“Hak ve Adalet Arayışı” başlıklı panelde konuşan DTK Eş Başkanı Leyla Güven, Kürt sorununa dair “Ne Tansu Çiller ne Mehmet Ağar güvenlik politikaları ile bu sorunu çözemedi, Süleyman Soylu aynı şeyi yapıyor. Nasıl ki diğer partiler çözüm getirmedi çöp sepetine gitti, AKP de çöp sepetine gidecek” dedi.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Şubesi tarafından kentte “Hak ve Adalet Arayışı”  başlıklı bir panel düzenlendi. New Garden Otel’de düzenlenen panele konuşmacı olarak Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven, Av. Özüm Vurgun, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Remziye Tosun, Akademisyen Baver Kılıçoğlu, Av. Newroz Uysal, Av. Gulan Çağın Kaleli ve Psikolog İsrafil Bülbül yer aldı. 

Çok sayıda katılımcının olduğu panelin moderatörlüğünü ise, ÖHD Diyarbakır Şubesi Eş Başkanları Muharrem Şahin ve Halise Dakalı yaptı.

DTK Eş Başkanı Leyla Güven, “Tecrit Politikası ve Türkiye’ye Yansıması” başlığında konuşma yaptı.

‘İRADELERİNİ TESLİM ALAMADILAR’

İçerisinde bulunulan İnsan Hakları Haftası’nda hangi hak ihlallerinin yaşandığı veya nelerin yaşanılacağının konuşulduğunu belirten Leyla Güven, “Bizler de kendi coğrafyamızda ne yaşadık, ne yaşayacağız diye konuşacağız. Aramızda Barış Anneleri ve Rohat Aktaş’ın babası var. 14 Aralık’ta Cizre bodrumlarında diri diri yakılan arkadaşlarımızı hatırlatıyor. Bugün Türkiye ve dünya açısından kara gün olarak hafızalarımızda canlı kalacaktır. Cizre bodrumlarında bir vahşet yaşandı. Onları yakarak teslim almak istediler ancak onların iradesini telim alamadılar. Onların orada verdiği mesaj bizim için talimattır. Bizler de boyun eğmiyoruz ve onları saygı ve minnetle anıyoruz” diye konuştu.

‘HİÇBİRİ ÖCALAN’A UYGULANAN TECRİDE BENZEMİYOR ’

Konuşmasının devamında dünyada uygulanan tecrit yöntemlerine değinen Güven, tecridin Türkiye’de nasıl uygulanmaya başladığı üzerinde durdu. Güven, İmralı Adası’nda tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dair şunları söyledi: “Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a Türkiye’ye getirildiği andan itibaren tecrit uygulanıyor. İlk olarak tek kişilik hücrede tecrit Abdullah Öcalan üzerinde uygulandı. Dünya üzerinde uygulanan hiçbir tecrit, Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride benzemiyor. Önderlik olmanın vasıflarını taşıyan biri olarak, bu sisteme teslim olmayıp kendini koruyabildi. Zaman zaman bizi eleştirerek doğru siyaset yapmamızı ve kendisini düşünmememizi, kendisini yaşatabileceğini söyledi. Bunlar önderliğin vasıflarıdır.” 

‘AKP YAPRAK DÖKÜMÜ GİBİ TEK TEK DAĞILIYOR'

Kürt sorununun güvenlik politikalarıyla ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’a tecrit uygulanarak çözülemeyeceğinin altını çizen Güven, “Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülmez. Ne Tansu Çiller ne Mehmet Ağar, güvenlik politikaları ile bu sorunu çözemedi. Şimdi de Süleyman Soylu aynı şeyi yapıyor. Kürtler ölümü göze aldı ve boyun eğmedi. Adres bellidir, daha önce başvurdunuz. 3,5 yıl insanlar rahat nefes aldı, cenazeler gelmedi. O zaman neden Sayın Öcalan üzerinde bu tecridi sürdürüyorsunuz. AKP yaprak dökümü misali tek tek dağılıyor. Artık şansı yok ve bitmiştir. Nasıl ki diğer partiler çözüm getirmedi çöp sepetine gitti AKP de çöp sepetine gidecek” ifadelerini kullandı.

‘BASKI POLİTİKASI KAYYUMLARLA SÜRDÜRÜLÜYOR’

Panelde ‘Seçme ve Seçilme Hakkı’ başlığı altında konuşan Avukat Özüm Vurgun ise,  belediyelere yönelik kayyum atamaları ve kayyum uygulamalarından bahsetti.

Türkiye’de seçme ve seçilme hakkının Kürt bölgelerinde ihlal edildiğini söyleyen Av. Vurgun, “Kayyımlar hukuken belediye başkanları değiller. Kayyumlar Anayasa aykırıdır ve gayrı meşrudur. Kayyumlarla birlikte Kürt Sorunu baskı politikası ile birlikte sürdürülmeye çalışılıyor. Kayyumları kabul etmeyeceğimizi her defasında söylüyoruz ve söyleyeceğiz” diye belirtti.

AV. UYSAL:  TÜRKİYE SAVAŞ SUÇU İŞLEDİ

‘Sokağa Çıkma Yasaklarını ve Cezasızlık Politikası’nı başlıklı konuşmasında Avukat Newroz Uysal ise,  sokağa çıkma yasaklarının salt ‘terörle mücadele’ olmadığını, 2014’ten beri devrede olan ‘Çöktürme Planı’ kapsamında yürütüldüğünü dile getirdi.

Sokağa çıkma yasakları döneminde yaşanan yaşam hakkı ihlallerini anımsatan Uysal, “Türkiye sokağa çıkma yasaklarında savaş suçu işledi. Bunu da Mısır televizyonu belgelerle açıkladı. Ancak tüm çabalarına rağmen yayınlanan belgelere ulaşamadık”  dedi.

‘SUR DIM DIM KALESİ OLDU’

Panel, sonrasında HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun’un, Sur’da sokağa çıkma yasakları sırasında yaşadıkları ve tanıklıklarını anlatmasıyla devam etti. Tosun, o dönem Sur’da duvarlara yazılan “Esadullah timi burada”, “Kürt kanı içmeye geldik”, “Kaçın kızlar biz geldik” ve  gibi yazılamalarını hatırlattı. 

İlçede yaşananlar için “Sur, Dım Dım Kalesi oldu” diyen Tosun, şunları söyledi: “Ben ve iki çocuğum, bir de Abiş ailesinin çocukları ile birlikte kaldık. Çocuklarımızla birlikte artık takatsiz duruma düştük. Özellikle son 3 günde bomba atarların altında kaldık. 3 Mart’ta Sur’dan tahliye olduk. O esnada Sur’u tanıyamadık ve baktık ki polisler ve askerler ötemizdeymiş, çok uzakta değillerdi. Keşke orda ölseydik te çocuklarım o zulmü, o günleri görmeseydi.” 

Panel, Akademisyen Baver Kılıçoğlu’nun Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine ilişkin ‘Uluslararası Başvuru Mekanizmaları’ ve Psikolog İsrafil Bülbül’ün çatışmalı ortamlarda süregelen travma ve onarım süreçlerine dair sunumunun ardından soru-cevap bölümüyle son buldu.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı