Radikal gazetesi muhabiri Alpbuğra Bahadır Gültekin, dün gece yaşadığı polis şiddetini şöyle anlattı:

Dün akşam Taksim Meydanı’ndaki anma törenine polisin müdahale etmesi üzerine başlayan olaylar, gecenin ilerleyen saatlerine doğru devam etti. Ne var ki, gece yarısına doğru o geniş kalabalık yerini nispeten daha küçük bir kitleye bırakmıştı. Galatasaray ve Tünel’de ortalık gayet sakindi. Saat 21.30’da haberimizi gazeteye geçtikten sonra soluklanmak için Tünel’de bir kafeye oturduk, bir süreliğine mola verdik. 

Olayların yatışması üzerine saat 01.00 sularında yanımdaki iki arkadaşımla birlikte eve gitmeye karar verdim. Kurtuluş istikametine doğru yol alacağımız için İstiklal Caddesi üzerinden Taksim Meydanı’na çıkıp, oradan da Harbiye üzerinden yola devam edecektik. Ancak İstiklal Caddesi’ne bir anda atılan gaz bombaları her şeyi değiştirdi.

Hüseyinağa Camii’ne doğru bir TOMA’nın yaklaşması üzerine oradaki kalabalık dağılmaya ve ara sokaklara doğru kaçışmaya başladı. Biz de gazın etkisinden kurtulmak için o kalabalıkla birlikte Sadri Alışık Sokak’a sığındık. Ancak o sırada arkadan gelen 20-30 kişilik başka bir çevik kuvvet ekibinin de sokağı tamamen kuşattığını fark ettik. Arada kalmıştık… 

Gazdan dolayı etkisiz hale gelen 30-40 eylemciyi ara sokakta sıkıştıran polisler, önüne geleni coplamaya, kalabalıktan dağılanları da teker teker ‘almaya’ başladı. Bu sırada köşe başından giren ilk polis ekibiyle karşı karşıya kaldım. Yüzündeki öfkeyi çok rahat tasvir edebileceğim polisten yediğim o copun ardından “Basın” olduğumu söyledim üzerine basa basa. Onun cevabı ise sinkaflı küfürler eşliğinde coplamak oldu.

Yere düştükten sonra artık sokağa giren her polisin hedef tahtası haline gelmiştim. Öyle ki, köşeyi dönen bana tekmeyi geçirmeden sokağa girmiyordu. Tekmeler, coplar etkisini azalttıktan sonra yavaş yavaş ayağa kalkabildim ve kendimi İstiklal Caddesi’nin diğer tarafındaki bir esnaf lokantasına attım. Çıkışta Tarlabaşı Bulvarı’nda bir gaz bombasıyla daha yüzleştik. Kalabalığın üzerine doğru nişan alarak atılan gaz bombaları insanların yanından geçiveriyordu. Çareyi yine Tarlabaşı’nın ara sokaklarında bulduk…

Sonunda sol gözümde şişlik, sağ kalçamda morluk, sırtımda ve belimde cop izleriyle evimize döndük. Üzerime çullanan o çevik kuvvet ekibinden ‘şanslı’ biri ise hatıra niyetine sırtıma postalının izini bırakmıştı. (Radikal)