Musa Anter anekdotu yanlış anlaşılmış, düzeltiyorum

Tarık Ziya Ekinci ve Dicle Anter'le konuştuktan sonra bir 'yanlış anlamadan' haberdar oldum...

* Netameli günlerin iklimine uygun meyveleri hapur hupur yiyoruz, çok şükür. Her gün bir yenisi, her gün daha enteresan bir tat. Mesela şimdi olana bakın… 

* Üç hafta önce pazartesi günü Kürt aydını Tarık Ziya Ekinci’yle DTK’nın demokratik özerklik ilanı üstüne bir söyleşi yapmıştım. Söyleşinin bir bölümünde elbette devletle Öcalan’ın yaptığı görüşmelerden de söz açıldı. 

* Ekinci, büyük bir açıklıkla bu görüşmelerin bir kandırmaca, bu kandırmacanın da bir devlet taktiği olduğunu düşündüğünü söylemişti. Sonra da devletin MİT aracılığıyla zaten yıllardan beri Kürt liderlerle bu tür sonuçsuz görüşmeler yaptığını… Örnek olarak demişti, Musa Anter…
 
* Birlikte hapis yattıkları dönemde Anter’in 3-4 günlüğüne dışarı çıkarıldığını, yemek yediğini, döndüğünde ise büyük bir umutla Kürt sorununun çözümüne dair büyük yol kat ettiğini düşündüğünü anlatmıştı. 

* Ekinci’nin paylaştığı bu anekdot bağlamından koparıldığından olsa gerek, pek yanlış anlaşılmış Kürt hareketi tarafından. Bu hale Ekinci’den aldığım bir telefon sayesinde vâkıf oldum. 

* Ekinci yine her zamanki kibarlığıyla şöyle dedi: ‘Benimle yaptığınız röportajda geçen bir cümle, kimi çevreler tarafından Musa Anter’in devlete bilgi taşıdığı biçimde tamamen ters yönde yorumlandığına ilişkin duyumlar aldım. Anılan pasajın tavzih edilmesi gereği hasıl olmuştur.’ 

* Musa Anter’in oğlu Dicle Anter’i arayıp neler olduğunu öğrenmeye karar verdim. Tepkiler almışlar, telefonlar vesaire. Röportaja binaen, Musa Anter’in zamanında MİT’le işbirliği yapan bir itirafçı gibi göründüğünü söylemişler. ‘Babam öyle yemek filan yiyecek bir adam değildi. Eminim Tarık Ziya Ekinci de ‘devletle yedi-içti’ manasında söylememiştir ama öyle anlaşılmış. O nedenle ablam onu arama ihtiyacı hissetti’ diyor Dicle Bey. 

* Elbette Ekinci ‘yedi-içti’ manasında söylememişti, dikkat çekmek istediği husus Musa Anter’in devletle görüşmesi değil, devletin Anter’le görüşmesiydi. Ama başta da söylediğim gibi Kürt sorununun önemli isimleri bugünlerde iyiden iyiye sallanan bir denge aletinin üstünde bir yandan dik durmaya çalışıyor, bir yandan da ‘barış olimpiyatlarında’ dereceye girmeye uğraşıyor. Zordur. Anter ailesinin son günlerde piyasaya çıkan ve Musa Anter cinayetiyle ilgili ‘bilgiler’ içeren bazı kitaplardan da ayrıca rahatsız olduğunu biliyorum. Üst üste gelmiş denebilir. 

* O nedenledir ki; Tarık Ziya Ekinci, Musa Anter’le ilgili söylediklerine şöyle açıklık getirmek ister: “Ezgi Başaran’la yaptığım söyleşide devletin bugün olduğu gibi dün de Kürt siyasal hareketinin liderleriyle görüştüğüne bir örnek vermek için, 12 Mart döneminde Musa Anter’le de görüştüğünü anlattım. Çünkü Musa Anter o dönemin tanınmış bir Kürt lideriydi. Bugün devlet Öcalan’la hangi amaçla görüşüyorsa o gün de Musa Anter’le aynı amaçla görüşüyordu. Verdiğim örneğin kötü niyetle ve provokatif amaçlarla yorumlanıp tedavüle sürülmesi Musa Anter’in olduğu kadar benim kişiliğimi de karalamaya matuf olduğu açıktır. Merhum Musa Anter uzun yıllar arkadaşlık ettiğim ve saygı duyduğum değerli bir dostumdur. Onun namusundan ve yurteverliğinden hiçbir zaman kuşku duymadım. İyi niyetle yaptığım bir açıklamanın büyük Kürt mücahidi Musa Anter’i karalamak amacıyla yorumlanmasını şiddetle kınıyor ve reddediyorum.” 

* Gerekli düzeltmeyi bu şekilde yapar ve selam eder.