Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmak amacıyla başlatılan "Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği" kampanyasına katılmaları nedeniyle Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, gazeteci- yazar Ahmet Nesin ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu'nun tutuklanmasının ardından, gazetedeki nöbeti dün Ergun Babahan devralmıştı.

Özgür Gündem’in bugünkü nüshasında (24 Haziran) Ergun Babahan’ın “Koşulsuz, ama’sız dayanışma zamanı” başlıyla yayımlanan yazısı şöyle: 

Ülkenin ve mesleğimizin en karanlık günlerini yaşıyoruz. Havuz Medyası, gazetecilik adına utanç örnekleri vermeye devam ederken, Saray denetimine girmeyen bir avuç gazeteci, her türlü baskıya direnerek gerçeğin sözcüsü olmaya çalışıyor.

Evet, Türkiye’de gazeteci olmak zor ama Kürt gazeteci olmak çok daha zor. Haber Nöbeti için gittiğim Diyarbakır’da genç meslektaşlarımın ne şartlarda görev yaptıklarına gözlerimle bir kez daha tanıklık etmiştim. Sur’da, Nusaybin’de, Cizre’de, güvenlik görevlilerinin aşağılayıcı tavırları altında kentlerinin yakılıp yıkılmasını izlemek zorunda kalıyorlardı.

Bugün Türkiye’de tutuklu gazetecilerin ağırlıklı kısmı Kürtler. Her gün gözaltına alınıyor, çırılçıplak soyunup aramaya tabii tutuluyor, sudan bahanelerle tutuklanıyorlar.

Tek tek Kürt gazeteciler dışında Kürt medyası ağır baskı altında. Ekranlar karartılıyor, gazeteler davalarla bunaltılıyor.

Neden?

Çünkü gerçekten korkuyorlar...

Kabataş’tan 17-25 Aralık’a kadar yalanla sürdürdükleri düzenin bozulmasından endişeliler. Kürt coğrafyasında işledikleri suçların ortaya çıkmasından korkuyorlar. Korktukça da paniğe kapılıyor ve yanlış yapıyorlar.

Özgür Gündem’le dayanışmadan korktular. Korktular çünkü bölerek yönetmeye çalışıyorlar. Kürtlerle Türklerin, Alevilerle Sünnilerin, sekülerle demokrat müslümanın bir araya gelmesinden endişe ediyorlar.

Ayrıca bir fişleme listeleri var. Özgür Gündem’le dayanışmaya gelen üç nöbetçi yayın yönetmeninin bir günlük nöbet yüzünden tutuklanmaları ve haklarında 14 yıl hapis istemiyle yıldırım bir dava açılması, yılların hesabını tek bir davadan görme çabasının bir ürünü.

Ama beklemedikleri bir tepkiyle karşılaştılar. Bitmek üzere olan bir kampanyayı canlandırdılar, Kürt medyasının içinde olduğu koşulları Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin gündemine taşıdılar. Uluslararası tepki çığ gibi büyürken, Türkiye’deki yönetimin faşizan yüzü bir kez daha açığa çıktı.

Bu kaba faşizm, muhalefete, gerçeğe katlanamıyor. Özgür Gündem’i davalarla, tutuklamalarla yıldırmaya; Cemaat medyasını kayyımlarla yok etmeye çabalıyorlar.

Ben gazeteciyim. Kısa süren avukatlık deneyimimin ardından yaklaşık 32 yıldır sadece bu mesleği yapıyorum. Severek...

Gazetecilik dördüncü güç ise gerçeği dile getirmesi lazım. Halkın doğrularla beslenmediği toplumlarda demokrasi gelişemez, kurumlar sağlıklı işleyemez. Bugün medyanın büyük bölümü teslim veya satın alındığı; insanlar kişisel çıkarlarını ilkelerinden ve mesleklerinden üstün tuttuğu için yargısı, ekonomisi çökmüş bir devlet sistemi içinde yaşıyoruz.

Hak talep eden her Kürdün terörist, özgürlük isteyen her müslümanın Paralelci, mesleğini yapmak isteyen her gazetecinin hain ilan edildiği karanlık bir dönem bu. Ve maalesef yakın gelecekte bir umut görünmüyor.

Ancak bu tablo teslim olmamazı, biat etmemezi, onların kurallarıyla oynamamızı gerektirmiyor. Dayanışmamız, direnmemiz ve mücadele etmemiz gerekiyor. Onun için Özgür Gündem’de nöbet tutuyorum. Çünkü sahici insanların dayanışmasının her zorluğun üstesinden geleceğini biliyorum.

Mesleğe, demokrasiye, hukuka saygı; bugün koşulsuz olarak, ama demeden başta Özgür Gündem olmak üzere AKP saldırganlığının hedefi haline gelmiş tüm gazete ve televizyonların yanında olmayı gerektirir.

Özgür Gündem’de nöbetçi yayın yönetmenliği yaptığı için demir parmaklıklar arkasında olan Ahmet Nesin, Şebnem Korur Fincancı ve Erol Önderoğlu’na selamlarımı gönderiyorum. Onlar, bir uyanışın sembolü oldular. Onların tutsaklığı, özgürlüğün çığlığı haline geldi.

Gazetecilik suç değildir. İnadına gerçeğin sesi olmaya, doğruları söylemeye devam edeceğiz.