Sağlık Bakanlığı, Lösemili Çocuklar Vakfı’nın (LÖSEV), lösemili çocuklar için inşa ettiği onkoloji hastanesini ve Avrupa’nın ilk onkoloji kentini tamamlamak için başlattığı kampanya filminden rahatsız oldu. Bakanlık, RTÜK’e yazı yazarak televizyonlarda kamu spotu olarak yayımlanan filmin durdurulmasını talep etti.

Fırat Kozok'un Cumhuriyet'te yer alan haberine göre LÖSEV, lösemili çocukların eğitim ve sağlık giderlerine destekte bulunmak isteyen hayırseverleri bilgilendirmek amacıyla hazırladığı spot filmin, televizyonlarda “kamu spotu” olarak ücretsiz yayımlanabilmesi amacıyla incelenmesi ve gerekli onayın verilmesi için RTÜK’e başvurdu.

RTÜK, yaptığı değerlendirmenin ardından, spot filmlerin yayımlanmasında kamu yararı bulunması nedeniyle, ilgili mevzuat hükümlerine dayanarak filmlerin yayın kuruluşlarında yayımlanmasının önerilmesine karar verdi. RTÜK’ün kararıyla birlikte spot film televizyonlardan yayımlanmaya başladı. LÖSEV, kamu spotu sayesinde binlerce çocuğun umutla beklediği hastaneye önemli oranda destek buldu. 6 aylık izin süresinin dolmasının ardından LÖSEV, bir kez daha RTÜK’ün kapısını çaldı. Konuyu bir kez daha gündemine alan Üst Kurul, vakfın filmlerine bir kez daha onay verdi.

Vakfın kamu spotu televizyonlarda bir kez daha dönmeye başlarken sürpriz bir gelişme yaşandı. Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü, böyle bir yetkisi olmamasına karşın, RTÜK’e yazı göndererek spot filme adeta sansür istedi. Genel Müdür Ömer Tontuş, Üst Kurul Başkanlığı’na gönderdiği yazıda şu ifadeleri kullandı:

“LÖSEV’in onkoloji hastanesi inşaatı için bağış mesajı içeren ve ulusal kanallarda kamu spotu olarak yayımlanan spot filmi, kamu spotu niteliği taşımamaktadır. Bu nedenle söz konusu filmin kamu spotu olarak yayımlanmasının engellenmesi için gereğini arz ederim.”

Bakanlığın bu itirazını değerlendiren Üst Kurul, bakanlıktan talebinin gerekçesini istemeye karar verdi. Karar oybirliği ile alındı. Sürece tepki gösteren RTÜK üyesi Süleyman Demirkan, RTÜK’ün özerk bir kurum olduğunu vurgularken “RTÜK yetkilerini başka kurumlarla paylaşmaz. Ancak maalesef bugün Türkiye’de yaşanan otoriterleşme ve devletin parti devletine dönüştürülmekte olduğu yönündeki eleştirilere hak kazandıran adımlar atılmaktadır. İktidar, kendi işine gelmeyen sivil toplum örgütlerini baskı altına almaktadır, faaliyetlerini engellemeye çalışmaktadır.”