'Atma birader din kardeşiyiz başlıklı yazısı'

Büyük bir ayaklanmayla (!) karşı karşıyayız.
Posta'da geçen hafta yazdığım ve özetle, "Biz laiklerin genlerinde asker sevgi ve saygısı var. Onların darbe yapmaları bize hiç ters gelmezdi . Aksine gerektiğinde kışkırtırdık.." dediğim yazılarıma çok ilginç tepkiler var. Giderek de artıyor.
Benim kuşağımdan olan ve benimle aynı hisleri paylaşan laik dostların bir bölümünün tepkisi "Karşı tarafın eline koz verdin" şeklindeydi.
Çok şaşırdım.

Hala, Onlar ve Biz havasındayız. Oysa beklediğim, benim saptamalarıma katkıda bulunacak yaklaşımlarla karşıma çıkmaları, tartışmayı genişletmeleriydi. Oysa tam tersine, mahalle kavgasını sürdürüyorlar.

Briyantinli yağcı telaşa düştü (!)

En son örneklerinden biri , Türk medyasının (Haber Türk TV Genel Müdürü) medar-ı- iftiharı, Briyantinli Yiğit dostumuz beni şöyle nitelemiş:
"...Sevgili dostlar, son günlerde taraf değiştirme ve/veya patronuna imkan sağlama derdinde olan Mehmet Ali Birand gibi 'fırsatçıların' konuya nasıl ana kucağı bulmuş kimsesizler gibi girdiğini görünce, bazı notları düşmem gerektiğini düşündüm..."

Allah razı olsun , engin strateji bilgisini ve daha önce yazdığı yazıları bizimle paylaşmasından nasıl memnuniyet duyduğumu anlatamam (!) Ancak yazının satır aralarında, kendi yerinin bir başkası tarafından çalınması (!) korkusunu da hissetmedim değil. Ancak hiç merak etmesin, yağdanlık konusunda onunla başa çıkabilecek kimseyi göremiyorum. Benim bu yaştan sonra, kimseye yaranma niyetim ve ihtiyacım olmadığı için, "fırsatçı" tecrübemle bu gencin telaşlanmamasını tavsiye ederim...

Yalçın Doğan'a ne oldu anlayamadım...

Beni şaşırtan diğer bir örnek de, Hürriyet yazarı Yalçın Doğan'ın canhıraş şekilde kendini ortaya atmasıydı.
"Hangi gen, ne darbesi, ne alaka..." başlıklı yazısıyla, böyle muhteşem tespitler geçersizdir, diyor. Benim kendi iç hesaplarımı yaptığıma dikkat çektikten sonra da, "...Ben ve sol kesim olaylara sınıfsal açıdan bakarız. Laikçi, dinci , bilmem neci diye bakmayız..." diyerek son derece bilimsel (!) bir görüş açısı getiriyor.
Vay anasına sayın seyirciler...
Demek, solcular ve demokratlar hiç darbecilere göz kırpmamış...Hiç teşne olmamış...Askerin önünde takla atmamış (!)
Yapma Yalçın, Allah aşkına din kardeşiyiz, bu kadar da atma...O dönemde yazdığın yazı ve haberlere bir göz at, yine tatmin olmazsan, Hasan Cemal'in Cumhuriyet Gazetesinin 12 mart dönemindeki yaklaşımını anlattığı kitabını oku...Lütfen birbirimizi aldatmayalım, laik kesimin -gerçek demokratlar dışında kalan- büyük bölümünün bu konularda yatacak yeri yoktur...Birbirimizi iyi tanırız.

Yakın tarihimizin en önemli olayı...

Doğrusunu söyleyeyim , toplumuzun genel yaklaşımı beni çok şaşırttı.
Yakın tarihimizin en önemli olaylarından biri yaşandı.
12 Eylül 1980 darbesinin lideri ilk defa ifade vermeye çağırıldı.
Bu gelişmenin sembolik önemi çok büyüktür.
Şaşırdım, zira bu konuda daha fazla yayın, daha fazla ilgi bekliyordum. Oysa, vaka-i-adiye gibilerinden geçiştirildi.
Bu genel yaklaşım, Türk toplumunun olayları ne kadar çabuk unuttuğunu veya üstünden attığını gösteriyor. Günde birkaç defa gündemin değiştiği bir ülkede yaşamanın getirdiği alışkanlık.
Ben de, 12 Eylül müdahelesi olduğu gün "Oh nihayet felaketten kurtulduk" diyenlerin arasındayım. Ancak 12 Eylül sonradan öylesine bir canavarlaştı ve Türkiyeyi öylesine bir hapishaneye, hepimizin hayatını da öylesine bir işkenceye döndürdü ki, bu ülkedeki ilk darbe ve asker alerjisini başlattı.
Kendi bindiği dalı kesti.
Evren bir semboldür.
94 yaşında ona hesap sorulması son derece önemlidir.
Şimdiye kadar çok daha öncesinde bu adımlar atılmalı ve Türkiye darbe korkularından temizlenmeliydi.
Ergenekon ve Balyoz davalarının da, artık gereksiz şekilde dağıtılıp , içinden çıkılmaz hale getirileceğine, hepsini bir noktaya toplayıp, darbeler tarhine nokta konacak ve kararla bitirilmesinde büyük yarar vardır.
Geçikmiş adalet hiçbir şeye benzemez. Aksine, gerçek suçlular da, masumların arasından sıyrılıp kurtulurlar.

Komutanlara sorsanıza...

Benim laik kesim ile igili görüşlerime itiraz eden arkadaşlarıma önerim var:
12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat dönemlerinde üst düzey komutanlık yapmış olanlara şu soruyu sorsunlar:
- Size hangi işadamları, hangi üniversite mensubu, hangi politikacı geldi ve darbe yapmanız konusunda fikir verdi. Hatta istekte bulundu
- Hangi gazeteci özel konuşmasında bu işin ancak darbe ile çözülebileceğini söyledi.
Haydi hodri meydan. Sorun bakın size ne isimler verecekler.
Seçim kazanma şansı olmayan kimi politikacılar nasıl kapılarını aşındırıp “aman komutanım bu memleketi bu adamlara bırakmayın” dediklerini anlatsınlar.
Hadi en iyi tanık veya hakem komutanlar olur.

Kararı siz verin

Başbakan Erdoğan’ın katıldığı 32.Gün programı çok ses getirdi. Kimileri “Ben olsam neler sorardım” dedi, kimileri “Karşısında ben olsam Başbakan kıs kıs gülemezdi” dedi. Dilerseniz www.mehmetalibirand.com.tr adresindeki sitemden bir kez daha izleyip kararı siz verin. Atladığım bir şey olmuş mu?