Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFC) ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu'nun (EFC) ortak düzenlediği "Türkiye: Kutuplaşmış bir ülkede gazetecilerin hak ve özgürlüğünü savunmak" başlıklı sempozyumda konuşan konuşmasını Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, gazetecilere baskılar karşısında dayanışma çağrısı yaptı, "Basın, ifade özgürlüğü için sansür ve iktidar baskısına karşı bir arada durmamızın, ortak bir tepki, ortak başyazılarla, ortak başlıklarla çıkmanın zamanı geldi," dedi.

Açılış konuşmalarının ardından konferansın ana konuşmasını yapan  Can Dündar, son iki günde yaşananları ve Hürriyet'e yönelik saldırıyı özetleyerek, "Hürriyet'e geldikten sonra bize de geldiler. Geldiklerinde ne yapacağımızı tartıştık, yangın merdivenlerini kontrol ettik. Kurşungeçirmez camlar artık gazete binalarının ayrılmaz parçası oldu" dedi.

Charlie Hebdo'yla gösterdikleri dayanışma nedeniyle saldırılara maruz kaldıklarını anlatan Dündar, "Bunun davası da görülecek. İki yazarımız hakkında dava açıldı. O duruşmanın hazırlığı var" dedi. Nokta dergisine yönelik baskılara dikkat çeken Dündar, şöyle konuştu:

"Habere konu olan kapağı basarsak başımıza neler gelir diye aramızda değerlendirdik. Derginin haberini veren gazeteleri toplatır mı diye aramızda konuştuk. O arada internet sitemiz engellendi. Cumhurbaşkanı'nın yayın sırasında '400 milletvekili verseydiniz bunlar olmazdı' cümlesini yayınladığımız için. Bu arada da bir televizyon kanalında hükümet tetikçisi gibi çalışan bir gazetecinin saldırılarına maruz kaldık. Hukuki önlemler, sansürle baş etme, ölüm tehditlerine karşı ne yapmalıyız. Son 48 saattir yaşadıklarımız bunlar. Ölüm tehditlerini dikkate almamız gerekiyor mu? Türkiye'de bu tehdidi yabana atmamak gerekiyor. Yazdıklarından dolayı arabası bombalanmış, suikasta uğramış, bir şekilde hapis yapmış meslektaşlarımız var bu gazetenin çatısı altında."

'BÖYLE BİR FAŞİZM DÖNEMİ GÖRMEDİM'

Türkiye'de basın özgürlüğünün hiç olmadığının altını çizen Dündar, Türkiye'de özel gazetenin çıkış sürecini hatırlattı, "Yeni bir sultanın kendi suçlarını örtbas etmek için kendi yandaşlarına gazete çıkartmayı bahsetmesine şaşırmamak gerekiyor" dedi. 12 Eylül döneminde de gazetecilik yaptığını hatırlatan Dündar, "Ben böyle bir faşizm böyle bir baskı görmedim" diye konuştu. Bu dönemde uygulanan sansür ve baskı yöntemlerinden örnekler veren Dündar, "Yandaşlaşma operasyonu yaptı, kendine bağlı medya yaptı ve tetikçi medya yarattı. Bir gazete patronunun, ülkenin başbakanına 'Seni üzdük mü patron' diyerek ağlamasını ben 12 Eylül döneminde de görmedim" diye konuştu.

'ORTAK BAŞLIKLARLA ÇIKMANIN ZAMANI GELDİ'

Otosansüre dikkat çeken Dündar, "O haberi yaptığınız zaman, hayatınızın güvenliği olmadığınızı biliyorsunuz. Bunu bilmek otosansürü güçlendiriyor" dedi. Gazete hakkında 25 dava açıldığını hatırlatan Dündar, "Yaptığımız her eleştiri, dava konusu oluyor. Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından tehdit edilmek, ayrı bir ayrıcalık. Bunun da basın tarihinde bir ilk. Bir arada bu baskıya karşı direnmenin zamanı geldi. Basın, ifade özgürlüğü için sansür ve iktidar baskısına karşı bir arada durmamızın, ortak bir tepki, ortak başyazılarla, ortak başlıklarla çıkmanın zamanı geldi. Bir arada durmak zorundayız. Bu toplantıyı düzenleyen meslek örgütlerinin çatısı altında direnmek zorundayız" diye konuştu.

Kaynak: DİHA