Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı ve Merkez Yürütme Kurlu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 8 sendikacı hakkında açılan davanın ilk duruşması, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı.

Eski SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden'in tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, iddianamenin dayanağını oluşturan gizli ve açık tanıkların bir sonraki celse dinlenmesine karar verdi. SES davasında konuşan Avukat Öztürk Türkdoğan, sendikal faaliyetlerin suç sayılarak iddianamenin tanzim edildiğini belirterek "Savcılık ifadesi dosyada yok. Savcı sorgu yapmadı. Bu önemli bir husus ve böylesi bir soruşturmanın nasıl yapıldığını da ortaya koyuyor. İddianamede sanıkların ifadesi yok. Sizin normalde bu iddianameyi iade etmeniz gerekiyordu. Baştan itibaren savunma hakkının kısıtlanmasıyla karşı karşıyayız” dedi.

Açılan dava kapsamında Eski SES Eş Genel Başkanları Gönül Erden ve Bedriye Yorgun, SES Eş Genel Başkanı Selma Atabey, eski MYK üyeleri Belkıs Yurtsever ve Fikret Çağlayan, sendikanın eski Ankara Şubesi yöneticileri Rona Temelli, Erdal Turan ve Ramazan Taş, “terör örgütü yöneticiliği”, “terör örgütü üyeliği” ve “terör örgütü propagandası” iddiasıyla yargılandı. Dava kapsamında Erden tutuklu, diğer sendikacılar ise tutuksuz yargılanıyor. Duruşmayı Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Habip Eksik, Kamu Hizmetleri Federasyonu (PSI), Avrupa Kamu Hizmeti Sendikaları Federasyonu (EPSU) ve İngiliz Kamu Sendikaları Birliği’nden (UNISON) temsilcilerin yanı sıra, birçok sendika ve sivil toplum örgütü yöneticileri katıldı.

"HUKUKA AYKIRI DELİL TOPLANDI"

Çok sayıda avukatın da yer aldığı duruşma, kimlik tespitiyle başladı. Söz alan avukat İddamin Karahancı, dosyada müvekkillerin evlerinde el konulan dijital materyallerin hukuka aykırı bir şekilde incelendiğini belirterek, "Şifre çözülemezse el konulabilir. Ama tutanaklarda şifrenin çözülmediğine dair bir bilgi verilmeden el konulmuş. El konulduktan sonra da avukatlar olmadan inceleme yapılmış ve tutanak tutulmuş. Ama Yargıtay, kararında net olarak ‘yedekleme yap, eğer kendisinin, yakının ya da avukatın huzurunda imaj almadıysan, en kötüsü hakimin yanında alacaksın’ diyor. Bu şekilde yapılmadığı için hukuka aykırı deliller elde edilmiş durumda” dedi.

Avukat Karahancı, imaj alımına dair hukuk maddelerine ilişkin Anayasa ve Yargıtay kararlarını hatırlatarak, söz konusu delillerin dosyadan çıkarılmasını talep etti.

UYGUNLUĞU MAHKEME İNCELEYECEK!

Avukatın talebine dair mütalaasını açıklayana iddia makamı, delillerin dosyadan çıkarılmasının reddedilmesini istedi. Mahkeme başkanı da Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) uygun bir şekilde toplanıp toplanmadığının incelenmesinin mahkemece yapılacağını belirterek, talebi reddetti.

Tutuklu yargılanan Gönül Erden, SES’in üyesi ve son iki dönem eş genel başkanlığı görevini yürüttüğünü anımsattı. Erden, "Sendikamın örgüt talimatları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü iddialarını kesinlikle kabul etmiyorum. Sendikanın, eylem etkinliklerine, çalışmalarına, kurumsal işleyişine baktığınızda, bunun olmadığını göreceksiniz. Sendikalar, kuruluş amaçları doğrultusunda muhaliflerdir. Birçok hakları korumakla ve geliştirmekle yükümlüdürler. Tek başına bu bile muhalif olmayı gerektiren bir sebeptir. SES de muhalif bir sendikadır, muhalif kimliğiyle de şimdiye kadar mücadelesini yürütmüştür” diye belirtti.

