“Yaşamak, ıstırap çekmektir” demişti Schopenhauer ve Nietzsche. “Yaşamak sevmektir” demişti St. Augustine. Aşkın gittiği her yere ıstırap da gelir. Bu coğrafyayı, bu memleketi sevdiğimiz müddetçe, yaşananlara, olup bitene katlanacağız. Başka çare yok. Tanpınar’ın nefis ifadesiyle, bizler “maruz müşahitleriz”…

ABD'nin Türkiye'ye 2 hafta süre verdiği ve şartlara uymazsa Türkiye'ye de yaptırım uygulayacağı söylentileri ile dolar artmaya ve borsa düşmeye devam ediyor. Özel sektörünün bir yıl içerisinde bulması gereken 177 milyar dolar borcu var. Dolar almasınlar da ne yapsınlar? Tüketici Güven Endeksi bir önceki aya göre %13 oranında azaldı. Nisan ayında 63,5 olan endeks Mayıs ayında 55,3 oldu. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) 2019 yılı için Türkiye ekonomisine yönelik %1,8 olan küçülme tahminini %2,6 olarak revize etti. Enflasyonun ise en az 2020 sonuna kadar iki haneli seviyelerde kalacağını öngördü. Moody's, “dış finansman ihtiyacını hafifletecek, enflasyonist baskıyı azaltacak etkin bir politika izlenmezse Türkiye'nin notunun düşürüleceğini” bildirdi ve üstelik “Türk yetkililer dış finansman ihtiyacını hafifletecek, enflasyonist baskıyı azaltacak etkin bir politika çerçevesi izleyemezler ise Türkiye'nin kredi notu düşürülür” uyarısında bulundu. Bankalardaki döviz mevduatı 181 milyar doları aşmış! Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan TÜSİAD’a “Dışarıdan vuran vuruyor ama içeriden vuranlara günü geldiğinde hesabını sormasını bilirim!” mesajını güçlü bir şekilde iletiyor. 2014-2019 arasında kalan 5 yılda 8 seçim, bir türlü oturmayan bir demokrasi, popülizm yüzünden artan kamu harcamaları ve bütçe açıkları gün gibi ortada duruyor... 70 bin lira sermayeyle kurulan Okçular Vakfı ve benzeri vakıflar Ak Partili ilçe belediyelerin dağıttığı ihalelerden alınan haraçlar sayesinde, milyarlarca liralık büyüklüklere ulaşmış durumda. Sadece Nisan ayında Beştepe’deki başkanlık sarayının bahçesine 6 milyon lira harcanmışken, on milyonlarca işsiz ve işsiz ailesinin ümitleri tükeniyor. Devlet cephesinden, BDDK Başkanı Akben, "TL'nin ülkemizin parası olduğu bilincini, sektörümüzün, bütün bankalarımızın, TL'ye sahip çıkarak göstermesi gerek" beyanında bulunuyor. Beyefendiler sanki devlet yönetmiyor da, “altın günü” düzenliyorlar!

Yıldırım paylaştığı videoda, 31 Mart seçiminde sandık görevlilerine ilişkin olarak “Bakıyor seçmene, diyelim ki AK Parti’nin adayına verecek gibi anladığı seçmene Büyükşehir pusularını vermiyor” diyerek, seçmeni açıkça “geri zekâlı” yerine koydu. Yapılan yanlışlık bir cezayı hak ediyorsa, cezanın seçilmiş belediye başkanına veya seçmene değil de il seçim kuruluna verilmesi gerekmez miydi? Seçimin tekrarı kararı CHP’ye ve adayına karşı gibi görünse bile, İstanbul seçmenine verilmiş bir cezadır. İstanbul seçmeni bu cezayı hak etmiyor. Ayrıca YSK’nın gerekçeli kararında, herhangi bir oy çalma ve hırsızlık olayının meydana gelmemiş olduğu da teyit edildi. Bu da demek oluyor ki, bizzat Ak Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Binali Bey ve Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisi halka yalan söyledi ve yanlış yönlendirme, manipülasyon, provakasyon ve pompalama faaliyetinde bulundu. Acaba tabandaki ve kemikleşmiş Ak Parti seçmeni bu durumu görebiliyor mu? Bu sorunun cevabını ancak sandıkta görebileceğiz. Şu an son yapılan 6 anketin tümü İmamoğlu’nu %3-5 arasında önde gösteriyor. 1 ay içinde bu fark nasıl kapanacak ve farkın kapatılması için Ak Parti yönetimi bu sefer hangi yol, yöntem, taktik ve stratejileri izleyecek… İlhan Cihaner, “Tekrar seçim yapmak Rus ruletine benziyor” diyor. Nevşin Mengü'nün programında Sezai Temelli ise HDP seçmenini İmamoğlu'na oy vermesi istikametinde 'açıkça' yönlendirdi. İktidar tarafından “topal ördek” yakıştırması yapılan İmamoğlu, en azından HDP seçmeninden gelen oyları kaybetmeyecek gibi görünüyor...

