Gün geçmiyor ki HDP’li bir vekil saldırıya uğramasın, hedef gösterilmesin, hakarete maruz kalmasın. Bir Müslüman'a beş vakit namazın farz olması gibi HDP’li vekillere her gün saldırmak da farz kılınmış sanki.

Son olarak Meclis'teki yemin töreni sırasında "Türk milleti" yerine "Türkiye milleti" diyen Leyla Zana hedef alındı. Bu saldırı sadece geçmişteki gibi "alkışlar", "yuhalamalar" ve red ile de sınırlı kalmadı. Örneğin; 'havuz' medyasından Yeniçağ gazetesine konuşan AKP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Zana’nın Meclis'te bu vurgusu ile yaptığı yeminine ilişkin olarak, "Bu zaten affedersin ilkokul mezunu, ortaokul ve liseyi dışarıdan almış bir kadın. Zaten genel kurula gelse ne olur gelmese ne olur” ifadelerini kullandı.

Özdağ’ın bu açıklamasını, sadece kendisini bağlayan bir açıklama olarak değerlendirmemek gerekiyor. Öyle ki onun bu açıklamasına karşı ne kamuoyundan ne de partililerinden tek bir eleştiri dahi yöneltilmedi.

Leyla Zana, "kriz" olarak adlandırılan bu son yemininde, bir yandan 24 yıl önceki düşüncelerini hala diri tuttuğunun mesajını verirken, diğer taraftan hala diri olan devlet aklını da bizlere bir kez daha göstermiş oldu.

Yıllar sonra yine karşısında duran erkek egemen zihniyetin saldırıları ile karşı karşıya kalan Zana'ya yapılan bu saldırılar bir bütün olarak değerlendirildiğinde ise onun yıllardır savaştığı feodal ve katliamcı zihniyetin değişmemiş olduğu anlaşılmaktadır.

Zana’nın "Onurlu bir barış umuduyla..." iyimserliği karşısında, AKP'li Özdağ'ın okul ve eğitimi temel alan ve bunu da 'olmazsa olmaz bir üstünlük' kabul eden anlayışı söz konusu.

Özdağ’ın yaşamına şöyle bir göz atıldığında, kendisinin hayatı boyunca birçok üniversitede okuduğu ve yüksek lisanslar yaptığı görülecektir. Denilebilir ki Özdağ, kendi bulunduğu cepheye kendini başka türlü kabul ettiremeyeceğini iyi bildiğinden, elinden geldiğince “toplumun çocuğu” olmaya çalışmış, eğitim mefhumunu öne sürerek gardını almış ve nihayet Zana'yı da buradan vurmaya çalışmıştır.

Okulların öğretmeyi amaçladığı şey, bireyin kişisel gelişimi için ihtiyacı olan temel bilgilerdir. Okulu bir üstünlük ölçütü olarak kabul eden Özdağ’a ne demeli? Belki de aktör ve yazar Peter Ustinov’un okulla ilgili söylediği şu sözleri kendisine hatırlatmak iyi olacaktır: "Okulda öğrendiklerimi unutmak için on beş yılımı verdim."

Zana'nın Mektebi

Leyla Zana, henüz 14 yaşındayken, evlendiği eşi Mehdi Zana, 12 Eylül darbesinin ardından 14 yıl hapse mahkûm edilmişti. Cezaevi yönetimi, Zana'nın eşiyle Kürtçe konuşmasına izin vermediği için Zana, Türkçe öğrenmek zorunda kalmıştı.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ın "eğitim seviyesi" üzerinden yaptığı açıklaması ise ancak ve ancak okuduğu, öğretim görevliliği yapmış olduğu üniversitelerden "vicdan dersi" alamamış olması ve cehaleti ile açıklanabilir.

Ömrünü, halkına adamış bir insan için hangi mektep yeterli olabilir ki?

6 Kasım 1991'deki milletvekilliği yemin töreninde Meclis kürsüsünden "Min vê sondê ji bo gelê kurd û gelê tırk xwend (Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına okuyorum)" diyen (1) Zana'nın mektebini, tedrisatını tarif etmeye buradan başlamak gerekir. Okumaya başladığı, nefes aldığı müddetçe okuduğu ve okumaya halen devam ettiği "kardeşlik" ve barış" kelimelerinden...

_____________________________

(1)      90'larda Leyla Zana ve hak mücadelesi konusunda ayrıntılı bilgi için bkz: http://bianet.org/bianet/siyaset/160802-leyla-zana-bir-gun-bir-dil-bir-tarih