SAĞLIK ALANINA ETKİLERİ

Tüm çalışmalarının açık ve şeffaf bir şekilde yürütüldüğünün altını çizen Erden, tüzüğünün ve yapılan seçimlerin valilik tarafından onaylandığını vurguladı. Sendikanın bağımsız bir kurum olduğunun net ortada olduğunu dile getiren Erden, “Biz sağlık ve sosyal hizmet alanında hizmet yürütüyoruz. Ülkede olan her şey sağlık alanını etkiliyor. Sağlık alanında yapılan uygulamalar da toplumun tamamını etkiliyor. Ülkedeki demokrasi ve barış da sağlık alanını etkiler. Biz yıllardır defalarca anlattık ve bugün geldiğimiz noktada itirazımı koyduğumuz pek çok konuda haklılığımız ortaya çıkıyor. Dönem dönem farklı kurum ve demokratik kitle örgütleriyle, siyasi partilerle faaliyet yürütürüz” dedi.

Sendika olarak salt bir muhalefet yapmadıklarını da vurgulayan Erden, görüş ve önerilerini bazen yaptıkları basın açıklamalarıyla bazen de hazırladıkları raporlarla açıkladıklarını kaydetti. Erden, sendikanın muhalif kimliğinden kaynaklı çalışmalarının illegalize edildiğini dile getirdi.

AÇIKLAMALAR DOSYADA

İddianamede yer alan suçlamalara dair konuşan Erden, salgın sürecinde cezaevinde alınması gereken önlemlere, tutuklulara yönelik taleplerini içeren açıklamalarının sadece bir kısmının alınarak dosyaya eklendiğini söyledi. Salgın sürecinde cezaevlerine ve göçmenlere dair yaptıkları açıklamaların da olduğunu kaydeden Erden, sağlık alanında yaşanan sıkıntılara dair yaptıkları açıklamaların da dosyaya eklendiğini söyledi. Sağlık emekçilerinin sayısının az olduğunu, bu sayıyla sağlık hizmetinin yürütülmesinin mümkün olmadığını ifade ettikleri açıklamaların da iddianameye eklendiğine dikkat çeken Erden, Mezopotamya Ajansı’na (MA) verdiği demeçte ise yine sağlık alanına dair sorunları dile getirdiğini belirtti.

498 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ

Salgına dair Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı genelgelere, uzun çalışma saatlerine, risklere dair birçok açıklama yaptıklarını da kaydeden Erden, “Risk bizim için ölümdü. 498 arkadaşımız hayatını kaybetti. Her biriyle belki yan yana çalıştık. Bu risk sıradan bir risk değildi. Biz yaşam hakkımızı talep ediyorduk. Kişisel koruyucu ekipman, önlük ama bunlara ulaşamıyorduk. Yaptığımız 5 anketin sonucuna göre her 4 sağlık emekçisinden biri koruyuculuğu yüksek olan maskeye erişemiyordu. Biz yaşatmak istiyorduk ama ‘yaşatmak için yaşamak istiyoruz’ dedik” ifadelerini kullandı.

YABANCI HEYETE UYARI

Erden, konuşmasına devam ettiği sırada mahkeme başkanı araya girerek, salonda bulunan yabancı heyeti uyardı. Heyete çeviri yapıldığı sırada dikkatinin dağıldığını söyleyen mahkeme başkanı, “Çevirinin yapılıp yapılmadığı beni ilgilendirmiyor” şeklinde konuştu.

"DTK DELEGESİ DEĞİLİM"

Savunmasına devam eden Erden, iddianamede olmamasına rağmen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) delegesi olarak geçildiğine dikkat çekti. Mahkeme başkanı, önce “KCK” dedi ardından düzelterek, “HDK’nin Sağlık Komisyonlarından haberiniz var mıydı?” diye sordu. Erden, “Evet HDK’nin Sağlık Meclislerinden tabi ki haberim vardı” yanıtını verdi. Avukatlar, mahkeme başkanının “HDK” yerine “KCK” demesine tepki göstermesi üzerine, mahkeme başkanı “yanlışlık” olduğunu söyledi.

"YURT DIŞINA RESMİ DAVETLE ÇIKTIM"

IŞİD'in saldırılarından kaçarak Hewlêr kenti yakınlarında kurulan kamplara ziyaretlerde bulunduklarını aktaran Erden, Avrupa’ya yaptığı yurt dışı ziyaretlerinin tamamının da resmi davetlerle gerçekleştiğini, bu ziyaretler sırasında uluslararası sağlık örgütlerinin organize ettiği etkinliklere katıldığını sözlerine ekledi.

