Almanya'nın etkili sol günlük gazetelerinden Junge Welt, Charlie Chaplin’in yönettiği “Büyük Diktatör“ filminden esinlenerek Erdoğan'ı Hitler döneminde Aydınlanma ve Propaganda Bakanlığı yapmış Joseph Goebbels'e benzeterek reklam kampanyası başlattı.
 
Junge Welt Gazetesi Almanya Temsilcisi Stefan Huth konu ile ilgili Avrupa Postası’ndan Süheyla Kaplan’ın sorularını yanıtladı:
 
“ERDOĞAN TÜRKİYE'NİN OLDUĞU KADAR BİZİM DE SORUNUMUZ”
 
-Junge Welt gazetesi Erdoğan'ın “en sevgili düşmanı“.  Daha önce  Erdoğan'ın Almanya ziyareti öncesinde Junge Welt, Türkçe başlıkla “Savaş Kışkırtıcısı Erdoğan Defol!“ manşetiyle çıkmıştı. Bugünlerde ise Junge Welt gazetesi yeni bir reklam kampanyası başlatıyor. Kampanyanın adı “Abonelik için Doğru Zaman“. Afişlerde ise Erdoğan, Hitler döneminin Propaganda Bakanı Goebbels'e benzetiliyor. Neden reklam kampanyasında Erdoğan'ı hedef aldınız?
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan gerek Avrupa'da gerekse Ortadoğu'da korkunç bir politika izlemekte ve özellikle Ortadoğu'nun istikrarsızlaştırılmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Suriye'de İslamcı grupların Erdoğan tarafından desteklendiği kamuoyu tarafından bilinmekte. Türkiye Suriye'de ve Irak'ta Yeni Osmanlı yayılmacı bir politika izlemekte.
 
Erdoğan Türkiye içinde ise uzun yıllardan beri İslamcı politika izlemekte. Politikası şiddete ve baskıya dayanmakta. Muhalefetin sesi kesilmekte ve başta Kürtler olmak üzere muhalefete karşı baskı uygulamakta. Özellikle 15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra Erdoğan'ın politikası diktatörlüğe giden yolu andırmaktadır. Junge Welt gazetesi olarak NATO'nun ve Berlin'in sıkı dostu olan Türkiye'nin bu tutumunu sert bir şekilde eleştirmekteyiz. Erdoğan Türkiye'nin sorunu olduğu kadar bizim de sorunumuz.


 
-Türkiye haberleri konusunda Junge Welt ile diğer Alman gazetelerinin etkisi arasında bir fark var mı? Böhmermann'ın Erdoğan'ı hicvetmesinin akabinde mi Alman medyası Türkiye'yi eleştirmeye başladı?
 
Türkiye'de muhalefete uygulanan baskılar ve muhalefetin sesinin kesilmeye çalışılması çok uzun zamandan beri bizim gazete olarak önceliklerimiz arasında yer almakta. Daha Gülen-Erdoğan arasındaki savaş başlamadan önce Alman medyasında bu konuda hiçbir eleştirel haber, yorum çıkmazken biz cemaati sorgulayan, eleştiren haberler yazdık. Junge Welt gazetesine insan hakları savunucuları, aktivistler, mağdur olanlar ve Türkiye'deki haksızlıkları yaşayanlar doğrudan doğruya yazı yazmaktalar.
 
Erdoğan'ın politikaları Alman medyasında Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları raporları vs. olmasına rağmen yani insan haklarının ihlaline ilişkin raporlara rağmen medyada hiç gündeme gelmemişti, ta ki Böhmermann olayına kadar. Böhmermann olayı Alman medyasının çehresini değiştirdi. Oysa bizim gazete için sürpriz bir gelişme değildi.
 
