Server Tanilli’nin “Uygarlık Tarihi” bugün bir klasik haline gelmiştir. Ve hala uygarlık dersi bahsinde, yiyeceğimiz çok fırın ekmek olduğuna inanıyorum.

O “Uygarlık Tarihi” ki, onu 30 yıl tekerlekli iskemleye mahkum etti.

Şimdi ruhu özgür bir kuş gibi... Her yerde, bize o tatlı gülüşü ile bakıyor.

Uygarlık tarihi dersini tutkuyla verirdi Server hoca ve derslerinde klasik müzikte dinletirdi. Fransız devrimi bahsinde de, AB’nin bugün marşı gibi olan 9.senfoniyi dinletmişti öğrencilerine.

Ama muhbirler de boş durmadı, şanlı adalet mekanizması de. Namlı TC 142 devreye sokuldu. Ama hala hakimler vardı. Ülkede beraat etti.

O zaman yargısız infaz mekanizması girdi devreye. Ölüm cezasından yırttı ama, müebbet yedi. Müebbeten  tekerlekli iskemle! Faili ise hala meçhul!

12 Eylül 1980 darbesi gelip çattığında herkes “Server hoca ne olacak” endişesi içindeydi . Ya gözaltına alınırsa? Sonra seçim ne olacak?

Neyse ki uluslararası ilim camiası sahip çıktı ona. Emekli olana dek ders vereceği Strasburg Üniversitesi tarafından davet olundu. Hani şu meşhur Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bulunduğu kent.

Ve 12 Eylül Anayasasını İ.Ü.Hukuk Fakültesinde asistan iken aynı koridoru paylaştığı Prof.Dr. Orhan Aldıkaçtı kaleme aldı. Öyle bir elbise biçti ki bize, hala onun içinde mahpus şu ülke.

O bir muhbirdi! Aynı zamanda öğrencilere söz verilen Üniversite Reformu ne oldu diye gelip odasına hesap soran Deniz Gezmiş’i yakalatmıştı. Sene 1969!

Safiye diye iktisatlı bir öğrenci de onun yüzüne tokatı basmıştı.

Server Hoca, kendisini Strasburg’da ziyaret ettiğimde, bir keresinde Aldıkaçtı ile ilgili ilginç bir öykü anlatmıştı bana...

Sene 1963 ya da 1964... Aldıkaçtı alı al, moru mor yüzle odasına gelmektedir. Server hoca, koridorda sorar, “Ne oldu?” diye.

Aldıkaçtı yanıtlar: “Geldiler”.

Server Hoca : “Kim geldi?”

Aldıkaçtı : “Komünistler”.

Bu kadar paniğe kapılmasına neden olan olay, Hukuk Fakültesinin büyük anfisinde Anayasa Hukuku dersinde, Sennur Sezer’in deyişi ile, “sarı, örgülü saçlı bir kız çocuğunun” parmak kaldırarak soru sormasıdır.

Soru basittir:

“Temel hakları güvence altına alınmış olan 61 Anayasasına göre, TCK’nin 141 ve 142. maddeleri Anayasa’ya aykırıdır. Niçin hala yürürlüktedir?”

Anfi bir anda karışır. Büyük ağabeyler, anfi boşalırken etrafını alırlar, bu “sarı, örgülü saçlı, minyon kıza”, o günün deyimiyle “milliyetçi gençlik” bir şey yapmasın diye.

16 yaşındaki bu genç üniversitelinin adı Ayşe Nur Sarısözen’dir. Ve o yaşta başlar aslında insan hakları mücadelesine.

TCK 141-142 kalktı ama sola yönelik alerji son dönemlerde  yeniden depreşti.

Turgut Özal, sonunda 1991 yılında TCK 141 ve 142. maddeleri kaldırır. Ve sırada İsmail Beşikçi ve Ayşe Nur Zarakolu bu maddenin simgesi halindedir. Davaları düşer. Düşen davalardan ikisi ise, Tertelesi ile ilgilidir. O sıra da Ayşe Nur, Kürt meselesi ile ilgili 9 davadan yargılanmaktadır. Davaların hepsi düşer. Ayşe Nur’un Antakya’dan gelirken sarı olan beline dek inen saçları, İstanbul’un Türkiye politikası gibi oynak olan havasıyla koyulaşır.

İnanıyorum ki Server Hoca ile Ayşe şimdi cennette derin bir sohbette... Güler yüzleri ile...

1982 Anayasası’nın katibi Orhan Aldıkaçtı ise apoletli cehennem zebanileri ile dertleşmekte...