BELGESEL SUÇLAMA KONUSU YAPILDI

Ev baskını sırasında el konulan eşyaların listesinin oldukça uzun olduğunu ama çoğunun kitaplardan oluştuğunu söyleyen Erden, “Eve gelen kolluk kendince sakıncalı gördüğü kitapları almış. Hiçbirinin toplatma kararı yok, bu konuda bir bilgi sahibi olmam da mümkün değil. Sendikamızın 20’nci yıl dönümüne dair yaptığı bir belgesel var. Bu belgesel de evden alınıp dosyaya konulmuş. Yine sendikamızın yaptığı ‘siyaha karşı beyaz’ belgeselinin CD’si var. Defter notlarım da alınmış. Hepsi sendikal faaliyetlerle ilgili notlar ama oradan tecrit ve Cizre kelimesini cımbızlayıp almışlar. Ama biz o dönem tecride dair yapılan açlık grevlerine dair fikrimizi açık bir şekilde ifade ettik. Saklı bir şey yok” diye aktardı.

DÜĞÜN FOTOĞRAFI DOSYADA

Erden, evde el konulan flaş belleklerdeki fotoğrafların tamamını kendi telefonundan aktardığını ve çoğunun Whatsapp gruplarından geldiğini söyledi. Erden, “Kız kardeşinin düğün fotoğrafında elinde tutuğu şalın yasa dışı olarak tariflenmiş. Resme baktığınızda da bir bayrak olmadığını göreceksiniz. Bu renkler Kürtlerin yüz yıllardır kullandığı ulusal renklerdir. Bunları düğünlerde, bayramlarda kullanırız. Bu şal da herhangi bir tuhafiyeden alınan bir şal” dedi.

MAHKEME BAŞKANINDAN GÜLDÜREN SORU

Mahkeme başkanının “Aile bireylerinin elinde yok sadece sizin elinizde var?” sorusu, salonda gülüşmelere ve “Halay başı” sözlerinin gelmesine neden oldu. Erden, “Düğün fotoğrafında benim elimde var, o fotoğraflarda aile bireylerinin elinde olmamasına girmeyeceğim bile” yanıtını verdi.

TELEFON GÖRÜŞMELERİ

Sendikanın eylem ve etkinliklerinin de iddianameye eklendiğini söyleyen Erden, “Ben sendika yöneticisiyim, tabi ki bu tür eylem ve etkinliklere katılacağım” ifadelerin bulundu. Telefon tapelerine dair de Erden, hepsinin sendikal faaliyetler ve basınla yaptığı görüşmeler olduğunu kaydetti. Erden, “Ne kadar süre dinlenmişim bilmiyorum ama dinlenmelerin sonucunda ortaya çıkan sendikal faaliyetlerden ibaret” diye belirtti.

Erden, suçlama konusu yapılan “Kardeş aile kampanyası”na dair ise şunları söyledi: “Dayanışma toplum kültüründe var. Kovid-19’da da birçok dayanışma kampanyası düzenlendi. HDP’nin başlattığı bu Kardeş Aile Kampanyası da dayanışma ağlarından biridir. Ben bu çalışmada yer almadım ama yer alsaydım, rahatlıkla ifade ederdim” dedi.

"YAS SÜRECİNİ CEZAEVİNDE GEÇİRDİM"

Erden, iddianamede yer alan tanık beyanlarına dair şöyle konuştu: “Dosyanın tamamında sendikal faaliyetler yer alıyor. Bu faaliyetlerimiz üzerine tanıkların verdiği ifadelerin hepsi yalandır. İfadelerinde geçen tarihlerde sendikanın eş genel başkanıydım ve yaptığım her şey göz önündeydi. Bu ifadelerden kaynaklı 6 aydır tutukluyum. Tüm bu süreçleri bir yas sürecinde geçirdim. Çalıştığım hastanede Kovid-19’a yakalandım, anneme bulaştırdım ve annemin ölümüne sebep oldum. Benim için çok zor bir süreçti. Bu sürecin tamamını cezaevinde yaşadım. Bunun temel sebebi de iki tanığın ifadesi. Bu ifadeleri reddediyorum.” Erden, tahliye talebinde bulundu.

