Bir dönem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını da yapan Akif Beki Ak Parti-Cemaat ittifakı bozulduktan sonra yaptıklarından pişman oldu ve özeleştiri verdi.

Akif Beki AKP cemaat savaşıyla deşifre olan yargı içindeki otonom yapının icraatları karşısında yeterli tepkiyi göstermediği için pişman olduğunu yazdı.

2013'ün kısa bir özetini köşesinde değerlendiren Hürriyet gazetesi yazarı Akif Beki özeleştirel ifadeleriyle dikkat çekti.

AHMET ŞIK, NEDİM ŞENER, KCK VE HRANT DİNK ÖZELEŞTİRİSİ!

Beki, AKP cemaat savaşıyla deşifre olan yargı içindeki otonom yapının icraatları karşısında yeterli tepkiyi göstermediği için pişman olduğunu kaydederken Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmalarına özel bir parantez açtı. Savcı'nın "çok ciddi deliller var" iddiasına kandığını yazan Beki "Onlar dışarı çıktılar, savcının eli boş çıktı, biz de aldandığımızla kaldık" dedi. KCK yargılamaları ve Hrant Dink davasında da aynı durumun yaşandığını vurgulayan Beki "olan basın özgürlüğüne oldu" dedi.

İşte Beki'nin yazısı:

ÇIKMIŞ KEHANETLER YILI

GEÇEN yılın ardından bakarken...

‘Keşke’ diyorum, ‘Keşke mırıldanmadan konuşsaydım...’

‘Keşke’ diyorum, ‘O kadar ince eleyip sık dokumasaydım, paldır küldür dalsaydım biraz da mevzulara...’

Lafın kafasını gözünü yara yara anlatsaydım derdimi. Allah ne verdiyse avazım çıktığı kadar bağırıp çağırsaydım.

Hatta bir adım ileri gidip... Mesela Hanefi Avcı olayında, ‘Buna hukuk mu diyorsunuz’ isyanıyla kalmasaydım, ‘Dalga mı geçiyorsunuz’ fırçaları çekseydim bir de...

Nüanslar, incelikler, hassasiyetler arasında boğmasaydım meramı. Lamına, cimine takılmadan nalına da mıhına da vursaydım...

O zaman belki çıkmazdı bu uğursuz kehanetler, gelişi haber verilen kötü işler musallat olmazdı belki başa...

* * *

Aklıma yatmayan, vicdanıma sığmayan hiçbir şeyin arkasından gitmedim.

Ama ‘Keşke’ diyorum, ‘Keşke itirazımı daha gür haykırsaydım...’

Olmaz deseydim, bu olmaz, böyle şey olamaz.

Savcı, “Gazetecilikten değil başka faaliyetlerden aldım Nedim’le Ahmet’i, deliller ciddi arkadaş” yollu demeçler verdiğinde...

İkna olmadığımı, o delillerin hemen açıklanmasını beklediğimi söylemekle yetinmeseydim keşke.

“Savcı beyin elinde, bu arkadaşların çete suçuna bulaştıklarına dair ciddi bulgular olabilir hakikaten” diye zerre tereddüt geçirmeseydim... “Hadi ordan” deseydim lafı uzatmadan, “Hadi ordan...”

Geride nahoş tatlar bıraktı 2013...

Onlar dışarı çıktılar, savcının eli boş çıktı, biz de aldandığımızla kaldık... Meğer kitaptan da başka bir şey yokmuş elde...

Hrant Dink cinayetinde ise tersi... Her şeyi gördü, bir tek eldeki örgütü göremedi mahkeme...

KCK davalarında, kalemle silah yan yana yargılanmaya devam edildi. İkisini birbirinden ayırmayı başaramadı yargı...

Olan, basın özgürlüğüne oldu...

* * *

Gelgitlerle, tereddütlerle geçti koca bir sene.

Özel bir şekilde uğurlanmayı hak etmedi. Maaile yola koyarken arkasından su dökmüyoruz onun için. Gidişi olsun, dönüşü olmasın...

Umut vaat etmiyor gelecek seneye açılan fallar... Gelişini, çalgılı çengili bir karşılama şöleniyle kutlamadık bu yüzden.

Bir ‘Kendi kendini gerçekleştiren kehanetler’ yılı oldu 2013.

Cemaat, ‘Devletteki kadrolarım tasfiye edilecek’ diye diye, kadrolarını tasfiye noktasına getirdi.

O kehanet olmasa, korunmak için bu hücum hamlelerini yapmayacaktı belki...

Hükümet, devlet içindeki otonom yapılanmalardan kuşkulandı.

‘Yeni vesayet’in AK Parti’ye saldıracağı öngörüsü bir kehanetti, üstüne gittikçe gerçek oldu...

* * *

Yarınlardan korkmak kötü bir şeydir. Uğursuz bir gelecekten haber veren kehanetleri çağırır, onlar da o geleceği...

Korkularınızla pişmanlıklarınızın çetelesini çıkarın, bakın göreceksiniz, bugün nelerden pişmansanız dün korkudan yapmışsınız... Dün nelerden korkmuşsanız bugün başınıza gelmiş...

Geleceği karartmamak için kötü kehanetleri kovmak, kötü kehanetleri kovmak için de o korkularla yüzleşmek şart.