Taraf gazetesinin yayınladığı "Gülen'i bitirme kararı MGG'da 2004'de alındı" haberi tartışılmaya devam ediyor.Hükümet ile cemaat arasındaki çatışmanın geldiği son noktayı yorumlayan Radikal gazetesi yazarı Cengiz Çandar iddialı bir analize imza attı. AKP-Cemaat çatışmasının sebebinin Başbakan Erdoğan olduğunu kaydeden Çandar "2004'de MGK'da alınan karar Erdoğan tarafından 2013'te uygulanıyor" dedi.

"TEK ADAM VE MÜRİTLERİ ZİNCİRLEME HATA YAPIYOR"

Başbakan'ın "tek adam" haline geldiğini ve zincirleme hatalar yaptığını yazan Çandar, AKP medyasında yer alan komplo iddialarının gerçek olmadığını savundu. "'Cemaat'le çatışmanın altında 'dış komplo' değil, 'Tek Adam'ın zincirleme siyasi yanlışlarının son halkası var" diyen Çandar, Abdülkadir Selvi’nin dünkü yazısına dikkat çekti. Erdoğan'ın son dönem düştüğü hataların nedenini sorgulayan Çandar "‘Tek Adam’a dönüşünce ya da ‘müritlerinin uçurduğu şeyh’ haline gelince, ‘siyaset zekâsı’nın yerini zincirleme hatalar alabiliyor." dedi.

İşte Çandar'ın "Tek adam ve cemaat" başlıklı yazısındaki ilgili bölüm:

Yani, 2004’te gerçekten ‘yok hükmünde’ muamelesi görmüş olsa bile, 2013’te o MGK kararının Tayyip Erdoğan üzerinden hayatiyet kazanmış olması, altındaki imza ve diğer kuvvet komutanları imzalarıyla birlikte okunarak, Başbakan için –kim ne derse desin- ‘hasar verici’ bir durum ortaya çıkarmışa benziyor.

2004’te altına imzasını attığı bir ‘proje’yi 2013’te yürürlüğü koymaya kalkıştığı için, ‘Dershaneler konusu’nu ‘Cumhurbaşkanlığı seçimleri’ ve ‘Erdoğan’sız Ak Parti projesi’ olarak önceden planlanmış ve tasarlanmış –tıpkı Gezi olayları gibi- bir ‘komplo’ ile açıklamanın pek bir inandırıcı yönü olmuyor.

Asıl sorulması gereken soru, 2014 yılına ve o çerçevede cumhurbaşkanlığı seçimlerine dönük büyük ihtiraslar taşıyan ve siyasi zekâsı ile tanınan Tayyip Erdoğan’ın nasıl olup da ‘Cemaat’ ile ve bizzat Fethullah Gülen ile ‘geri dönüşsüz’ biçimde şiddetli bir çatışmaya girmeyi arzulaması ve göze almasıdır. ‘Siyaset zekâsı’, 2013 sonbaharında bu haliyle ‘Dershaneler konusu’nu gündeme getirmeyi gerektirmezdi.

‘Tek Adam’a dönüşünce ya da ‘müritlerinin uçurduğu şeyh’ haline gelince, ‘siyaset zekâsı’nın yerini zincirleme hatalar alabiliyor.

Tayyip Erdoğan, son dönemlerde sürekli hata yapıyor. Onu ‘Aziz’ mertebesinde gören izleyicilerinden başlayarak, çıkarlarını onun ‘Büyük Usta’ olarak Türkiye’nin tepesinde oturmasını gören ‘Neo-Kemalistler’in yeni türevlerine uzanan yelpazedeki kişiler, onun her siyasi adımı ya da söylevlerinde bir ‘hikmet’ arıyorlar ve bulunamayacağı durumlarda akla zarar ‘rasyonalizasyon’ yoluna gidiyorlar ama güneş balçıkla sıvanmıyor. Tayyip Erdoğan, zincirleme hata yapıyor.

Özellikle dış politika alanındaki hatalardı gizlenemez halde olanlar. Mısır’da askeri darbe yapılmış olduğu tartışma götürmez idi. Ancak, Muhammed Mursi’nin ve Müslüman Kardeşler’in de bir yıl geçmeden iktidar sorumluluğunu yüzüne gözüne bulaştırdığı ve kendilerine karşı olmayan milyonlarca kişiyi kendilerine düşman ettiği de bir gerçek idi. Darbeye karşı olmak anlaşılır bir şey ama Mısır politikasını ‘Müslüman Kardeşler amigoluğu’na çevirip, Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerini neredeyse sıfırlamanın anlaşılır bir yanı yok.

Hele Moskova’da Putin’den “Bizi Şanghay’a alın, AB’den kurtarın” ricası. Hangi ‘müttefik’ ülke, Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu bir Türkiye’ye ‘stratejik dostluk’ hesaplarıyla yaklaşabilir?

Financial Times’da dün yayımlanan ‘Türkiye Özel Raporu’ çok şey anlatıyor. Okunmaya değer çok sayıda yazıda önemli açılar elde edilebiliyor. Örneğin, Daniel Dombey’in, -doğrudan çevirisiyle- ‘Büyük Şef’in (doğru çevirisi ‘Büyük Usta’ olmalı) ‘Türkiye’yi pusulasız sulara sürüklediği’ne dair bir başlık kullandığı çok dikkate değer yazısı, Başbakan’ın Türkiye’yi 2023’te ‘dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri yapma’ ihtirasından söz ediyor. Bu hedef, yılda yüzde 15 büyümeyi gerektiriyor.

Daha kısa süre önce, büyüme hedefi yüzde 4’ün bile altına çekildi. Ayrıca, Türkiye’nin büyük baş ağrısı olan cari açık geçen yıl gayri safi milli hasılanın yüzde 10’una denk düşerken, büyüme hızı düşen bir ekonomide yüzde 7 civarında. Yani çok yüksek. Cari açığın sadece yüzde 15’i doğrudan yabancı yatırımlar ile karşılanıyor ki, doğrudan yabancı yatırım rakamı 2007’nin altına inmiş halde.

FT’nin ‘Özel Türkiye Raporu’nu okuduğunuz vakit, Tayyip Erdoğan’ın kendisi ve Türkiye için ‘ihtirasları’nın –olumsuz anlamda değil- yerine getirilebilmesi için, ‘otoriter’ bir ‘Tek Adam’ yönetiminin sağlayacağı istikrardan başka bir yol olmayacağı sonucuna varılabilir.

10 yıl birçok iktidar sahibini yordu ve yıprattı. Demokratik ülkelerde De Gaulle’den Thatcher’a, Tony Blair’e birçok örneği var bunun.

Demokratik olmayan ülkelerde ise 10 yılı aşan iktidar süreleri ülkeyi yoruyor ve yıpratıyor.

Tayyip Erdoğan 11 yıldır başbakan. Hem iktidar yorgunu hem de 10 yıl daha iktidar isteyecek kadar hevesli. İhtiraslı projeleri de var. Bu Türkiye’de bunları ‘Tek Adam’a biat’ dışında yürürlüğe koyması çok zor.

‘Cemaat’le çatışmanın altında da dolayısıyla ‘dış komplo’ değil, ‘Tek Adam’ın zincirleme siyasi yanlışlarının son halkası var. (GAZETECİLER.COM)