SAVCILIK SAVUNMA ALMADI

Ardından söz alan Erden’in avukatı İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, tahliye talebine dair konuştu. İddianamede başka soruşturma dosyalarında beyanlarda bulunan gizli ve açık tanık beyanlarının yer aldığına dikkat çekti. Sendikal faaliyetlerin suç sayılarak iddianamenin tanzim edildiğini aktaran Türkdoğan, “Soruşturma aşamasında tahliye kararının ardından itiraz üzerine müvekkilim tutuklandı. Savcılık ifadesi dosyada yok. Savcı sorgu yapmadı. Bu önemli bir husus ve böylesi bir soruşturmanın nasıl yapıldığını da ortaya koyuyor. İddianamede sanıkların ifadesi yok. Sizin normalde bu iddianameyi iade etmeniz gerekiyordu. Baştan itibaren savunma hakkının kısıtlanmasıyla karşı karşıyayız” dedi.

KOVUŞTURMA VE SORUŞTURMA EVRAKLARI

Soruşturmaya dayanak olarak gösterilen birkaç soruşturma dosyasının olduğunu ancak içeriklerinin bilinmediğini dile getiren Türkdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Etkin pişmanlıktan yararlanan Kerem Gökalp’in soruşturma ve kovuşturma evraklarının şimdiye kadar dosyaya getirilmesi gerekiyordu. Bu kişi etkin pişmanlıktan yargılanmış, bize göre Ankara’ya sipariş usulüyle nasıl gelmiş, neler talep edilmiş, bunları rahatlıkla öğrenebilirdik. Dün de HDP’ye yönelik açılan Kobanê Davası’nda da uzun uzun konuştu ama çoğu kişiyi tanımadı ve konuşmasında pek bir şey yoktu."

Hakkında dava açılan çoğu kişinin aynı iddialarla başka davalarda da yargılandıklarını aktaran Türkdoğan, “Yıllardır dava devam ediyor. 2013 yılında yapılan gözaltıların ardından açılan davaların hepsi beraat ile sonuçlandı. İddiaların asılsız olduğu ortaya çıktı” diye belirtti.

"TANIKLAR HİÇBİRİNİ TANIYAMAYACAK"

Erden’in 2018 ile 2020 yılları arasında hakkında açılan soruşturmaların takipsizlikle sonuçlandığını anımsatan Türkdoğan, “Şimdi ‘örgüt yöneticiliğiyle’ nasıl yargılanabilir. Emniyet birimlerinin hepsi de tanıyor. Nasıl oluyor? OHAL döneminde birçok kamu görevlisi işten atıldı ama müvekkilime dair böyle bir karar yok” diye aktardı.  Gizli ve açık tanıkların fotoğraftan teşhis tutanaklarının da hukuka aykırı alındığını dile getiren Türkdoğan, “Hiçbirini tanıyacağını sanmıyorum” dedi. Türkdoğan, Erden için tahliye talebinde bulundu.

ŞAL TUTUKLAMA GEREKÇESİ

Söz alan avukat Sevinç Hocaoğulları da, şunları ifade etti: “İddianamede yer almayan bir takım delillere dair de sorular sordunuz. MASAK raporuyla ilgili sorduğunuz sorularda olduğu gibi. Gizli ve açık tanık ifadeleri hukuka aykırı alınmış durumda. Müvekkilin tutukluluk gerekçesi olarak tanık beyanları ve kardeşinin düğününde elinde taşıdığı sarı kırmızı yeşil şal. Savcılığın dosyadaki delilleri suçlamayla ilişkilendirmesi gerekiyor. Ama fezlekelerle dair yığınla bilgi var. Örgüt yöneticiliği ya da üyeliğiyle ilgili bir bağlantı mı kurulmuş? Suçlamalarla delilleri ilişkilendirememiştir.” İddianamede yer alan sendikal faaliyetlere dair de Hocaoğulları, “Bu dava sendikal faaliyet gösterilmesin davası mı?” diye sordu. Hocaoğulları da tahliye talebinde bulundu.

"KÜRT DÜĞÜNLERİNDE OLAN BİR ŞAL"

Söz alan Erden’in kardeşi avukat Zülfikar Erden, “Dosya, kolluğun SES’in pandemi sürecinde verdiği mücadelesinden intikam dosyasıdır. Tutukluluk devam gerekçesi yapılan şal istisnasız tüm Kürt düğünlerinde var. Tüm fotoğrafları incelediğinizde, sadece Erden’in değil, çoğu kişinin elinde olduğunu görürsünüz. Bunun bir suça konu edilmesi gerçekten acı” şeklinde konuştu.

