Gezi Direnişi ve Türkiye, dünyanın en büyük müzik kanalı MTV belgesel serisine konu oldu: "Türkiye: Gezi'nin Çiçekleri".

Gezi direnişinin ikinci yıldönümü seçim haftasına denk gelse de tartışmaların ilgi odağında yer almaya devam ediyor. Üstelik Gezi direnişi sadece Türkiye'de değil, dünyada da büyük ilgi çekiyor. Son olarak dünyanın en büyük müzik kanalı MTV, dünyanın dört bir yanındaki isyanları ve bu isyanlardaki müzisyenlerin hikayelerini anlatan ‘Rebel Music‘ (İsyan Müziği) adlı belgesel serisi kapsamında "Türkiye: Gezi'nin Çiçekleri" başlıklı bir bölüm hazırladı.

Yönetmenliğini Nisan Dağ'ın yaptığı ve MTV'nin YouTube kanalında şu ana kadar 2 milyonun üzerinde kişi tarafından izlenen Türkiye bölümü, müzikten çok daha geniş bir çerçeveye oturmuş ve odağına da "Gezi İsyanı"nı almış. Belgeselde Türkiye'nin pek çok toplumsal sorunu ve bu sorunları çözme yönünde verilen mücadeleler de çok yönlü ve dinamik bir şekilde ele alınıyor.

FARKLI İSİMLER TÜRKİYE'DE MÜCADELEYİ VE GEZİ'Yİ ANLATIYOR

Bölümün isyan müziklerini hip-hop grubu Tahribad-ı İsyan temsil ediyor. Türkiye'de basın özgürlüğü sorunu ve yeni arayışlar, Yırca köylülerinin Zeytin ağaçlarını ve yaşam alanlarını koruma mücadelesi, Sulukule'nin yıkımıyla sonuçlanan kentsel dönüşüm süreci, Özgecan Aslan'ın katledilmesiyle sembolize edilen kadınlara yönelik şiddet ve cinsel istismar sorunu öne çıkan konular.

Bu konuları, çeşitli mücadele alanlarından gazeteciler, yurttaş habercileri, kadın aktivistler, öğrenciler, video eylemciler, ekoloji ve kent hareketleri aktivistleri anlatıyor.

Gezi direnişi ise, tüm bu farklı gibi görülen alanlarda verilen mücadelelerin ve bu mücadelenin öznelerinin birleşme noktası olarak odak noktasına oturuyor. Belgesel tek taraflı kalmamaya da özen göstererek Gezi direnişi karşıtı ve AK Parti hükümeti yanlısı görüşlere de yer veriyor. Ortak noktası "Gezi direnişi karşıtlığı" olan iki karakter bugünkü Türkiye'de yaşananlara AK Parti hükümeti perspektifiyle açıklamalar getiriyor.

GÖKHAN BİÇİCİ: "GAZETECİLİK TÜRKİYE'DE TEHLİKELİ BİR UĞRAŞ"

31 dakikalık bir süreye sahip olan belgesel, Gazeteci Gökhan Biçici'nin "Gazetecilik Türkiye'de tehlikeli bir uğraş" sözleriyle ve hem kendisine hem de Gezi eylemcilerine yönelik polis şiddeti görüntüleriyle başlıyor.

Sonra Amerikalı izleyiciler için hızlı bir Türkiye tarihi özeti veriliyor ve devamında da Gezi direnişinin çıkış noktası, seyri ve temel kırılma anları anlatılıyor.

Gezi direnişi sürecinde sık sık polisin hedefi olan, dövülerek yerlerde sürüklenerek gözaltına alınma görüntüleri tüm Türkiye ve dünyaya yayılınca, gazetecilere yönelik saldırıların sembolü haline gelen Gazeteci Gökhan Biçici belgeselde, Türkiye'de basın özgürlüğü sorununu ve arayışları anlatıyor.

"GAZETECİLER GÜVENDE DEĞİL"

Yaşadıkları ve mücadelesiyle kendisine Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından, "Gazeteciler ve yurttaş habercileri adına" 2013 basın özgürlüğü ödülü verilen Biçici, gazetecilere ve genel olarak medyaya yönelik özellikle Gezi direnişi günlerinde artan saldırıların, baskıların, sansür, oto sansür dayatmalarının nedenlerini açıklıyor ve demokrasi mücadelesiyle basın özgürlüğü mücadelesinin bağını şu cümlelerle vurguluyor: "Bu ülke demokratik bir ülke olarak yeniden kurulana ve bu demokratik bir anayasayla güvence altına alınana kadar basın özgürlüğü söz konusu olamayacağı için gazetecilerin kendilerini güvenli hissetmesi de mümkün olmayacaktır."

