Fransa’nın en eski ekonomi gazetesi Les Echos 19 Aralık’ta manşetten veriyor: “Ermeni soykırımı: Bir yasayı engellemek için iki Türk heyeti Paris’te”. Olay sadece Paris olsa iyi; gazetenin haberi yok, hele bizim basının hiç yok: Esas enteresan olay Brüksel’de. Bu yazının özü o; ona hemen geleceğim ama muhabirlik bilmediğim için, önce biraz felsefe.

 

Çocuk, devletten akıllı

Çocuktur, hata yapar. Eğer halkımız gibi çocuğunu tepesine çıkartıp başına yaptırtan cinsten değilseniz, birincisinde kaş-göz oynatır, ışmar çakarsınız. Aynısını bir daha yapar, lisan-ı münasiple azarlarsınız. Üçüncüsünde, kıçına ufaktan bir tane patlatırsınız. Bir daha yaparsa? Yapmaz efendim. Çünkü çocuk rasyoneldir.

 

Ama bizim devletimiz çocuk değil. Aynı koşullarda aynı belalara aynı çözümleri uygular ve bittabi aynı sonuçları alır. Türk ulus-devletinin raconunda, asla, “Her seferinde sonuç kötü; bu sefer biraz değişik davranayım” demek yoktur. Dünyada ne kadar ülke varsa, ABD’sinden ada devletçiklerine kadar, 1965’ten beri en az yılda bir kere “soykırım” tasarıları getirir ve sonunda cart diye geçirir, devletimiz de her seferinde 3 şıklı bir Milli Şablon uygular: a) Protesto eder. Mektup ve heyetler yollar, (üç ay sonra tekrar geriye yollayacağı) büyükelçimizi de “istişare için” Ankara’ya çağırır. b) “Senin dibin de kara!” der. c) Tehdit eder. Mallarınızı boykot ederiz, şirketlerinize ihale vermeyiz, aramız fena bozulur, der.

 

Şablona örnek ibadullah. T. Erdoğan’ın ameliyattan sonraki ilk konuşması (17 Aralık): “Fransa Ulusal Meclisi tarihle ilgilenmek istiyorsa Ruanda’yı, Cezayir’i aydınlığa kavuştursun. Soykırım görmek isteyenler dönsünler ve kendi kirli kanlı tarihlerine baksınlar’’ (Milli Şablon (b) şıkkı). C. Çiçek: “Fransa gelecekte bunun bedelini çok ağır öder” (c şıkkı). Z. Çağlayan: “Fransız bakanlarla Ocak’ta bir toplantı vardı; yapmayacağız” (c şıkkı). Davutoğlu: “Gittiğimiz her ülkede Fransız sömürgeciliğini anlatırız” (c şıkkı). En popüler şıkkımız, c şıkkı. İyi de, yabancılar maçayı bir sıkıp şunu söyleyiverirse, diyecek pek birşey yoktur: “Biz yaptıksa yabancılara yapmışızdır. Siz hep kendi halkınıza yaptınız!”

 

“Kürtlerle hiçbir sorun yoktur”

 

Artık gelelim, yukarıda “bu yazının özü o” dediğime. Biliyorsunuz, bu milli hislerin yabancılarla da paylaşılabilmesi için, devletimiz eski büyükelçi yeni TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır başkanlığında bir milletvekilleri heyetini Paris’e yolladı (Milli Şablon a şıkkı). Ama bilmediğimiz şu ki, Brüksel de alev almış. Devletimiz bir öğreniyor ki, Paris’teki Ermeni tasarısından önce Brüksel’deki Senato’ya bir Kürt tasarısı gelmiş: “Türk Devleti ile Kürt Toplumu Arasındaki Barış Sürecini Destekleme Tasarısı”. Tam da, Kürt sorununu, askeri operasyonlar ve profesörlerle gazetecileri içeri atan KCK davası yönetimiyle inşaallah kesin biçimde halledecekken. Üstelik, sanki masanın iki tarafı varmış gibi bir ifade kullanmışlar tasarının adında.