TANIKTAN ALINAN İFADELER

Tanık Kerem Gökalp’in kendisine sorulan “Örgüte yardım eden, destek sunan siyasi parti, sendikalar kimler?” sorusuna, “Ben 2015’te örgütten ayrıldım ve buna dair bir bilgi ve görgüm yoktur” şeklinde yanıt verdiğini hatırlatan Erden, “Ardından Kerem Gökalp tutuklanıyor. Sonrasında ise Ocak 2020’de Ankara’ya çağrılıyor ve ifadelerinin yetersiz olduğu, tahliye edilmek için başka ifadelere ihtiyaç duyulduğu söyleniyor. Böylece Kerem Gökalp bu ifadeleri veriyor” dedi. Dosyadaki tüm işlemlerin hukuka aykırı olduğunu dile getiren Erden, “Hukuka uygun yapılan tek uygulama, 8’inci Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen tahliye kararıdır ama o da sonrasında itiraz üzerine tutuklama kararı verdi. Dosya üzerinden kolluğun hakimiyetini görüyoruz” diye belirtti.

"ÜYESİ OLDUĞUM TEK ÖRGÜT SES"

Duruşmada, SES Eş Genel Başkanı Selma Atabey’in savunması alındı. SES’in kuruluşuna ve faaliyet alanına dair bilgi veren Atabey, sendikal faaliyetlerin örgüt faaliyetleri gibi yansıtılmasının kabul edilemez olduğunu kaydetti. Atabey, “Soruşturmada kolluk tarafından toplanan deliller, sendikal, meşru, demokratik hak mücadelesi yürüttüğümüz faaliyetlere ilişkindir. Pek çok delili suçlamalarla ilişkilendiremedim. Üyesi olduğum tek örgütsel yapılanma SES’tir” ifadelerini kullandı. İddianamede yer alan yurt dışına çıkış kayıtlarına dair konuşan Atabey, bir heyet ile birlikte sağlık raporu hazırlamak amacıyla Irak’a gittiğini ifade etti.

"İNSANİ BİR GÖREVİ YERİNE GETİRDİM"

HDP’nin başlattığı “Kardeş Aile Kampanyası” kapsamında ihtiyaç sahibi üç aileye aylık maddi yardımda bulunduğunu dile getiren Atabey, iddia edildiği gibi örgütsel bir faaliyette bulunmadığı, insani görevini yerine getirdiğini vurguladı. Atabey, “Evimden alınan 13 kitaptan 5’i tutuklu HDP milletvekillerine ait olduğu için alındı. İddianamede sadece üç kitap hakkında toplatma kararı olduğu belirtilmiş. Ben bu kitapları aldığımda toplatma kararı yoktu, olduğunu da bilmiyordum. Sendikal faaliyetlerim ve insani dayanışmada bulunmam yasa dışı örgütle ilişkilendirilmiştir” ifadelerini kullandı.

İDDİANAMEDE YER ALMAYAN TANIK İFADESİ SORULDU

Mahkeme başkanı, iddianamede yer almayan ve tanık sıfatıyla ifadesi alınan başka bir itirafçının ifadesini okudu. İtirafçı tanık, Atabey’in örgüt mensuplarına sağlık eğitimi verdiğine dair iddiaları yer aldı. Söz konusu iddialara dair Atabey, "1995’ten sonra hiçbir şekilde onunla karşılaşmadı. Söylediklerini kabul etmiyorum" dedi.

"İDDİALAR SOMUT DELİLLERE DAYANMIYOR"

Söz alan Avukat İddamin Karahancı, “Tanıkların ifadelerine dayanan ülke dışına çıkış tarihlerine dair o dönemde çalıştığını gösteren çok sayıda belgemiz vardır. İddialar somut delillere dayanmıyor. Yönetmeliğe aykırı bir şekilde teşhis yapılmış.  Öte yandan kardeş aile kampanyası da suçlama konusu yapılmış. Diğer ülkelerde devlet halka yardım etti biz de ise halk birbirine yardım etti. Müvekkilim de bu konuda duyarlı ve yardımda bulunuyor. Yardım ettikleri insanlar da bu ülkenin insanları. Diğer yandan hala bu devirde kitaptan suç çıkarılmasını anlamak mümkün değil. Öcalan kitaplarına dair de AYM’nin hak ihlali kararı var. Selahattin Demirtaş’ın da kitapları gözaltına alınan her kişinin evinden alınmış. Bu kitaplar Silivri Cezaevi’nde dahi okunabiliyor ama evde çıkarsa suç mu?” diye sordu.

Karahancı, tahliye ve yargılama sonucunda beraat kararı verilmesini talep etti.