"DOKUZ8HABER'LE GELECEĞİN MEDYASINA HAZIRLANIYORUZ"

Gezi günlerinden sonra da çalışmalarına ve mücadelesine devam eden Biçici "Türkiye'de medya düzenini değiştirmek için sahneye çıktık ve bunun için yurttaş habercilerinin dinamizmiyle gazeteciliğin birikimini buluşturuyoruz" sözleriyle aktörlerinden birisi olduğu Türkiye'nin ilk yurttaş haber ajansı ağı dokuz8HABER'in devam eden kuruluş sürecini anlatıyor.

"TÜRKİYE, DEMOKRASİ MÜCADELESİYLE BİR MODEL OLABİLİR"

Biçici "dokuz8HABER haber ajansı projesiyle geleceğin medyasına hazırlanıyoruz" diyor ve dokuz8HABER projesiyle Türkiye'nin toplumsal muhalefeti ve bu muhalefetin bölgesel ve uluslararası önemi arasında da bağ kuruyor: "Türkiye, demokratik muhalefetiyle, hem kendi içinde hem Ortadoğu'da, hem de giderek dünyada bir model ülke haline gelebilir ve dokuz8'de kendi cephesinde onun bir unsuru olarak belki de dünyanın pek çok ülkesinde örnek alınan, olumlu işler yapan bir proje olarak kendisini kabul ettirebilir."

TAHRİBAD-I İSYAN: YAŞAM ALANLARI YIKILAN GENÇLERİN İSYAN DİLİ

Belgeselde isyan müziğini Tahribad-ı İsyan isimli hip-hop grubu temsil ediyor. Sulukule'nin yıkılışı ardından isyanlarını hip-hop müzikle duyuran Tahribad-ı İsyan müzik grubu üyeleri de kendi yaşam öykülerinin, büyüdükleri Sulukule'nin yıkılmasının kendileri ve yaşamları üzerindeki etkisini ve Gezi direnişine verdikleri önemi anlatıyorlar. İstanbul merkezli kentsel dönüşüm sürecinin ve tartışmalarının sembol bölgelerinden birisi olan Sulukule'de büyüyen grup üyeleri Asil Slang, Zen-G ve VZ eski günlerden andıkları mahalle dayanışmasını hip hop müziğin ritimlerinde ve grup olmanın ruhunda bulmuşlar.

“TÜRK OLDUĞUMUZ KADAR KÜRDÜZ, KÜRT OLDUĞUMUZ KADAR TÜRKÜZ”

Tahribad-ı İsyan grubunun genç üyeleri, kendilerini de destekleyen aktivistlerle birlikte şimdi de mahallenin yeni yetişen gençlerine örnek oluyorlar. Tüm bu çalışmalarını Sulukule Çocuk Sanat Atölyesi kurucusu Funda Oral'ın desteğiyle sürdürüyorlar. İsyan ve dayanışma ortak karakterleri haline gelen grup üyeleri, "Türk olduğumuz kadar Kürdüz, Kürt olduğumuz kadar Türküz" sözleriyle hip-hop ritminde ve grup dayanışmasından yarattıkları yeni kimliklerini tarif ediyorlar.

JULİANA GÖZEN: "KADINLARIN FITRATINDA MÜCADELE VAR"

Kadınların, hem Gezi direnişi günlerinde, hem de genel olarak kadına yönelik şiddet karşısında kampüslerde ve sokaklarda verdikleri mücadele, İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğrencisi ve Kampüs Cadıları adlı feminist bir grubun üyesi olan Juliana Gözen ve Perihan Koca tarafından anlatılıyor.

Özgecan Aslan'ın vahşice katledilmesine tepkiyle zirveye çıkan kadın mücadelesi, sokak eylemlerinden görüntüler ve Juliana Gözen'in dönemin Başbakanı şimdi ise Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'a da göndermeyle vurguladığı "Kadınların fıtratında mücadele var" sözleriyle özetleniyor. Gözen, kadınların, Gezi direnişinde de en önde ve büyük cesaretle mücadele ettiklerinin görüldüğünün altını çiziyor. LGBTİ hakları için verilen mücadeleye de değinen Gözen ve arkadaşları, Kürt kadınlarının mücadelesinin kadın hareketi üzerindeki olumlu etkisini de vurguluyor.

