Bir aydır İstanbul’da bir şeyler oluyor. Bağzı şeylere kafamız atarken, başka bağzı şeyler bizi mutluluktan delirtiyor.

Vapur iskelelerinin önünde gaz maskesi, baret ve deniz gözlüğü satan seyyar satıcılar türedi bi ara.

Kadıköy vapuru Karaköy’e yanaşırken insanlar durup dururken hep birlikte alkışa başlıyor, sonra “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atılıyor. Karaköy’de gelen vapuru bekleyenler de alkışlıyor.

Karaköy vapurundan Kadıköy’de inenler bir anda alkışa başlıyor ardından “Her yer Taksim her direniş sloganı” atılıyor.

Gecenin bi vakti millet yollara dökülüp Boğaz Köprüsü’nü geçmeye kalkışıyor.

Yıllarca baskı ve otoritenin simgesi olan, gözümüze sokulan, kafamıza vurulan ve görünce adeta yolumuzu değiştirdiğimiz Türk bayrağı polis su sıkarken, gaz atarken, cop sallarken direnenlerin arasında da görülüyor. Artık bayrak görünce boğa gibi hissetmiyoruz kendimizi.

Bu ülkede doğmak, bu ülkede yaşamaya mecbur olmaktan kaynaklı yakınmalarımız buharlaşıyor. Şimdi İstanbul’da olmanın keyfini çıkarıyoruz.

Her gün yolları arşınlıyor, yeni yeni sokaklar keşfediyor, parklarda saatler geçiriyor, daha bir seviyoruz bu kenti, bu ülkeyi, bu halkı.

En son hafta sonu sakin sakin vapur bekleyenlerin arasından bir ses yükseliyor: “Nerdesin aşkım?” O sakin insanlar bir anda karşılık veriyor: “Burdayım aşkım!”

Bugün bu özgürlük atmosferini solumanın keyfini ve gururunu Gezi ve Lice Direnişi’nde canlarını veren, sakat kalan kardeşlerimiz sayesinde yaşıyoruz. Onları bir an bile unutmamak boynumuzun borcu.

GEZİ’NİN VİRAJLARI

Tüm ülkeye yayılan daha fazla özgürlük, demokrasi ve saygı isteyen direnişlerin gidişatının ne yöne olacağı herkesin merak ettiği, kaygılandığı bir konu oldu.

Direniş her önemli virajı doğru bir yönelimle atlattı ve gittikçe daha sağlam bir zemine oturmasını bildi.

Gerek eylemlerde gerekse parklarda düzenlenen forumlarda milliyetçi, statükocu eğilimler destek bulamadı, gittikçe silikleşti. İnsanlar herkes için özgürlük, demokrasi ve adalet taleplerinin arkasında durdu.

Lice’de yaşananlar sonrasında direniş belki de en önemli sınavını verdi. Başta Kadıköy olmak üzere birçok yerde kitlesel yürüyüşler yapıldı, Türkçe ve Kürtçe sloganlar birlikte atıldı, “Diren Lice, Taksim seninle” mesajı verildi. Elinde Mustafa Kemalli Türk bayraklarıyla yürüyüşlere katılanlar da sloganlara katıldı, alkışladı.

29 Haziran Cumartesi günü Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla Taksim’e giren yüzbinler de “Lice Taksim Omuz Omuza” sloganları atarak çok önemli bir mesaj verdi.

Böylece direniş yöneliminin barıştan, kardeşlikten, özgürlük ve demokrasiden yana olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

#DİRENAYOL

Bir aydır sokaklarda olan İstanbullular işte böyle bir ortamda 30 Haziran Pazar günü ötekileştirmeye, ayrımcılığa, cinsiyet dayatmalarına karşı "Direniş" temalı 11. LGBT (Lezbiyen Gey Biseksüel Trans) Onur Yürüyüşü’nde buluştu.

Daha önce katıldığımız Onur Yürüyüşlerinden farklı, dikkat çekici şeyler vardı bu sefer. Bir kere katılım her zamankinin çok çok üzerindeydi. İstiklal Caddesi ve Taksim tıklım tıklım doluydu.

İnsanlar sürekli Gezi Direnişi’nin sloganlarını haykırıyordu. Bunun yanında yine sık sık “Diren Lice Taksim seninle”, “Her yer Taksim her yer Direniş” sloganları atıldı.

Ötekilerin, ezilenlerin, mağdurların birliğinin hayata geçmeye başladığını gördük.

Gezi Parkı için herkes birlikte direnmişti ama herkes bundan sonra birbirinin sorununa sahip çıkacak mıydı? Yoksa kendine demokrat yaşamaya devam mı edecekti?

LGBT Onur Yürüyüşü’ndeki tabloya bakarsak Gezi Direnişi’nin yarattığı toplumsal devrim artık farklı kesimlerin birbirlerinin sorunlarına, özgürlüklerine, haklarına daha duyarlı olacağını gösteriyor.

İlk kez “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganı bu kadar inanarak atılıyor ve hayata geçiriliyor belki de.

Eylemde başörtülüler de vardı “Medet ya Ali” yazılı alın bantıyla katılan da. “Kürdistan’dan Taksim’e Eşcinseller her yerde” sloganı atan Diyarbakırlı LGBT’ler de vardı, elinde Atatürklü Türk bayrağı olanlar da, Ermenice, Arapça dövizler taşıyanlarda…

“Yasak da neymiş ayol”, “Direniyoruz ayol” dövizlerinin dikkat çektiği yürüyüşte atılan sloganlardan bazıları şöyleydi:

“Zeki Müren’in askerleriyiz, “Nerdesin aşkım, burdayım aşkım”, Katil polis hesap verecek”, “Her yer Taksim her yer direniş”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Toma’lara göğüs geren işte benim Zeki Müren”, “Diren Lice Taksim seninle”, “Diren Lice eşcinseller yanında”, “Susma haykır, eşcinseller vardır”, “Faşizme karşı bacak omuza”, “Sevişe sevişe kazanacağız”…

Gezi Direnişi twitter’dan #direngezi etiketiyle yaygınlaşırken, Lice’de yaşananlar #direnlice etiketiyle duyurulmuştu. LGBT Onur Yürüyüşü’ne çağrılar da #direnayol etiketiyle yapıldı.

Sosyal medyada herkes #direngezi, #direnlice, #direnayol diyerek ortak bir direniş cephesi kurdu. Sosyal medyada insanların kendiliğinden bir yerde saf tutarak oluşturuverdiği direniş cephesi alana da yansıdı.

LGBT Onur Yürüyüşü’nde alanın verdiği mesaj özetle “Lice Taksim omuz omuza ayol!” oldu.

Bundan sonra halka hakaret edenler, ölen insanlar varken kırılan camlardan bahsedenler, kahraman polisim destan yazdı diye ikramiye dağıtanlar, yaşananlardan mesaj aldık diye polis sayısını arttırma ve sosyal medyayı denetleme kararı alanlar düşünsün ayol!

(Taksim'den objektifime takılan bazı kareler aşağıda...)