Boysan Yakar, Şişli Belediyesi Başkanı'nın danışmanı. LGBTİ hareketinden gelen Yakar, "Bir gün TBMM'de 'lubunya' milletvekili olacağına eminim" dedi. Şişli'deki Sarıgül-İnönü çekişmesinde fiili saldırıya uğrayan Yakar, bir LGBTİ olarak belediyede yaşadıklarını, karşılaştığı zorlukları Serdar Korucu'ya Radikal için anlattı.

Her ne kadar LGBTİ hareketi içinde yıllarca mücadele vermiş olsanız da sizi gündeme taşıyan son dönemde Şişli Belediyesi içindeki kriz oldu. Bu süreçte birden “Gay danışman” olarak anılır oldunuz. Neden hedef haline geldiniz?

Belediyelerde her zaman farklı kesimlerin temsilcileri bulunur. Mesela Şişli Belediyesi’nde Ermeni bir Belediye Başkan Yardımcısı da var.

Mustafa Sarıgül döneminde bu göreve getirilen mimar Vasken Barın değil mi?

Evet, normal koşullar altında onun Ermeni kimliğiyle ifade edilmesiyle benimki arasında fark yok. Ancak böyle olmuyor. Pek çok kişinin zihninde benim kimliğim belden aşağı olarak ifade ediliyor.

“BİR EŞCİNSELİN VAROLUŞ HİKAYESİ”

Kimliğinizin beraberinde getirdiği amaçlarınız var mı?

Bizim oradaki duruşumuz bir eşcinselin varoluş hikayesi. İş yapabilirliği, aklın çalışabilirliğini göstermek. Kendi gündemimizi oraya taşımak.

Yani sadece moda ve reklam sektöründe olmadığını kanıtlamak mı?

Tabi, onu da ispat ediyor. Yetkinliğin belli alanlarda sınırlı kalamayacağını göstermek gerek. Sosyal haklar, güncel siyaset, kamunun ihtiyaçlarını gidermek konusunda eşcinselden önce insanız ama sizi her zaman o duvarla karşılıyorlar. Bizse orada bulunarak Şişli’nin unsuru olduğumuzu gösteriyoruz.

Şişli’nin sizde özel bir yeri var mı?

Şişli’de aday olmak gerekiyordu. Burada yoğun, korunması gereken bir nüfus bulunuyor. İleride yaşlı LGBTİ bireylerinin sorunlarının yaşanacağı bir yer. 1996’da Ülker Sokak’tan çıkıp Tarlabaşı’na ardındansa buraya gelen, bugün hepimize cesarete veren bir nüfus.

LGBTİ olarak Şişli’de yaşamak daha mı kolay?

Buradaki azınlık nüfus sayesinde birarada yaşama kültürü var. Şişliler farklılıklara alışkınlar. LGBTİ’ler de bu nedenle rahat yaşıyorlar. Baktığınızda üç Şişli var: Biri Nişantaşı’nda oturanlar, diğeri Cumhuriyet-Halaskargazi Caddeleri’nin böldüğü alanda yaşayanlar ve Şişli’nin merkezinin dışında kalanlar. Bu bölgelerde kimi seks işçisi olarak çalışıyor, kimiyse orta sınıf bir hayatın içinde taleplerde bulunuyor.

Şişli acıları yoğun yaşamış bir ilçe. 2003’te Beth İsrael Sinagogu bombalandı, 2007’de Hrant Dink Agos gazetesinin önünde suikaste uğradı, son olaraksa Berkin Elvan son yolculuğuna uğurlandı.

Burası mücadele etmek için güzel bir mahalle. Kesişim yeri. Çok fazla hikayesi var. Ben de bundan dolayı aday olmak için gözümü kararttım.

“BELEDİYELER CEBERRUT YAPILAR, LGBTİ’LER İLE GÖRÜŞMEZ”

Uzun yıllar aktivist olarak mücadele ettiniz. Belediyeler LGBTİ bireyleri için ne anlama gelir?

Genel olarak belediyeler ceberrut yapılardır. Buluşmak istenildiğinde sürekli ileri tarihlere atılır. Belediye başkanını çağırdığımızda hep son anda işi çıkar, iptal edilir. Bu nedenle hareketimiz uzun yıllar neredeyse hiçbiri ile görüşemedi.

Sorun sadece belediyelerle miydi?