KAZIM KIZIL: "DİRENİŞÇİLERDEN YANA TARAFIM"

Kendisini "Direnişleri, protestoları, eylemleri belgeleyen biriyim. Karşımda polis var, öteki yerde direnişçiler var, ben bunları dışarıdan belgeleyen birisi değilim, benim tarafım direnişçilerin tarafı; fotoğrafı, videoyu araç olarak kullanıyorum" sözleriyle tanıtan dokuz8HABER ve Kamera Sokak üyesi video aktivist Kazım Kızıl, Gezi isyanının kendisi için ifade ettiklerini "Gezi ruhu benim için dayanışma içinde olmak, bir olmak, beraber karşı durmaktı" sözleriyle özetliyor.

"VİDEO'NUN GÜCÜNÜ GEZİ'DE KEŞFETTİM"

Kızıl'ın Gezi sürecindeki en önemli kazanımı videonun etkisini keşfetmesi olmuş. O andan itibaren de belgeleme çalışmalarına hiç ara vermemiş. Bu çalışmaların en önemlisi de Soma’daki Yırca köylülerinin, hükümete yakınlığıyla bilinen Kolin İnşaat tarafından yapılmak istenen Termik Santrale karşı verdikleri mücadeleyi belgesele dönüştürmesi olmuş. Köylülerin mücadelesinin ilk anlarından itibaren yanlarında yer alan bir isim olan Greenpeace aktivisti Olcay Bingöl de mücadelenin hukuki sürecini anlatıyor. Yırca belgeselinin çekim öyküleri kadar Boğaziçi Üniversitesi'nde köylülerin de katıldığı ilk gösterimi de Yırca köylülerinin mücadelesi MTV belgeselinde kendisine önemli bir yer bulmuş.

ELİF ŞAHİN: "GEZİ BİR DARBE GİRİŞİMİDİR"

Belgesel ayrıca AK Parti politikalarına destek veren, Gezi Parkı eylemlerini darbe girişimi olarak niteleyen Yeditepe Uluslararası İlişkiler Öğrencisi Elif Şahin ve AK Parti’yi destekleyen sosyal medyanın etkili figürlerinden Fahreddin Özlen’in de görüşlerine yer veriyor.

Bugünkü kimliğini edinme sürecini anlatan ve Hac ziyaretinin bunda bir dönüm noktası olduğu ifade eden Şahin, Gezi direnişini darbe girişimi olarak nitelendiriyor ve "Eğer bir kutuplaşmadan söz edeceksek kimse masum değil" diyor. Şahin, AK Parti ve Tayyip Erdoğan'ın kendileri açısından ne ifade ettiğini de "Bu ülkede Müslümanlar çoğunlukta olsa da azınlık tarafından senelerce ezildikleri bir gerçek, ben de bizden birinin bizi orada temsil ettiğini düşünüyorum" sözleriyle aktarıyor.

Aktif siyasette olmak istediğini anlatan Şahin, anne olmanın kendisi için en önemli kariyer olduğunu da vurgulamayı ihmal etmiyor.

FAHRETTİN ÖZLEN: "FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜNE İNANMIYORUM; FEMİNİZM NE, LİBERALİZM NE YA?!"

Belgeselde hükümet görüşlerini temsil eden ikinci isim ise ilahiyat ve tarih okumuş olan Fahrettin Özlen. Sosyal medyanın öne çıkan İslamcı-AKP yanlısı figürlerinden birisi olan Özlen; kadın eşitliği, feminizm, demokrasi ve fikir özgürlüğü konularına mesafeli görüşleri ve batı karşıtı yaklaşımlarıyla dikkat çekiyor. Türkiye'nin dünyadan özellikle batıdan çok farklı olduğunu öne süren Özlen, AKP'nin Türkiye toplumunu temsil ettiğini savunuyor. Ancak Özlen, Gezi direnişi günlerindeki tutumlarından ötürü kendi camiasından insanları da eleştirdiğini "Gezideki olayları, bakın burada bir talep var, hemen bir darbe girişimi olarak okumayın, daha anlaşılır dille onlara anlatmaya çalışın dedim" sözleriyle dile getiriyor.

Gezi Direnişi'nin ikinci yıldönümü günlerinde daha fazla ilgi çekeceğe benzeyen belgesel bu linkten izlenebilir:

https://www.youtube.com/watch?v=grcse_8GYIk