Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi, Türkiye tarihinin en kanlı saldırısı olan ve 103 kişinin yaşamını yitirdiği Gar katliamında yaralanan üniversite öğrencisinin tazminat istemi “zararın hafifliği" gerekçesiyle reddetti.

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB çağrısıyla 10 Ekim 2015' de yapılmak istenen Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi öncesi, 103 kişinin ölümü, 500'den fazla kişinin de yaralanması ile sonuçlanan bombalı saldırı ile ilgili yargıdan ilginç bir karar çıktı. Yaralananlar arasında bulunan üniversite öğrencisi 20 yaşındaki M. B. de saldırıda ayağından yaralandı. Bu yaranın tedavisinin yanı sıra uzun yıllar katliamın psikolojik etkilerinden kurtulmaya çalıştı. M. B’nin avukatı Mehtap Sakinci, katliamda hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle Ankara 11. İdare Mahkemesi'ne bin TL maddi, 50 bin TL manevi tazminat talebiyle dava açtı. İdare Mahkemesi de yasal faiziyle birlikte M. B’ye bin TL maddi ve 30 bin TL manevi tazminat ödemesine karar verdi. Ancak İçişleri Bakanlığı ve Ankara Valiliği karara itiraz ederek, istinaf başvurusunda bulundu.

'ZARARIN HAFİFLİĞİ' 

BirGün'den Burcu Cansu'nun haberine göre, İstinaf başvurusunu karara bağlayan Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi, M. B’ye verilen bin liralık maddi tazminatı onarken manevi tazminat talebini ise şu gerekçelerle reddetti:

"Manevi tazminata hükmedilmesi için kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucu doğuran olayların meydana gelmesi veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetinin rencide edilmiş bulunması gerektir. Manevi tazminata hükmedilirken ilgililerin sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak olay nedeniyle duyduğu elem ve ızdırabın kısmen giderilmesini ifade edecek, idarenin hukuka aykırılığını ortaya koyacak ve hukuka aykırılığı özendirmeyecek bir miktarın belirlenmesi gerekmektedir.

Hükmedilecek tazminat miktarı zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalı ve sebepsiz zenginleşmeye yol açmamalıdır. Bu durumda; yukarıda açıklanan hususlar ve davacının olay nedeniyle uğradığı zararın hafifliği nazara alınarak, olayda manevi tazminat ödenmesine ilişkin koşulların oluşmadığı bu nedenle manevi tazminata hükmedilmemesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.”