“HABER YAPMA ÖZGÜRLÜKLERİ  KİMSENİN ELİNDEN ALINAMAZ”
 
-Türkiye'de muhalif gazeteler tek tek kapatılmakta. Cezaevinde olan gazeteci sayısı 142. Binlerce gazeteci AKP baskısıyla işten çıkarıldı. Alman hükümeti bu gelişmeler karşısında sessiz kalmakta. Türkiye'deki basın özgürlüğü konusunda gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Türkiye'deki gelişmeler kaygı verici ve kişisel olarak da gelişmelerden etkilenmemek mümkün değil. Olağanüstü Hal ilanı nedeniyle gazetecilerin görevleri engellenmekte ve uluslararası standartlarda gazetecilik görevlerini yerine getirememekteler. Bu konuda Türkiye'deki gazeteci arkadaşlar ile dayanışma içinde olmamız gerektiğine inanıyorum. Elbette bütün tutuklular serbest bırakılmalı. Düşünce özgürlüğü ve gazetecilerin yazı yazma, haber yapma özgürlükleri  kimsenin elinden alınamaz.
 
Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının, yöneticilerinin  tutuklanması ise bardağı taşıran son damla oldu. Türkiye'deki gelişmeler sonucunda Cumhuriyet gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Almanya'da “sürgün“ olarak yaşamını sürdürmek zorunda bırakılmıştır. Alman hükümeti ise bu gelişmeler karşısında sessizliğini korumakta. Alman hükümeti basın ve düşünce özgürlüğü konusunda biran önce tavrını koymalı ve gereken önlemi almalıdır.
 
-Junge Welt olarak Türkiye'deki gazeteciler ile ne tür bir dayanışma içinde olmayı düşünüyorsunuz?
 
Gazetemizde Türkiye'de bulunan muhabirlerimiz aracılığıyla gelişmeleri sansürsüz yazmaya ve eleştirmeye devam edeceğiz. 
 
-Almanya'da basın özgür mü? Sol muhalif gazete olarak Junge Welt Gazetesi hükümet (- ler) tarafından herhangi bir kısıtlanma ile karşılaşıyor mu?
 
Tabii gazetecilik Almanya'da göreceli anlamda özgür, geçmişte bizim de sesimizin kısıtlanması için çabalar vardı. Hukuki çabalarımız ve mücadelemiz sonucu birçok zorlukların üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Zaman zaman gazetemiz “Anayasayı Koruma Dairesi“ tarafından kriminal gösterilmeye çalışılmakta. Bu  durum gazetemizi ekonomik açıdan olumsuz olarak etkilemekte. Ekonomik olarak diyorum çünkü bu tutum sonucunda ilan vermek zorunda kalanlar ister istemez Junge Welt'e mesafe koymaktalar.
 
-Şu anda Junge Welt'in satışları nasıl? Gazeteyi kurtarmak için ne yapmak istiyorsunuz?
 
Junge Welt: Dijital medya birçok ülkede olduğu gibi Almanya'da da yazılı basının tirajını düşürdü ve satışları olumsuz etkiledi. Günlük yirmi bin, dijital olarak ise 30 bin okuyucuya ulaşmaktayız. Ancak personal ve baskı vs. masrafları hızla artmakta. Bu konuda acil kampanya başlattık. Özellikle internet yayıncılığımızı hızlandırdık.
 
-Yeni kampanyanızın sloganı “Abone Olmak İçin Doğru Zaman“. Kampanyanızın afişlerinde üç farklı sağcı politikacı yer almakta. Bunların başında da Erdoğan geliyor. Türk okuyucuları kazanmak için mi seçtiniz bu fotoğrafı?
 
Türkiye'deki gelişmeler konusunda Sol Parti Milletvekilleri Ulla Jelpke, Sevim Dağdelen vb. güncel gelişmeleri ayrıntılı bir biçimde gazetemizde ele almaktalar. Ayrıca Türkiye konusunda analizler gazetemizde ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmekte. Kampanyamız ile çok sayıda Türkiyeli okura ulaşacağımızı ümit ediyoruz. Şunu belirtmek isterim ki Türkiye'deki gazeteci dostlarımız ile her zaman dayanışma içerisinde olacağız. Bu dayanışmamızı da kampanyamız aracılığıyla göstermek istedik. Türkiye'de insan hakları ihlallerine, düşünce ve basın özgürlüğünün kısıtlanmasına kısacası gazetecilere uygulanan tüm baskılara dikkat çekmek istedik.
 
Süheyla Kaplan / Avrupa Postası