Devletin bütün parçalarına uzun yıllar girilemedi. Biz bu konuda mücadele ettik. En önemli değişiklik 2006’da Lambda’nın dernek olma kararıyla başladı. Kapatılma davası açılmasıyla devletin ideolojisi ortaya çıktı. Bu dönemde başka kesimlerin dikkati çekildi. Böylece siyasi alana çıktık.

Ama daha öncesinde de LGBTİ’lerle ilişki kuran partiler olmuştu değil mi?

İlk kez siyasi parti tüzüğüne koyan ÖDP oldu. En önemli temastı. 1999’da yerel seçimlerde Demet Demir de aday oldu. Bu görünürlük için önemliydi. Kürt hareketi ile ilk temassa 2004’te DEHAP’ın parti tüzüğüyleydi. 2009’daki yerel seçimlerdeyse Beyoğlu’nda Katip Mustafa Çelebi Mahallesi’nde muhtar adayı çıkarttık.


Boysan Yakar (sol başta) Hayri İnönü'nün danışmanı.

CHP ile süreç nasıl gelişti?

2011’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesinin ardından sosyal demokrat ve sol görünüş arttı. İlk temaslar da bundan sonra başladı.

Sizin hiç önyargınız yok muydu?

CHP’li milletvekillerini ilk kez Lambda’da gördüğümüzde haklı tepkimizi koyduk. Ancak ilişkiyi devam ettirdiler. Parti programı olarak bu adımların atıldığı hissediliyordu.

İlk temasın ardından belediyeye kadar uzanan bir yolculuk mu başladı?

Her şey bir parkın hesabını beraber sormakla başladı. 15 gün boyunca hayatımızı oraya taşıdık. LGBTİ bireylerinin her kesimi vardı. Her dalda kendini var edenler bir araya geldi. Doktorumuz da oradaydı, iyi yemek pişirenimiz de. 

Sık sık “Neredesin aşkım, buradayım aşkım”lar yankılandı.

Evet. Temmuz ayı başında toplantılar yaptık. 30 Mart 2014 yerel seçimleri yaklaşırken yapabileceklerimizi düşündük.

“KARARIMI GEZİ’NİN HEYECANI İLE VERDİM”

Gezi’den önce de aday olmayı düşünüyor muydunuz?

Aday olma fikrim önceden de vardı ancak kararı tek başıma almadım. Ağustos’ta yakınlarıma danıştım. Ciddi bir karar olduğunu düşünsem de bu kadarını beklemiyordum. Kararı alırken Gezi’nin heyecanı, teşviki vardı.

İlk amacınız neydi?

Vergisini verdiğimiz belediyenin bize hizmet vermesini istiyorduk. Türkiye genelinde 12 aday çıkarttık. Bu süreç tamamen Gezi ile birlikte ilerledi. O zaman Şişli Belediye Başkanı da belli değildi. Parti daha sonra İnönü’yü aday olarak seçti.

Hayri İnönü ile nasıl tanıştınız?

İnönü aday adaylığından adaylığa geçince ben de belediye meclis adayı olarak çalışmalarına katılıyordum. Asıl listede değil, yedek listedeydim. Benimki tamamen iyi niyettendi. Bütün seçim gezilerini beraber yaptıktan sonra Hayri İnönü’nün danışmanı olarak görevlendirildim.

Bu süreçte Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştünüz mü?

Aday olmayı düşündüğümde Kemal Kılıçdaroğlu bizi kabul etti. Adaylıklarımızı destekleyeceğini söyledi. TBMM’de kendisinin ofisinde yaptığımız görüşmede LGBTİ’lerin daha iyi koşullarda yaşaması için devlet mekanizmasında değişiklik olması gerektiğini söyledi.

Siz açık kimliğinizle girdiniz. Ancak öncesinde belediyede eşcinsel çalışan yok muydu?

Eminim ki her zaman vardı. Her zaman skandal ya da dedikodularla yaşanan varoluşlar olur. Bizimkinin ilk olmasının nedeni açık kimlikle bulunmamız. 11 yıldır STK mücadelesini bilen insanlar olarak geldik. Bu süreçte Beşiktaş Belediyesi’nde çalışan bir arkadaşımız kimliğini açıkladı. Onun dışında bir uyanış da yaşandı. Destek verenler çoğaldı, Onur Yürüyüşü’ne gelmek isteyenler oldu. Hem idareciler hem çalışanlar için skalaya eklendik.

Rahatsız eden bakışlar olmadı mı?

Olmadı.

Şanslıymışsınız.

Belediyeye her kesimden, her kimlikten yurttaş geliyor. Bu nedenle belediyenin karşılaştıkları arasında LGBTİ kesimi de var. 

