Milliyet’teki o yazı:

 

Bir yıllık tutukluluk sonrası serbest kalmasını takiben evinde verdiği röportajda süzgün ve cüretkar Ahmet Şık “Onlara dokunursan yanarsın” diyor. Şık’a göre sınırı geçmesi “İmam’ın Ordusu” adında bir kitap yazmasıyla gerçekleşti. Kitap Fethullah Gülen’in müritlerinin perde gerisinde çalışarak Türkiye’nin etkili siyasi güçlerine dönüşmesini ve emniyetle yargı içerisinde yükselişinin dökümünü yapıyor. Şık bu kişilerin siyasi güçler arasında rakiplerine çamur atmakta ve muhalifleri susturmakta en acımasızları olduğunu öne sürüyor. 

En etkili İslami hareketlerden
Dava, dünyanın en etkili İslami hareketlerinden birinin lideri olan, milyonlarca müride ve 140 ülkede okullara sahip 70 yaşındaki karizmatik vaiz Gülen’in takipçilerinin başlattığı öne sürülen onlarca yargılama içerisinde hızla ön plana çıktı. Gülen uzun zamandır hoşgörü, barış ve dinlerarası diyaloğu; Sufi gelenekleriyle ve köktendinci İslami mezheplere karşı daha ılımlı görülen mistik bir İslami duruşla savunmuştu.
Fakat hareketin düzenli olarak güç kazanmasının yanı sıra taktikleri ve şeffaflıktan uzak olması; Gülen’in destekçilerinin nüfuzlarını Türkiye’nin mahkemelerinde, polis ve istihbarat servislerinde daha muhafazakar İslami bir Türkiye yaratmak için muhaliflere karşı giriştikleri cadı avında kullandıklarına dair suçlamaları artırdı. Eleştirenlere göre bu ajanda hükümetin demokratik güvenilirliği gibi Türkiye’nin bölgesel güç olmaya doğru adımlarını da tehdit ediyor.

Amerikalı diplomat: Endişeleniyoruz
Diplomatik protokolü ihlal etmemek için adının gizlenmesini isteyen Amerikalı üst düzey bir yetkili “Gülen hareketinin dışa kapalı doğasıyla aklımız karışmış durumda. Yanıltıcı ve eksik bilgiler var” diyor. “Nüfuz ve güç istedikleri açık. Laik Türkiye’ye meydan okumak ve ülkeyi daha İslami bir yöne götürmek konusunda gizli bir ajandaları olduğundan endişeleniyoruz” diyor.
Medyadaki güçlü etkisi ve tabandan destekçilerinin küçük ordusuyla Gülen hareketi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İslam’dan ilham alan muhafazakar hükümetine vazgeçilemez bir destek sağladı. Bazı yetkililer ve analistler, Gülen hareketi içerisinde bazı unsurların hükümetin işlerini perde arkasında hallettiğinden; Gülenci medyanın ortak düşmanları sindirmesinden ve Erdoğan’ın açıkça desteklediği davalara arka çıkmalarından yola çıkarak şüpheleniyorlar.
Fakat Erdoğan ve Gülen arasındaki ilişki kimi zaman gergindi. Ruh hali hızla değişebilen bir popülist olan Başbakan, otoritesine herhangi bir meydan okumaya karşı hassas. Analistler geçen aylarda Erdoğan ve AKP mensuplarının tutuklanmalarının hükümeti sıkıntıya sokmasıyla giderek endişelendiğini söylüyorlar. Güç mücadelesi hakkındaki konuşmalar sıklaşıyor.

Siyasi değil sivil hareket
Gülen nadiren röportaj veriyor ve bu haber için de söyleşi isteğini reddetti. Fakat hareketle bağlantılı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, Gülencileri siyasi amaçları olmayan bir ‘sivil hareket’ olarak tanımlıyor. Yeşil ‘hareketle bağlantılı üyeler Türkiye’nin devlet ve polis bürokrasisi içerisinde iyi temsil ediliyorlarsa bunun liyakat üzerine temellendiğini’ söylüyor. Yeşil “Eski muhafızlar sıkıştırıldıklarını hissediyorlar çünkü alanları daralıyor ve faturayı harekete çıkarıyorlar” diyor.
Gülenciler akademik disiplinleri ve Türk kültürüyle dilini yaymaya yönelik adanmışlıklarıyla övgü toplayan okullar ağını yönetmekle tanınıyorlar. Özenle şekil verilmiş bıyıkları, takım elbiseleri ve misyonervari gayretkeşlikleriyle müritler Mormon misyonerlerinin ağırbaşlılığını andırıyorlar.

Gizli ajanda korkusu var
Sempatizanları Gülen’in bir tarikatın kukla ustası olduğuna dair yorumları kötü niyetli karikatürler diye nitelendiriyor. Gülen’in hedefinin hümanizmi, bilimi ve İslam’ı kucaklayarak Türkiye’ye hizmet edecek bir ‘altın kuşak’ yaratmak olduğunu söylüyorlar. Gülen kamuoyu önünde laik yasalara uymanın önemini belirtiyor. Gülen’in okullarında matematik ve bilim yarışmalarının gerçekleştirildiği ‘rahatlama odalarının’ sayısı dua odalarının sayısının iki katına çıkarak dini gölgede bırakıyor.
Fakat bazı eleştirenlere göre dışarıya verilen görüntü Türkiye’nin laik siyasetinde İslam’ın rolünün artırmak için sahne gerisinde çalışan bir hareketin gizli ajandasını gizlemeye çalışıyor. Onlara göre en sonunda cemaat Gülen’i Türkiye’ye geri getirmeyi amaçlıyor. Destekçilerine göre ise Gülen ülkeyi kutuplaştırabileceğinin bilincinde olarak vatanına dönmeyi direniyor.  

ABD 11 Eylül’den sonra destekledi
Gülen 1999’da laik hükümeti devirmek için komplo kurduğu suçlamalarının arasında ülkeden kaçtığından beri Pennslyvania’da 18 hektarlık bir malikane içinde gönüllü sürgün hayatı yaşıyor. O yıllarda Türk makamları Gülen’in müritlerine ‘sistemin ana damarları içinde kimse varlığınızı fark etmeden güç merkezlerine ulaşana kadar ilerleyin’ ifadelerini içeren vaizlerinin bulunduğu videoları açıklamıştı. Gülen sözlerinin manipüle edildiğini savunmuş ve bütün suçlamalardan 2008’de aklanmıştı.
Köktenciliğe ve terörizme karşı açıkça vaaz eden Gülen, uzmanlara göre 11 Eylül sonrası ılımlı İslam’ın yüzü olarak Washington tarafından kucaklandı. Yeşil Kart başvurusu ABD’de ikamet etmeye devam etme isteğinin CIA içerisinden bir yetkili tarafından desteklendiğini ortaya koymuştu. Hareketin etkinliklerine eski ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright ve eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan gibi parlak isimler katılıyordu.      

 

* New York Times gazetesinin sahibi olduğu International Herald Tribune gazetesinde manşetten yayınlanan yazıdan kısaltılarak çevirilmiştir.