Die Welt gazetesinden Jacques Schuster; "Türkiye uzun süredir gerçek bir demokrasi değil. Otoriter bir yönetim anlayışı hâkim… AB'nin elinden bir şey gelmez. Türkiye'yi AB'nin kapısından kovmak dahi Erdoğan'ı etkilemeyecektir. Bir şeyleri harekete geçirebilecek yegâne unsur Türkiye'deki sivil toplumdur. Zira Erdoğan tarafından hâlihazırda zayıflatılmış olsalar da tükenmiş değiller. Şu da bir gerçek ki; toplumun çeşitliliğini ve özgürlük haklarını kısıtlayanlar er ya da geç kendi iktidarına zarar verir. Türkiye'de şu an tam da bu oluyor" derken, Sosyal Demokrat Partili (SPD) Roth, "Seçimin iptal edilmesi Türkiye'de demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri açısından ciddi bir gerilemedir” yorumunu yaptı. Bununla beraber, sağda ve muhafazakâr bilinen yazarlar da Ak Parti cephesini hızla terk ediyorlar. Abdurrahman Dilipak, “Din ve devlet büyüklerini ilah ve Rab edinmeyin...” çarpıcı yorumunda bulunurken, Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan ise, AKP'nin tuhaf bir medya oluşturduğunu belirterek "Sadece kendi çıkarlarını düşünen sığ şebekeler ve bu şebekelerin şebekleri türedi. Pespaye tipler. Ahlaksızsınız siz" diye yazdı. Cumhurbaşkanın eski sözcüsü Akif Beki, yılların bilindik İslamcı yazarı Ahmet Taşgetiren, Anadolu Ajansının ilk Ak Parti kayyumu Kemal Öztürk, AK Parti kurucularından Nihal Bengisu Karaca’dan sonra Yusuf Kaplan da (veya 'bile') saf dışına çıkmaya başladı. Çember daralıyor... Ak Partinin eski ağır toplarından ve bakanlarından Yaşar Yakış ise “daha dananın kuyruğu kopmadı” diyor.

Diğer yandan, güncel ve yeni İslamilik Endeksi açıklandı. Türkiye ise genel endekste 95. olarak listede yer alıyor. İslamilik Endeksi 4 farklı endeksin bileşiminden oluşuyor, bunlar ekonomi, hukuk ve yönetim, insan hakları ve siyasi haklar ve uluslararası ilişkiler. Türkiye’nin İslamilikte en güçlü olduğu alan ekonomi. Ekonomi endeksinde 70. sıradayken, en zayıf olduğu uluslararası ilişkilerde 153 ülke arasında 148 sırada. İnsan hakları ve siyasi haklar sıralamasında da Türkiye listede 100. sırada bulunuyor.

Friedrick Von Hayek, “Kişisel olarak ben liberal bir diktatörü, liberalizm yoksunu demokratik bir hükümete tercih ederim” derdi. Belki kendisi bizi ve bugünleri öngörüyordu. Mediocrité Partout (vasatlık her yerde) yine bizim vaziyetimize tam oturan bir başka deyiş... Vasatlığa sonuna kadar gömülmüş durumda, sabırla bekliyor, izliyor, şahitlik ediyor ve maruz kalıyoruz…