"TANIK İFADELERİNİN NE ŞEKİLDE ALINDIĞI BELLİ DEĞİL"

Duruşmada söz alan Avukat Kenan Maçoğlu, tanık sıfatıyla ifadesi alınan itirafçı Kerem Gökalp’in 2015 yılında etkin pişmanlıktan yararlandığını hatırlattı. Maçoğlu, “Şırnak’ta 16 sayfa ifade veriyor. Ama ne buradaki isimler ne de Kobanê Davası’ndaki isimlerle ilgili tek bir ifade yok. Sonra etkin pişmanlıktan yararlanıyor ve sonra iki dosya hakkında ifadesi alınıyor. Hem Gökalp hem de gizli tanık Ulaş’ın ifadelerinin tamamının getirilmesini istiyoruz. Her iki dosyada gizlilik kararı var ve açık tutuluyor. Bilgi belge istenildiğinde Kobanê Davası’nda ‘gizlilik kararı var’ denilerek bilgi ve belge verilmiyor. Gizlilik kararı sadece dosya tarafları açısından geçerli mahkeme için geçerli değil. Gerekirse bize kapalı tutarak inceleyin. Bu nedenle iki ifadenin getirilmesini istiyoruz. Ne kerem Gökalp ne de Ulaş’ın ne şekilde dosyaya dahil edildiklerine dair ne iddianamede ne de dosyaya giren herhangi bir bilgi belge de yer almıyor. Normalde iddianamede açıkça ifade edilmesi gerekiyor. Bunlar olmamasına rağmen iddianameyi kabul ederek büyük hata yapmışsınız. CMK gereğince delillerin suçla ilişkilendirilmesi gerekiyor. Özellikle tanıkların bilgi ve görgüsünün ne şekilde olduğunun somutlaştırılması gerekiyor. Ama ifadelerde bu bilgilere ne şekilde vakıf olduklarına dair tek bir tespit yok. Fakat siz CMK’da açık bu tanık ifadelerini baz alarak Gönül Erden’i tutuklu yargılıyorsunuz. Kumpas olduğuna dair ileriki süreçte belgeleriyle sunacağız. Ama bu aşamada tahliye talebinde bulunuyoruz” ifadelerinde bulundu.

"KÜRDÜM, ALEVİYİM VE SOSYALİSTİM"

Savunma yapan SES eski MYK üyesi Fikret Çağalan, aynı iddialarla yargılandığı başka davanın daha olduğunu söyledi. Çağalan, “Ben bir Kürdüm, Aleviyim aynı zamanda bir sosyalistim. Bu kimliklerimden kaynaklı olarak da bir ilişki, konuşma ve eylem biçimim var. Sendikada kararların nasıl alındığını sordunuz ama savcılık zahmet edip sendikanın işleyişini araştırıp iddianameye ekleme gereği duymamış. Keşke bizi gözaltına aldıklarında savcı sorsaydı o zaman da söylerdik” dedi.

Sağlık işinin politik olduğunu dile getiren Çağlayan,  sendikal faaliyetlerinin de demokratik bir işleyişe tabi olduğunun altını çizdi. Yaşamlarının her alanında demokrasi mücadelesi yürüttüklerini dile getiren Çağalan “Bunların hepsi de benim kişiliğimi şekillendiriyor ve mücadelem de buna dayanıyor. Biz bir şey yapmışsak onu savunuruz” diye belirtti.

Çağalan, “Bizi yakından takip eden Dernekler Masası’na bu dosyayı gönderseniz size gülerler. Her seçim sürecinde ve farklı zamanlarda sürekli iletişim halindeyiz. Dernekler Masası’ndaki insanlar hatta bize, ‘siz bu kadar etkinlik yapıyorsunuz, ailemizle vakit geçirmemize fırsat kalmıyor’ dediler” dedi.

"SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMINA BAŞINDAN BERİ İTİRAZ ETTİK"

Tape kayıtlarında suç unsurunun oluşturulmaya çalışıldığını söyleyen Çağalan, “Ben orada ‘siperlik dağıtmayın siperliği dağıtmak devletin görevidir, aksi halde yasanın bize verdiği işten kaçınma hakkınızı kullanın’ dedim. Sağlıkta Dönüşüm programına başından beri itiraz ettik. Sağlıkta yıkım yasası olarak ifade ettik. İyi ki buna karşı tutum almışız. Çünkü Kovid sürecinde şunu gördük, eğer şehir hastaneleri erken kurulmuş ve diğer hastaneler kapatılmış olsaydı salgın yönetimi daha da zor olacaktı. Bizim itirazlarımızla kapatılamayan, AVM’ye dönüştürülemeyen sağlık kuruluşları sayesinde sağlık erişimi sağlanıyor” şeklinde konuştu.

