajanslar aracılığıyla tek tip habercilik anlayışı yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Gazeteciler kıdem tazminatını bile alamadan kapının önüne konulmuştur.15 bin gazetecinin en az 5 katı kadar gazeteci medyada görev yapmaktadır. Bunların çoğu da kadrosuz, sigortasız ya da işçi sözleşmeleri gibi sözleşmelerle çalıştırılmaktadır. 5953 sayılı yasanın bütün basın iş yerlerinde geçerli olması sağlanmalıdır. Bazı medya organlarında alışkanlık haline getirilen gazetecilerin maaşlarının ödenmediği durumlarda Çalışma Bakanlığı’nın ve Çalışma Bölge Müdürlüklerinin sorunun çözümü için devreye girmeleri sağlanmalıdır.

GAZETECİLERİN SENDİKASIZLIK SORUNU

Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin hemen tümünde basın sektöründe güçlü sendikalar bulunmaktadır. Türkiye’de bu sektörde sendikaların da gazeteci örgütleri gibi

Bölünmüş olması iktidara yakın sendika kurulması düşündürücüdür. Siyasilerin ve patronlarının baskısı olmadan gazete çalışanları kendi sendikalarını özgürce seçebilmelidir. Şu anda basın sektöründe sendikalaşma oranı yüzde 5’e ancak yaklaşmıştır. Bu alanda 5 ayrı sendika faaliyet göstermektedir.

YENİ ANAYASA’DA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ’NE ÖZEL BİR ÖNEM VERİLMELİDİR

Yapılması düşünülen yeni Anayasa’da basın özgürlüğüne özel bir önem verilmelidir. Basın İş Kanunu’ndaki düzenlemelerin tekrar ele alınması ve bu yasa üzerinde oynanması ciddi sorunları beraberinde getireceğinden ivedi çözüm önerisi olarak Basın İş Kanunu’na bir ek madde olarak “Bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır” şeklinde bir hüküm eklenmesi gazetecilerin pratikteki sorunlarına çözüm getirebilecektir.