Bu köşedeki yazımı yazmak için kalemi her elime aldığımda, yazmak istediklerimle, yazmam gerekenler arasında sonsuz bir bocalama yaşıyorum. Bu kadar çatışma, bu kadar ölüm, tarumar edilmiş duvarlar, harabeye dönmüş evler, can havliyle boşaltılmış kentler, yakılmış, yıkılmış, kurşunlanmış koca bir tarih gözler önündeyken, yazarın kendi iç dünyasına devekuşu misali kapanması, bu varlık yokluk mücadelesinde kanıyla, canıyla emek veren binlerce isimsiz kahramana karşı sorumsuzluktur aynı zamanda... Bu biraz da kendi vicdanını rahatlatmaktır belki de...
 
Bu yazıyı yazarken bir yandan göz ucuyla izlediğim televizyonlar, Amed'in Sur ilçesine askeri tankların giriş haberlerini, buna karşılık "direnişe davet" haberlerini veriyor. Bir başka haber de Cizre ve Silopi'de görev yapan öğretmenlerin Milli Eğitim Müdürlüğünden aldıkları mesaj sonucu kenti terk etmeleri... Bu hiç de hayra alamet değil... Geçmiş deneyimler bunun hayra alamet olmadığını öğretti bize... Ama umarız ki tarih, yeni bir katliama tanıklık etmeyecektir.
 
Bu ters duruma yetkililer, hükümet, devlet ne açıklama getirecek bilinmez ama bunun bir "ayıklama harekatı" olduğu  kanaatindeyim. Bir de "dış" tehditlere göre konumlandırılmış orduya ait tankların "içerideki" bir hadiseye müdahale için kente inmesine nasıl "mantıklı" bir gerekçe sunacaklar merak ediyorum.
 
Bu merakımızın giderilemeyeceğini bile bile ısrarımızı sürdürüyoruz. Zira iktidarın tüm kurum kuruluşları hukuksuzlukları örtbas etmek için azami çaba içindeler... Tabi bunların en ilgi çekici olanı kuşkusuz TBMM'dir. Söyledikleri yalan son derece basit ve kargaları bile güldürecek cinsten: "PKK yaptı..."
 
Hafızaları zorlamaksızın, bir kaç örneği hatırlamakta fayda var. Bilindiği gibi Sur ilçesinde, Kurşunlu Camii'nin yakılması hadisesi gerçekleşti. Aslında Kürdistan'da yaşayan bizler açısından camiinin kim tarafında yakıldığı malum... Lakin hükümetin en tepesinde bulunan Başbakan bildik yalanı söylemekten geri durmadı: "PKK yaptı..."
 
HDP Milletvekillerinin buna ilişkin verdikleri meclis araştırma önergesi AKP ve koltuk değneği MHP'nin oyları ile red edildi. Madem camiyi PKK yakmıştı, bunun açığa çıkması en doğru olan değil miydi? Kurulacak böylesi bir komisyonda, çoğunluk iktidar partisinde olacağı halde "destur" verilmemesi iktidara bağlı çetelerin camiyi yaktığının bir göstergesi değil midir?
 
Yine, Amed Baro Başkanı Tahir Elçi'nin öldürülmesi ile ilgili verilen önerge red edildi. Madem, devlet ya da polis bu cinayette "günahsızdı", o halde iktidar ve payandası bu önergeye neden red oyu verir ki? Dönemlerinde faili meçhul cinayet işlenmediği yalanıyla böbürlenen ve faili meçhulleri açığa çıkarma iddiasında olan iktidarın, yine faili meçhul cinayetlerle ilgili önergeye "karşı" oy kullanmaları, faillerin korunduğuna dair bir gösterge değil midir?
 
Bir de şu "müzakere masasının devrilmesi" meselesi var. İktidarın yetkili, yetkisiz ağızları ve "saray sultası" faturayı direkt PKK'ye kesmişlerdi. Ancak masanın kim tarafından devrildiği, Amed ve Suruç katliamlarının kim tarafından gerçekleştirildiği, Ceylanpınar olayının aydınlatılması ile ilgili meclis araştırma önergeleri yine iktidar ve yardakçılarının oyları ile red edildi. Tüm olan bitenin müsebbibi PKK ise, iktidar çetelerle işbirliğinde değil ise neden bunların ortaya çıkmasına karşı durur ki?
 
Mevcut iktidarın "patronlar cumhuriyeti" olduğu da ortaya çıkmıştır. Soma ve Ermenek'te yüzlerce emekçinin ölümüne neden olan ihmaller meclis önergeleriyle araştırılabilseydi, iktidara bağlı "yargının" önü açılabilirdi belki... Bu durumu yüzlerce örnek ile desteklemek mümkün... Roboski Katliamı, Reyhanlı olayı, Basın özgürlüğü ve buna bağlı olarak silah dolu tırlar ilk etapta akla gelenler. Ama spesifik bir kaç örnek mutlaka irdelenmeli...
 
Bilirsiniz iktidar "dini bütün" muhafazakar adamlardan oluşuyor. "Müslüman" adamlar yani... Toplumumuzun geniş kesimleri tarafından din alimi veya ulusal lider olarak görülen Şêx Said, Seyid Rıza ve Beddiüzzaman Said Kurdi'nin mezarlarına dair devlet arşivlerinin açılması önergesinin reddedilmesi, red oyu kullanan vekillerin müslümanlığına ne katıyor merak ediyorum.
 
Yıllar yılı beraberce bu ülkenin altını üstüne getirdikleri, şimdi "Azılı terör Örgütü" ilan ettikleri Cemaatin, terör örgütü olup olmadığına dair önergeyi red etmeleri de ayrı bir muamma... Madem paralelcilerin tümü "terörist", bulsunlar belalarını... Tabi suç ortağı değilseniz...
 
Bir de 4 bakan meselesi var. Hani suçüstü yakalanan "hırsız bakanlar..." Hani bir tanesi sonradan "Herşeyi Başbakan Erdoğan'ın bilgisi dahilinde yaptım" demişti ya işte o mesele... Konunun meclisçe araştırılmasına mani olmak, hırsızlığa ortak olmak değil midir?
 
Bu örnekleri saydıktan sonra, soru sorma hakkımız doğmaz mı? Katil değilseniz, Katilin yoldaşı değilseniz katillerin ortaya çıkmasını neden istemezsiniz? Madem müslümansınız neden dua edecek mezarların yerini söylemezsiniz? Madem Paralel bir terör örgütüyse ve beraber iş tutmamışsanız neden açığa çıkarmazsınız? Tahir Elçi'yi öldürmediyseniz, Kurşunlu Camiini siz yakmadıysanız neden meclis araştırma önergelerine "red" oyu verirsiniz ey münafıklar!!!