HDK Ankara Eş Sözcüsü olarak yürüttüğü faaliyetlerin de iddianameye eklendiğini dile getiren Çağalan, “HDP Eş Sözcüsü olarak HDK’nin de içinde olduğu kardeş aile kampanyasını yürütmekten daha doğal ne olabilir” diye sordu.  Gizli tanık ile başlayan bir soruşturmanın söz konusu olduğunu dile getiren Çağalan, “Savcılık, sendikamızın eylem ve etkinliklerinin dosyaya koyarak kabartmaya çalışmıştır” diye aktardı. Beraat talebinde bulunan Çağalan, aksi durumda babasına bakmakla yükümlü olduğunu dile getirerek vareste tutulma talebinde bulundu.

"'İNSANLAR ÖLMESİN’ TALEBİNİN NERESİ SUÇ"

Ardından söz alan Avukat İddamin Karahancı, “İddianame o kadar kopyala yapıştır hazırlanmış ki. Tanığın ifadeleri somut delillerle desteklenmesi mümkün değil. Söz konusu aylarda nerelerde olduğunu kanıtlayacak delilleri var. Öte yandan HDK yasaklı değil ve dolayısıyla onun bir kampanyasına katılmak kadar doğal bir şey olamaz. Sosyal medya paylaşımlarında da IŞİD çetelerine dair bir eleştirisi var ve ‘insanlar ölmesin’ diye talebi var. Bunların neresi suç” diye aktardı.

Avukat Öztürk Türkdoğan da “Aynı şeylerle tekrar tekrar karşılaşıyoruz. Sendikal faaliyetlerinin yürütülmesinin silahlı örgüte üyelik olarak değerlendirilmesinden biran önce vazgeçilmelidir. Ankara’daki birçok şube herhalde neredeyse Fikret’in 24 saatini biliyor. Bu durumda bu iddialar nasıl oluyor anlamak mümkün değil” dedi. Türkdoğan, adli kontrol tedbirinin kaldırılması ve vareste talebinin kabul edilmesini talep etti.

TANIK İFADELERİNİ REDDETTİ

Avukatların ardından hakkında dava açılan eski MYK üyesi Belkıs Yurtsever savunma verdi. Yurtsever, gizli tanığın hakkındaki ifadelerinin hepsini reddetti. 2002 yılından bu yana Ankara’da yaşadığını ve bu yıllarda uzun süre sendika yöneticiliği yaptığını söyleyen Yurtsever, evinde ele geçirilen kitapların da yasaklı olmadığını belirtti. Yurtsever, beraat talebinde bulundu.

"YURT DIŞINA 10 ÇIKIŞ 8 GİRİŞ YAZILMIŞ"

Söz alan avukat Levent Kanat, savcılığın görevini yapmadığını söyledi. Kanat, “İddianameler ciddiyetle yazılması lazım. Polis fezlekeleriyle iddianame hazırlanmaz. 305 sayfayı tekrarlarla, kitapların fotoğraflarını büyüterek doldurmuş. Hukuki bir iddianame değildir. Bu hukukçuluk değildir. Hakkında toplatma kararı olmayan kitaplar iddianameye koymuş. Kitapları örgüt yöneticiliğine delil olarak konulamaz. Sizin bu iddianameyi reddetmeniz gerekiyor. Kolluk kuvveti bu kitapların suç olduğuna nasıl karar veriyor. Ciddi bir hukuksuzluktur. Müvekillerin yurt dışına çıkışları da aleyhlerine gösterilmiş. 10 çıkış yapmış 8 giriş yapmış. Sanki 2 çıkışı belli değilmiş gibi ama öyle değil bakıyoruz 2 çıkış mükerrer. Diğer yandan Şırnak Habur Sınır Kapısı’ndan çıkış koyu yazılmış. Şırnak olunca neden koyu yazılıyor” diye sordu.

Mahkeme başkanı gülerek, “Belki memleketidir” yanıtını verdi.

"DAYANIŞMA NEDEN SUÇ OLSUN?"