 

Hemen Cemil Çiçek bir mektup yazıyor Belçika Senatosuna (Milli Şablon a şıkkı). Bizim basınımıza bugün (21 Aralık) itibarıyla henüz yansımayan bu uzun mektubun, bir fikir versin diye iki cümlesini vereyim: “Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt kökenli vatandaşlarıyla hiçbir sorunu bulunmamaktadır. Etnik kökeni ne olursa olsun vatandaşlarımız anayasamız ve kanunlar önünde eşit hak ve sorumluluklara sahiptir.” Ve leddalliiin, amin. Bunu okuyan Belçikalı gerisini okur mu, bilemem. Gerisi zaten sadece terör söylemi çeşitlemeleri. Biz ne kadar mazlumuz, vs.

 

Temsilciler Meclisi alınmasın diye, Cemil Çiçek bir mektup da oraya yolluyor. Diyor ki, “Bu karar tasarısı ülkemizin terörle mücadele ettiği ve uluslararası toplumdan destek beklediği böyle bir dönemde ikili ilişkilerimizde ciddi hasara yol açacaktır.” Yukarıdaki Milli Şablon’un b şıkkı olmanın yanı sıra operasyonlar iyi gidiyor, pişmiş aşa soğuk su katmayın, diyor.

 

Bozkır heyeti Brüksel’de bir de basın toplantısı yapıyor. İki noktası ilgi çekici: 1) Başbakan Erdoğan’ın 29.08.2009’da başlattığı Kürt açılımından “Türkiye Cumhuriyeti ile Kürt toplumu arasındaki sözde barış süreci” diye bahsediyor. Ermeni ve Kürt işlerini (matematik terimiyle) “sözde parantezi”ne alsak, epey kağıt ve mürekkepten tasarruf ederiz. 2) Çiçek’in o akıllara seza iki cümlesini aynen tekrar ederek ekliyor: “Kürt kökenli vatandaşlarımızla hiçbir sorunumuzun olmaması, onurlu tarihsel mirasımızın ve zengin toplumsal dokumuzun doğal sonucudur.” Tam da Dersim katliamı ayyuka çıkmış, başbakan özür dilemiş; “onurlu tarihsel mirasımız”a bir daha amin. Bunu duyan Belçikalı gerisini dinler mi, bilemem. Gerisi zaten sadece terör söylemi çeşitlemeleri.

 

Sıra Paris çıkartmasında

 

Milletvekilleri heyeti oradan hemen Paris’e, Ermeni tasarısına koşuyor. Ama burada yalnız değil. Tam teşekküllü bir de ekonomik heyet yollamışız (Milli Şablon a şıkkı). Les Echos’nun bildirdiğine göre Ü. Boyner ve R. Hisarcıklıoğlu da var. TOBB başkanı Milli Şablon c şıkkı uyarınca uyarıyor: “Bu yasa geçerse her iki ülke için de çok zarar ve sonuç doğacak. Şu anda ülkemizde 960 Fransız şirketi faaliyette. Sadece 2011’de bunlara 90 yenisi eklendi. THY Airbus’lar alacaktı, bir de Samsun’da nükleer santral yaptıracaktık şirketinize”.

 

İyi de, bu adamlar bu ihaleleri zorla almamışlar. Daha ilginci, biz bu filmi Özal’dan beri görmekteyiz: Şirketler önce bizim için lobi yapıyorlar, ertesi yıldan itibaren de kapıya diziliyorlar: “Yeni bir tasarı haberleri geliyor; şu ihaleyi bana verin, hemen halledelim!”

 

Bu sırada, GS Vakfı Başkanı İnan Kıraç abanın altından müdahale ediyor: “Türkiye’de şu anda izinsiz yaşayan yüz bin Ermeni[stan] vatandaş[ı] var”. Haber 20 Aralık Milliyet’ten. Yanlış verilmiştir, tecrübeli İ. Kıraç böyle kaba hata yapmaz diye köşeli parantezlerle ben resen düzelttim.

 

Sonuç niyetine, son haber: Genelkurmay, bir Fransız askeri nakliye uçağının Datça’da hava sahamızı üç dakika süreyle ihlal ettiğini Dışişleri’ne bildirdi (basın, 20.12.11). Arkadan, Ekim 2006’daki gibi, TBMM’de aklıevvel kimi milletvekillerinin sunacağı “mukabil yasa tasarıları” sökün edecektir. Ama ben, asıl, üniversitelerimizi bekliyorum, nerede kaldılarsa. 2006’da Fransızca dili bölümünü kaldırmış olan vardı içlerinde, protesto makamında (a şıkkı). Minimum bir senato bildirisi yayınlamaları gerekmez mi yani, böylesi bir milli durumda?