Hepsi iyi mi karşılanıyor?

Orada iyi şeyler yaşayanlar da olmuştur, kötü şeyler de.

Kötü muameleyle karşılaşanları duydunuz mu? 

Bunlar muhakkak yaşanmıştır. Türkiye’nin genelinde belediyelerde kötü bakış olabilir. Ama bana yönelik belediyede personel tarafından içinde kötü muamele olmadı.

Sizin varlığınızın LGBTİ bireyleri için anlamı ne? Güvenleri arttı mı?

Sağlık hizmetlerinden daha çok yararlanıyorlar. Gönül rahatlığıyla muayene olanların varlığını duyuyorum. Her tür testlerini yaptırabiliyorlar. İçlerinde muhakkak gurur duyanlar da vardır. Bir hareketin içinden geldiğim için karşılıklı güvenimiz var. Ben onların varlığına güvenirim, onlar da benimkine.

Bugünkü yer yeterli mi?

Daha yapacak çok iş var. Sadece bir nefes alma alanı açtık.

Bu nefes alma alanları başka partilerde var mı? Mesela hareketiniz içinden HDP’de sizinki gibi bir konumda olan bulunuyor mu?

Yok.

Halbuki bölgede LGBTİ bireyleri de aktivist olarak yer alıyor değil mi?

Diyarbakır’dakileri tanıyorum. Bir ayağımız orada. Ancak ben açık kimliği ile kamuda çalışan kimseyi duymadım. 

En önemli atılan adımları neydi?

Kadıköy’den aday çıkan bir trans arkadaşın yer aldığı afiş Ağrı’da asıldı ama çok tartışma yarattı. Bence bu büyük bir olay olsa da tepkiler partiyi zor durumda bıraktı. Benim göreve geldiğim sırada hiçbir HDP’li belediyede açık kimliğiyle çalışan biri yoktu. Yakın zamanda Mersin Akdeniz ilçesinde Kent Konseyi’nde oradan belediye meclisine aday olan Tuna arkadaşımız çalışmaya başladı.

“AK LGBT DE ÇOK DEĞERLİ”

LGBTİ içinde AK Parti’ye yakın olanlar da yok mu?

Varolma çabamız o kadar güçlü oldu ki AK LGBT çıktı. Onların varlığı da kendi içlerinde çok değerli. Haklarında pek çok olumsuz yorum çıkıyor ama onların da talepleri var. Hiç sevilmediklerini bilseler bile varlıklarını sürdürüyorlar.

Kabineden bu kapsamda çıkışlar da sürüyor. Mesela son olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, CHP’den gelen LGBTİ bireylerin işgücüne katılımına ilişkin bir soru önergesine verdiği yanıtta, dezavantajlı grupları saysa da LGBTİ bireylerine yer vermedi.
Ben bunu tehlikenin başlangıcı gibi görüyorum. Çalışma Bakanlığı’nın çalışmasının olmadığını söylemesi, tüm yurdun güya nefret ettiği işlerimizi yapmak zorunda kalışımızı haykırmaları zihniyetlerini ortaya koyuyor. 

Bir başka çıkış da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tandı. “HDP lezbiyenler, gay’ler, biseksüeller, transeksüeller dahil olmak üzere Türkiye’de ben herhangi bir partide temsil imkanı bulamıyorum diyenlerin ve farklı seçmen gruplarının oylarını da almıştır” dedi. Bu kesimler CHP’ye de oy vermiyor mu?

Muhafazakar bir toplum yaratmak için mücadele ediliyorsa bu partileri belden aşağı vurmaya çalışmaları normal. Halbuki kendine solcu, sosyal demokrat ya da halkçı diyen partilerin bizimle çalışma zorunda olduğu gerçeği var.

“CHP’LİLER LGBTİ HAREKETİ İÇİN ÖZELEŞTİRİ VERDİ”

Siyasi partiler bu gerçekle geç yüzleşmediler mi? CHP özeleştiri verdi mi?

Verdi. Çok geç kaldıklarını biliyorlar. Milletvekilleri de bunu söyledi, “Bizim size gelmemiz gerekirdi, siz bize geldiniz. Üzgünüz” diyenler oldu.

Bugün sizin varlığınız CHP’ye oy kazandırır mı?

Yedek listede olduğumu bilseler de sırf varlığımız için oy verenler oldu. Hele danışmanlığımın ardından hizmetlerin başlamasıyla güçlü bir kanı oluştu. LGBTİ hareketi bugün reel politikayı iyi okumaya çalışıyor.

Bu süreçte Gezi’nin LGBTİ hareketini öne çıkarttığı gerçek. Ancak Gezi’nin ardından bir kesim tarafından bu hareket “darbe girişimi” olarak algılandığı için düşman olarak hedefe konulduğunuzu hissetiniz mi?
Oldu, olacak da. Yandaş medyanın bizi nasıl ele aldığına dair kendi üzerimden bir deneyim atlattım. 1990’larda bütün medyanın yaptığını bugün sadece yandaş medya sürdürüyor, “Homofobinin Altın Çağı”nı devam ettiriyorlar.

Hedef gösterilme süreciniz nasıl başladı?

Kent konseyiyle ilgili bir tartışma yaşanıyordu. Demokratik olmayan bir yapı olduğu için Şişli’deki forumların da endişeli olduğu bir konuydu. Bunun değişmesi için bir toplantı yaptık. Her şey orada başladı. Benimle beraber iki arkadaşım daha kimliği belirsiz kişiler tarafından darp edildi.

Bu olayın ardından birden medyada görünür oldunuz.

Bu olaydan 5-6 gün sonra birden Takvim’deki o haber çıktı. Ardındansa aynı konuyu Sabah gazetesi takip etti. Bu süreçte çok yalan söylendi. İlginç olan, Takvim’in haberinde bir başkan yardımcısının da yorumu vardı, “Farklı renklere, tercihlere her zaman saygımız var. Ancak toplumun bazı hassasiyetleri var. Dikkat etmemiz gerekir” diyordu. Yani fotoğraflarımı görmüş bir de üstüne yorumlamış. Az biraz medya ile iletişim kuran biri olarak bu yaşananların gerçeği yansıtmadığını biliyorum.

Siz haberi nerede öğrendiniz? 

Ben şiddet olayından sonra Fethiye’de Kabak Koyu’na gitmiştim. Zaten internet çekmiyordu. Bir arkadaşım fotoğrafları bana göndermeye çalışıyordu ancak bana ulaşmıyordu. Sonra Hayri İnönü beni aradı, “Hiç canını sıkma. Ben belediyemizde çalışıyor olmandan hiç rahatsız değilim” dedi. Fakat sadece bu haberle durmadılar. Akşam da troll’lerin sosyal medya operasyonu oldu. Arkasından başka başka yorumlar geldi. Tatilim zehir oldu. Sonrasında çok şey de duydum. Takvimin o gün Şişli’de kapı kapı dağıtıldığı iddiaları vardı. Yani belki de kendilerine katkım oldu.

“BENİ MUTLU EDEN HAYRİ İNÖNÜ’NÜN DESTEĞİYDİ”

Bu süreci bekliyor muydunuz?

Beklemiyordum diyemem. Ama beni asıl mutlu eden Hayri İnönü’nün destek mesajını twitter’dan duyurması oldu. Bu sadece benim için değil LGBTİ bireylerinin tamamı için moral oldu. Brezilya’ya bile haberleştirildi, tüm LGBTİ portallarında farklı dillere çevrildi. Gözümü yaşartacak kadar destek aldım. 

Aileniz nasıl etkilendi? 

Bana destek verdiler. Hem de sonuna kadar. Zaten annem de LGBTT Aile Grubu LİSTAG’da aktivist. Hep “bunlar tabi ki olacak” diyordu. 

Sizin haberinizin ardından aynı medya mecralarında “Evleneceği kişi kadın değil erkek!” denilerek ABD İstanbul Başkonsolosu Charles F. (Chuck) Hunter da konu edildi.

Hunter, eşcinsel kimliğini Onur Haftası’nın bir etkinliğinde açıklamıştı. Yani bizim için yeni bir haber değildi. Bunu hiçbir zaman da gizlemedi. Gerçekten bravo demek gerek. 

Genel seçimler yaklaşıyor. Sizi bir gün Türkiye’de bir LGBTİ milletvekili çıkacağına dair inancınız var mı?

Tabi ki var. Ben bir kamu kuruluşunda çalışmanın ne kadar iyi karşılandığını gördüm. Yüzlerdeki gülümsemelere şahit oldum. Bir gün TBMM’de “lubunya” milletvekili olacağına eminim. Buna inandığımız için buradayım. Yarın da bir başka yerde olur.

Sizce bu vekil nereden seçilir? 

İstanbul’dan.

Hangi partiden? 

CHP’den çıkabilir.