Kanat, devamında şöyle konuştu: “Nitelikle değil sayfa sayısıyla sizin gözünüzü boyamaya kalkışmış. Bırakın üyeliği yöneticilikle suçluyorsunuz. Bu kadar kolay mı? Diğer suçlama gerekçesi de Ulaş kod adlı gizli tanık ifadesi. Beyanları kendi içinde çelişkili ve tutarlı değil. Şahıs müvekkili kamplarda gördüğünü ve Belkıs ismiyle tanıdığını söylüyor. Ama bu tür örgütlerin üyeleri kod adı alır. Tanık örgütten haberdar değil. 30 ile 45 günlük eğitim aldığını söylüyor. Ama yurt dışı çıkışları dahi iki üç günlük ve bunlara yakın bir tarih bile yok. Diğer suçlama, kardeş aile kampanyası. Ya kardeş aile kampanyası neden suç olsun. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı halka iban verdi, devlet iban numarası istedi.  Sırf HDP kampanyayı düzenledi diye neden suç olsun. Zor zamanlarda dayanışmak neden suç olsun. ANF açıklamaları konulmuş. Ya bize ne. ANF Cumhurbaşkanı’nın da açıklamalarını haber yapıyor. Siz bunları iddianameye nasıl koyarsınız?”

Kanat, müvekkili Yurtsever’in adli kontrol kararının kaldırılmasını ve evinden alınan dijital malzemelerin iade edilmesini istedi.

İDDİA MAKAMI TUTUKLULUĞUN DEVAMINI İSTEDİ

Ardından iddia makamı taleplere dair mütalaasını sundu. İddia makamı, “Mahkememizce araştırılması yönünde karar bulunan HTS kayıtlarının incelenmesinin tamamlanması için gerekli işlemlerin yapılması hususunda bilir kişi incelemesi yaptırılmasına, dosya içinde bilgileri yer alan tanıkların ifadelerin alınabilmesi adına gerekli kararların verilmesine, sanıkların çalıştığı kamu kurumlarından haklarında idari işlem olunup olunmadığına dair sorulmasına, diğer tüm hususların mahkemece giderilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına, dosyada şuan itibariyle delilsel yoğunluğuna yönelik değişiklik bulunmadığından güvenlik tedbirlerinin devamına, Gönül Erden’in tutukluluk halinin devamına karar verilmesini” istedi.

TAHLİYE TALEBİ YİNELENDİ

İddia makamının tutukluluk devamı yönünde verdiği mütalaaya karşı söz alan Erden, yasa dışı yollarla yurt dışına çıkışının olmadığını dile getirerek, tahliye talebinde bulundu. Söz alan Avukat Öztürk Türkdoğan, “Tanıkların bir bilgi ve görgüye dayanan beyanları yok. Suç vasfı bakımından da örgüt yöneticiliğiyle ilgili koşulların kesinlikle oluşmadığını gözeterek, katalog suçlarla suçlanma halinin tek başına tutukluluk devam gerekçesi yapılmaması gerekiyor” diye aktardı. Türkdoğan, Erden için tahliye talebini yineledi.

ERDEN TAHLİYE EDİLMEDİ

Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti Erden’in tutukluluk halinin devamına, gizli tanık "Ulaş"on  bir sonraki celse özel ortamda hazır edilerek SEGBİS'le beyanlarının alınmasına, itirafçı tanık Kerem Gökalp ve tanık Hicran Berna Ayverdi'nin bir sonraki celse SEGBİS'le hazır edilmesi için yazı yazılmasına, kamu görevlisi olan sanıklar yönünden çalıştıkları kurumlara yazı yazılarak haklarında idari soruşturma bulunup bulunmadığının sorulamasına, HTS kayıtlarının istenmesine, Fikret Çağalan'ın  vareste talebinin reddine, tanık Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan tanık Gökalp'in beyan ve teşhislerinin istenmesine karar verdi.

Bir sonraki duruşma 4 Temmuz'a ertelendi.

ALKIŞLARLA PROTESTO EDİLDİ

Erden'in tahliye edilmemesini, davayı izleyenler alkışlarla protesto etti.

Duruşma sonrası davayı izleyen kitle adliye önünde bir araya geldi. Polis, adliye önünde toplu bekledikleri gerekçesiyle müdahale etmek istedi. Duruma tepki gösteren kitle alkışlarla durumu protesto etti. Ardından kitle, yurt dışından gelen yabancı heyet ve şehir dışından gelen sendika üye ve temsilcileriyle birlikte SES Genel Merkezi'ne geçti.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı