Radikal gazetesinin hukukçu kimliğiyle bilinen yazarı Orhan Kemal Cengiz Ergenekon Davası’na yönelik çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Davaya tek taraflı bakan iki karşıt kutbun dışında farklı bir yerden bakılması gerektiğini anlatmaya çalışan Cengiz "Keşke, Ergenekon davası öyle bir zihin dönüşümü yaratsaydı ki artık hiç kimse iktidarı eleştiriyor diye karakter suikastına uğramasaydı" diyor... İşte o yazı:

ERGENEKON'DA KEŞKELER

Keşke, Ergenekon davası öyle bir zihin dönüşümü yaratsaydı ki artık kimse iktidarı eleştiriyor diye karakter suikastına uğramasaydı.

Keşke, ‘mahkeme basmaya’ gitmenin de mahkemeye sanık yakınlarının girişini bile engelleyecek kadar anormal tedbirler almanın da demokrasilerde yeri olamayacağı konusunda bütün toplum olarak bir mutabakata varabilseydik.

Keşke, Ergenekon davasında yargılanan darbe girişimlerini lanetlemek ama aynı zamanda bu davalarda sanık haklarına tam riayet edilmesini talep etmekte birleşebilseydik.

Keşke, bu davalarda yargılanan darbe ve suikast planlarının ciddiyetini de “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nden burs alanların terör örgütleriyle bağlantısının araştırılması” gibi saçmalıkları da aynı anda görebilseydik.

Keşke, bu davalardaki çelişkilere dikkat çektiğimiz kadar, bazı sanıkların bu davadakinden çok daha büyük olan Susurluk, faili meçhuller,

JİTEM vb. gibi suç ve bağlantılarının da araştırılması için aynı iştah ve şevkle yazıp çizebilseydik.

Keşke, Ergenekon davasından sonra derin devlet kaynaklı cinayet ve tehditlerin bıçakla kesilir gibi sona erdiğini de Hanefi Avcı’nın aldığı cezanın vicdanları kanattığını da görebilseydik.

Keşke, bu davada bazı sanıkların, onlara ait olduğunu askeri mahkemelerin teyit ettiği delilleri bile inkâr ettiğini de ‘gizli tanık’ uygulamasının bazı örneklerinin ciddi suiistimal niteliğinde olduğunu da kabul edebilseydik.

Keşke, askerlerin seçilmiş hükümetin altını oymaya çalışmasının çok ciddi bir suç olduğunu da sanıkların mahkemeye kadar getirdikleri tanıklarının dinlenmemesinin çok ağır bir hak ihlali olduğunu da kabul edebilseydik.

Keşke, bu davaların askeri vesayetin sona ermesindeki rolünü alkışlamayı da (Balyoz davasındaki gibi) adları sadece bazı görev emirlerinde geçen bazı sanıkların çok ağır cezalar almalarını kınamayı da başarabilseydik.

Keşke, davayı sadece kusurlarından ibaretmiş gibi göstererek değersizleştirmeye çalışanları da önüne gelene ‘Ergenekoncu’ yaftası vurarak davayı sulandıranları da aynı anda görmeyi başarabilseydik.

Keşke, askerlerin isteği üzerine ‘genç subaylar rahatsız’ diye manşet atılmasındaki çirkinliği görebilmemiz, bugün iktidarın medya üzerindeki anti-demokratik kontrolüne karşı çıkmamıza da yol açabilseydi.

Keşke, Ergenekon davası öyle bir zihin dönüşümü yaratsaydı ki artık hiç kimse iktidarı eleştiriyor diye karakter suikastına uğramasaydı.

Keşke, Ergenekon davalarından, devletin şeffaf olmasının, iktidar kullananların hesap vermesinin ne kadar önemli olduğuna dair dersler çıkarabilseydik.

Keşke...