Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun tutuklu gazeteler için düzenlediği ''Tanıklık Günleri'' Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde devam etti. Bugünkü eyleme, gazeteciler Nedim Şener ile Ayşenur Arslan da destek verdi. Nedim Şener'in elinde KCK davasında tutuklu Vatan muhabiri Çağdaş Ulus'un fotoğrafının yer aldığı bir pankart olması dikkat çekti.

 

Nedim Şener, "Türkiye’nin bu utançtan bir an önce kurtulması için bir an önce üçüncü ve dördüncü yargı paketleri çıkarılmalıdır. Mesleğini yaptığı için tutuklu gazetecinin olmadığı bir Türkiye özlemiyle herkesi selamlıyorum" diye konuştu. Ayşenur Arslan da "Herkes her şeyi biliyor. Kimileri ahlaksızca susuyor, kimileri ahlaksızca görmezden geliyor. Kimileri de bizim için içeride rehin tutuluyor. Biz onlara çok şey borçluyuz" dedi.

 

"SUSTUM SIRA BANA GELDİ"

Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun (GÖP), 100’ü aşkın tutuklu gazeteci için düzenlediği "Tanıklık Günleri" Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde devam ediyor. Adalet sarayı önünde toplanan grup, "Hapisteki gazetecilere özgürlük" yazılı pankart açtı. Türkiye’de tutuklu bulunan gazetecilerin anlatıldığı ve 8.'si gerçekleştirilen tanıklık eyleminde bugün Atılım Gazetesi yazarı Bayram Namaz, Azadiya Welat'tan Ferhat Çiftçi, DİHA'dan Mazlum Özdemir, Vatan'dan Çağdaş Ulus ve OdaTV'den Müyesser Yıldız Uğur için gazeteci dostları ve yakınları tanıklıklarını paylaştı.

 

Odatv davası kapsamında 375 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen gazeteci Nedim Şener ve gazeteci Ayşenur Arslan’ın da destek verdiği eyleme katılanlar, "Sustum sıra bana geldi", "Cezaevinde gazeteci istemiyoruz" yazılı dövizler taşıdı.

 

"TUTUKLU GAZETECİ SAYISI EN FAZLA OLAN ÜLKE"

Eylemde konuşan Nedim Şener, "Bir zamanlar ’Türkiye’de cezaevlerinde gazeteci yok, terör örgütü üyeliği ile suçlananlar var’ diyenler, biraz da mahcup sayıyı önce 6, sonra 8, şimdi ise 33’e kadar çıkardı. Ve biz tanıklık ediyoruz ki bugün cezaevlerinde 95 gazeteci tutukludur" dedi. Türkiye’nin "tutuklu gazeteci sayısı en fazla olan ülke" unvanına sahip olduğunu anlatan Şener, "Bu utançtan bir an önce kurtulması için bir an önce üçüncü ve dördüncü yargı paketleri çıkarılmalıdır. Üçüncü yargı paketinin cezaevindeki gazetecilerin sorununu çözmek için yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Tasarı, sorun yaratan suç tanımları ve suçun unsurlarını değiştirmiyor. Tam tersine mevcut yasakları aynen koruyarak, kanuna eklenen geçici bir maddeyle ’şartlı af’ getiriyor. Bu, gazetecilerin basın ve ifade özgürlüğünü kullanabilmesinin önündeki engelleri kaldırmıyor. Biz, gazetecilerin AİHM kararları çerçevesinde en aykırı görüşleri bile yayımlayabilmesini savunuyoruz. Yasakları aynen koruyup, mevcut dava, soruşturma ve infazları 3 yıl süreyle ertelemek gazeteciyi tamamen susturmak demektir" diye konuştu. Şener, TMY ve TCK’daki basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümlerin kaldırılması ve bu kapsamda dördüncü yargı paketinin hızlı bir şekilde meclisten geçmesi gerektiğine dikkat çekerek, "Bu yasalar çıksın ki, birbirimizin yüzüne bakabilmek için bir gün önce tahliye olabilecek birisinin özgürlüğünü bir gün sonraya bırakmayalım. Mesleğini yaptığı için tutuklu gazetecinin olmadığı bir Türkiye özlemiyle herkesi selamlıyorum" dedi.

 

Çalışma arkadaşı Ferhat Çiftçi için tanıklık yapan Ali Kalık, Kürt basınının yaşadığı zorluklara dikkat çekti. Kalık, Ferhat Çiftçi'nin Kürt sorununu gündeme getirdiği için tutuklandığını söyledi. Mazlum Özdemir için tanıklık yapan Zekeriya Gözüpek de, çalışma arkadaşının keyfi biçimde tutuklandığını belirtti.

 

'SOSYALİZMİ VE ÖZGÜRLÜĞÜ SAVUNMAYA DEVAM EDİYOR'

Atılım Gazetesi yazarı Bayram Namaz için tanıklık yapan gazetenin editörlerinden Sıtkı Güngör, Kürt ve sosyalist basının sürekli hedef haline getirildiğini hatırlattı. Güngör, Bayram Namaz'ın ezilenlerden, Kürt halkından yana tutum aldığını, bu perspektifle gazetelerine yazılar yazdığını ifade eden Güngör, “Ben, Bayram Namaz'a tanığım. Doğruları yazmaya, işçi sınıfının ve Kürt halkının sosyalizm ve özgürlük mücadelelerini sahiplenmeye devam ediyor” dedi.

 

"HERKES HERŞEYİ BİLİYOR"

Odatv davasından tutuklu bulunan Müyesser Yıldız Uğur’un oğlu İlim Uğur da annesinin gazetecilik mesleğine ilişkin tanıklıklarını anlattı. Uğur’un tanıklığını yapan gazeteci Ayşenur Arslan da kendisini hiç tanımadığını yalnızca Odatv davasının duruşmasında el sıkıştıklarını anlattı. Arslan, "Küçücük bir kadın ama elimi öyle bir sıktı ki. Çok güçlü birisi. Müyesser’in niye içerde olduğunu ben biliyorum, herkes de biliyor, o da biliyor. Herkes her şeyi biliyor. Kimileri ahlaksızca susuyor, kimileri ahlaksızca görmezden geliyor. Kimileri de bizim için içerde rehin tutuluyor. Biz onlara çok şey borçluyuz" diye konuştu.