İngiliz imparatorluğunun Latin Amerika sömürgelerinin liman şehirlerinde, kraliyet yelkenlileriyle gelmişti meşin yuvarlak. Futbolun gelişinden beri olan sömürü bugün futbolcular ve ülkelerin imgeleri üzerinden de devam ediyor. Latin Amerika’da ilk kulüplerin gelen İngilizlerin oluşturduğu kulüpler ve onlara karşı oluşturulan kulüpler olduğunu görebiliriz.

Latin Amerika futbol tarzı da, kenar mahallelerden, işçilerden, bir yumakla ya da içi doldurulmuş biz bezle, taşların kale direği olduğu oyunu oynayanlardan çıkıyordu. Hareketlerin bir dans edasında, topa dokunmanın da bir müzik aleti çalarcasına yapıldığı, hafifçe, topu okşarcasına dokunuşlarla, kenar mahallerde, kumsallarda Britanya’dan gelen oyun, başka bir eğilimle büyüyordu. Latin Amerika’nın kulüplerinin birçoğu işçi sınıfının mücadelesini taşıyordu bünyelerinde. Geçirdikleri dönüşümle (ki hala devam ediyor) artık bugün işçi sınıfını önce ofsaytta kaldığı, sonra da oyundan atıldığı bir dönemi yaşıyoruz. İşçi sınıfının damga vurduğu futbolda, dünya savaşları ve ara dönemlerde faşizmin tavan yaptığı bir eğilime karşılık geliyordu ve hala sürmekte olan bir eğilim. Brezilya’da melezlerin zor oynayabildiği, zencilerin oynamasının mucize olduğu 1920’lerde soyunma odasında kıvırcık saçlarını düzleştiren oyuncular...1934 Dünya Kupası’ndaki afişlerdeki herkülün ayağındaki topla faşist selamı verdiği… Bugün faşizm hem aynı hem de benzer iktidar pratikleriyle var oluyor. Dışlama pratiklerinin yanı sıra içselleştirerek dışsallaştırma pratiklerini de görüyoruz.

Faşist iktidarlar için memleket sorunu olan futbolun kitlelerin afyonu olarak nitelenmesine en net karşılık gelen dönemdi. Zenci ve melez oyuncular daha sonra Brezilya futbol tarihini oluşturdular ve oluşturmaya devam ediyorlar (Garrincha’dan, Sokrates’ten Ronaldo’ya kadar).

1978 dünya kupasında Arjantin’in diktatörlüğün dünya kupasının ışıltılı görüntüsünün hemen yakınında yaptığı katliamları örtmesinin bugün de devam ettiği aşikâr. General Videla’nın FİFA patronu Havelange’ye nişan taktığı kupa sahnesi… Aynı kupada Arjantin diktasını selamlamayan Hollandalı oyuncular… Ya da 1986 dünya kupasında artık TV de paketlenip satılan bir gösterinin futbolunda maçların saatlerinin oyunculara (arı kovanına çomak sokan oyuncular: Maradona gibi) hiç bakmaksızın TV’ye göre belirlenmesi.

2014 Dünya Kupası Latin Amerika’da yapılacak. Brezilya da yeni havaalanları, otoparklı stadyumlar, lüks basın merkezleri inşa ediliyor. Brezilya’da da, ışıltı büyüdükçe sömürünün de ne kadar büyüdüğü gizlenmiş oluyor. Yeni yapılan bir stadyumun hemen iki sokak arkasındaki bir kenar mahallede insanlar açlıktan kırılırken (turnuva için yerlerinden sürülürken), stadyumlarda milyon dolarlık ayaklar gösterinin futbolunu pazarlayacak, basın da Brezilya devletinin ne kadar iyi bir iş çıkardığını, çok güzel tesisler ve organizasyon yaptığı vurgulayıp duracak.

FİFA'nın organizasyonlarda sponsorlara 'alan' inşa ettiğini biliyoruz (2010 G.Afrika Dünya Kupası'nı hatırlayabiliriz:). Stadyumların çevresinde tüm ekonomik etkinlik (büyük oranda yiyecek-içecek tüketimi) sponsor olan ÇUŞ'lara veriliyor, yani yerel bir esnafın köfte-ekmeği satmaya çalışması bir anda FİFA'nın alanına girmeye karşılık geliyor: bu da suç olarak karşımıza çıkartılıyor.

São Paulo kentindeki Arena Itaquera'da kupanın ışıltılı açılış töreni ve ilk maçı sahne alacak. Stadyumun inşası sırasında bölgede yaşayan binlerce insanın yaşam alanları işgal edildi ve yurtlarından çıkartırdılar. Kupaya ev sahipliği yapan 12 şehirdeki stadyumların inşasıyla birlikte 4 bine yakın aile (15 bine yakın insan) evsizleştirildi. Maracana stadı çevresinde büyük tadilat yapıldı. Stat yenilenirken, bir de otopark inşa edildi. 20’ye yakın yerli kabile de Dünya Kupası’nın kentsel dönüşümünün kurbanı oldular…