İktidarı ile muhalefeti ile hazin bir tiyatro oyununun oynandığı ve her iki tarafın da rolünden gayet memnun göründüğü güzel ve güzide ülkemizde, efsanevi erken seçim tartışmaları yeniden alevlendi. Türkiye’nin bir erken seçime ihtiyacı olduğunu artık tüm kesimler görebiliyor. Türkiye’de normal ve kararlaştırılan seçim döneminin beklendiği pek görülmemiş, aksine erken seçim bu ülkenin normali haline gelmiş durumda. Cumhurbaşkanının seçim usulü 2007’de değişti. Anayasa hukukçularının uzlaştığı şekilde, Anayasa’nın 101. Maddesinde açık bir hüküm var. Buna göre cumhurbaşkanı halkoyuyla ve en fazla iki defa seçilebiliyor. Erdoğan’ın bu 2 defa seçilme sınırını ve hakkını 2023 senesinde dolduracağı görüldüğü için, 116. Maddeye ek bir üçüncü fıkra eklendi. Buna göre, meclis veya cumhurbaşkanı seçim kararı verecek olursa, ikisinin birlikte seçimi yapılır. Fakat eğer cumhurbaşkanının ikinci döneminde seçim kararı verilecek olursa, bu durumda ise ikinci dönem sınırı kalkar ve cumhurbaşkanı üçüncü dönem için de aday olabilir. Yapılan Anayasa değişikliğiyle milletvekili seçimi 4 yıldan 5 yıla çıkarılmıştı. Türkiye’de 5 sene seçimsiz geçen bir dönem olmadı şimdiye kadar. 1946’dan bu yana 4 yılı 1 gün geçmiş bir seçim tarihi yok, 3,5 yıl olduğu oldu ama 4 yıl olmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2023 yılının Haziran ayında ikinci dönemini dolduruyor. Fakat iktidar partisinin hâlihazırda 2053 ve 2073 hedefleri söz konusu. Öyleyse bu seçimi erkene almak ve bu iki dönem kuralını aşmak tek çare gibi görünüyor. Eğer 2023 yılının Haziran ayından önce meclis bir erken seçim kararı verirse, bu durumda Anayasa’nın 116. Maddesinin 3. Fıkrasına göre, Erdoğan üçüncü kez yeniden cumhurbaşkanı adayı olabiliyor.

Bu nedenle, iktidar partisi erken seçimi istemiyor görüntüsü veriyor. Zira ortağı olan MHP ile birlikte bu kararı almaya gücü yetmiyor. Meclisin erken seçim kararı alabilmesi için, 3/5 yani 360 milletvekili gerekiyor. Oysa şu an MHP ve Ak Partinin toplamı 339. Cumhur ittifakının tam 21 milletvekili eksiği var. Bundan dolayı, sanki iktidar partisi erken seçim istemiyor görüntüsü veriliyor ve muhalefet partileri de bunu gördüklerinden dolayı, erken seçim dayatmasında bulunuyorlar. Erdoğan’ın ifadesi ile “erken seçim ancak kabile devletlerinde olur”. Oysa bir önceki seçimin de 2019 yılında yapılması gerekiyordu. Anayasa’nın geçici 21. Maddesinde açık bir şekilde tarihi yazılmıştı, 3 Kasım 2019 şeklinde. Fakat seçim tarihi tekrar erkene alınmıştı. Sonuçta konjektürel olarak rahatladığı anda (örneğin Deva partisinin ve/veya Gelecek partisinin Cumhur ittifakına katılması, yeni hareketler ve kopmalar ile CHP’nin bölünmesi, şu anda gördüğümüz üzere İyi Partinin parçalanması ve ayrışması, HDP ve Kürt siyasi hareketi ile yeni bir çözüm sürecine girilmesi veya AB-ABD ile yaşanacak olan beklenmedik yakınlaşmalar, ekonomide kayda değer düzelmeler veya ufak tefek muharebeler çıkarılarak muzaffer görüntünün verilmesi vs. gibi), Ak Parti erken seçimi tekrar ülke gündemine getirecektir ve muhalefeti de kendi sözünün esiri haline getirmesi muhtemeldir. “Madem erken seçim diyorsunuz, buyurun sandığa” denildiğinde, başta ana muhalefet olmak üzere muhalefet partileri geri adım atmakta zorlanacaklardır. Muhalefet kanadı bu tuzağa düşmek üzere. 2023 yılının Haziran ayına kadar iktidarın performansı izlenmeli. Şu an seçime kadar 2,5 yıl vakit var. Cumhurbaşkanı yeniden makamının getirdiği bütün maddi ve manevi olanaklarını kullanarak ve kurumları yanlış ve taraflı kararlar vermeye zorlayarak bu seçim yarışına girecek. İki taraf da bu satranç masasında kendi taktik ve stratejilerini kuruyorlar.

Haziran 2023’e kadar bir erken seçim kararı alınmaması ve seçimin zamanında yapılması durumunda, Erdoğan’ın görev süresi anayasal olarak dolmuş oluyor. Erdoğan sonrası Cumhurbaşkanı adayının işi çok zor görünüyor. Bu isimler arasında Bahçeli, Damat Albayrak ve Binali Yıldırım gibi isimler konuşuluyor. Fakat elbette tüm bu isimlerin Erdoğan gibi kendine güvenen ve inanan en az %30-35’lik bir kitlesi bulunmuyor. Bütün bu hususlar değerlendirildiğinde, seçim tarihi gelmeden fırsat yakalandığı anda erken seçim kararı alınacak gibi görünüyor. Erken seçim için iktidar partisi masaya geldiğinde, muhalefetin de elinde bir koz olmalı. Başta CHP olmak üzere muhalefet partileri son çeyrek asırdır iktidar partisinin her türlü oyununa geldi ve hasar gördü. Bu minvalde, dokunulmazlıklar yasası konusunda yaşanılanlardan ibret alınmalı. Yargının nispeten adil işlediğine güvenerek, Kılıçdaroğlu “tüm dokunulmazlıkları kaldıralım” tezini öne sürmüştü. Yargı tamamen iktidar partisinin eline geçtiğinde ise, CHP bu sözünün esiri oldu ve bir türlü geri adım atamadı. Sonuçta dokunulmazlıklar kaldırıldı. Şimdi kendi vekilleri Berberoğlu’nu kurtarmaya bile CHP ve Kılıçdaroğlu’nun gücü yetmiyor. HDP milletvekillerinin durumu ise içler acısı. Bu vahim hatalı hamlenin bedelini daha çok onlar ödedi. Örneğin muhalefet “şimdi siz önce 2023 hedefleri kapsamında millete verdiğiniz sözleri getirin” diyerek erken seçimden kaçınabilir. Zaten üstte söz ettiğimiz “seçim tarihi gelmeden erken seçim kararı alınmadıkça, Cumhurbaşkanı en fazla iki dönem görev yapabilir” şeklindeki ara madde de bu günler düşünülerek ilave edilmişti. Bu erken seçim kararını cumhurbaşkanı da alabiliyor, meclis de alabiliyor. Fakat bu kararı cumhurbaşkanın kendisini alması durumunda, yeniden aday olamıyor. Dolayısıyla da mecliste gereken sayının tutmasını beklemekten başka çare mevcut bulunmuyor. Hatta bu kararın referanduma gidebilmesi için de 360 milletvekili gerekiyor. Ancak 400’ün üzerinde milletvekili bulunabilirse, referanduma ihtiyaç kalmıyor. Muhalefetin bu ciddi ve hayati süreçte uzun vadeli bir strateji geliştirmeye ihtiyacı var.

Tabii ki bir bidayet mahkemesinin Anayasa Mahkemesinin hükmünü tanımadığı bir ortamda, tüm Anayasa hukukçuları ve profesörleri hemfikir olsa bile, yine birtakım yasadışı ve zorlamalı adımlar atabilir. Bu da bizi dış dünyadan ve gerçeklikten iyice uzaklaştırır. Bu ülkede hep darbelerle hukuk yerle bir ediliyor, her yasa ve anayasa baştan yazılıyordu. Artık darbeye gerek kalmayan postmodern bir “ileri” demokrasi dönemini yaşıyoruz. Siyaseten her zaman için her şeyin mümkün olduğu bir ülke var, orası Türkiye...