Baskın seçim, Türkiye’nin Kürtlere karşı geleneksel bakışını bir kez daha ortaya koydu. AKP ve MHP arasında kurulan “Cumhur İttifakı” seçim öncesinde netlik kazanırken, CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan HDP’siz 4 partili bir ittifakta artık rengini gösterdi.

 Henüz resmi şekilde açıklanmasa da muhalefet cephesinin kuracağı 4’lü ittifak “Demokrasi İttifakı” adıyla sahaya çıkacak gibi görünüyor. Sol ve muhafazakarların kurduğu bu ittifak, CHP gibi sol tandanslı bir partiyi kapsasa da, esasında muhafazakar bir nitelik taşımaktadır. Bu muhafazakarlığın temel nedeni de, Kürtlere dönük bakışlarından ileri gelmekte.

Açıkçası Türkiye’deki iktidar veya muhalefet hiç fark etmez, Kürtler söz konusu olunca kolaylıkla bir araya gelmektedirler.

Her iki birleşmede; “Cumhur İttifakı” ve “Demokrasi İttifakı” HDP’yi bu birlikteliğin dışına itti. Bunun temel nedeni, hiç kuşkusuz HDP’nin Kürtlerin ve tüm ezilenlerin sesi olmasından ileri gelmekte. Dolayısıyla ortaya çıkan bu durumu “Türkiye’deki ittifakın Kürt sorunu” olarak nitelemek daha doğru olur.

Halkların ittifakını Kürt ittifakıyla genişletme

“Cumhur İttifakı” ve “Demokrasi İttifakı”na karşı üçüncü bir yol da “Kürt İttifakı” olabilir.

Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Azadi Hareketi, Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (PDK-T) ve Kürdistan Demokratlar Platformu (KDP), geçtiğimiz günlerde 24 Haziran baskın seçimi için ittifak kararı aldı.

Bu ittifak açıklaması, tamda HDP’nin “Türkçü” ve “milliyetçi” siyasal kesimler tarafından dışlandığı bir dönemde gelmesi dikkat çekiciydi.

Alınan karar, Diyarbakır’da partilerin genel başkan ve yöneticilerinin katılımıyla Güneydoğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen basın toplantısıyla deklare edildi.

Parti başkanları Kürt partileri olarak seçim ittifakı kararı aldıklarını açıklarken, bu konuda HDP ile en kısa zamanda görüşeceklerini belirtmişlerdi. Aslında bu açıklama, yeni bir umudun da kilit noktası olabilir.

Umudun kilidi ise HDP’nin elinde. Bu konuda HDP tarihi bir misyona sahiptir. Türkiye partisi adı altında Türkiye’deki bileşenlerle yaptığı atılımı, Kürt partilerini de dahil ederek Kürt bileşenleriyle de mevcut siyasete yeni bir bakış kazandırmanın öncülüğünü de yapabilir.

HDP’nin Küt siyasi partilerinin bu ittifak projesine vereceği olumlu yanıt, en başta HDP’yi dışta tutan “Anti Kürt İttifakı” olan “Cumhur İttifakı” ve “Demokrasi İttifakı”na karşı vurulacak en büyük darbedir.

Türkiye’de üçüncü büyük parti konumuna sahip olan HDP, bir yandan Türkiye’deki emekçi halk kesimine açılırken, öte yan dan da Kürtler arasında bir birliği sağlaması, HDP’yi hiç kuşkusuz olduğundan çok daha farkı bir noktaya taşıyacaktır.

Kürt meselesinin çözümsüzlüğünün en büyük nedenlerinden biri de Kürtler arası birliğin yoksunluğudur. İktidarı ellerinde bulunduran egemen güçler, Kürtlerin bu dağınıklığını kendi lehlerinde dönüştürerek sorunu çözümsüz kıldılar.

Bu gerçeklik üzerinde bakıldığında şunu söyleyebiliriz; HDP’nin önünde şu an sadece bir seçim değil, seçimin de çok ötesinde bir birliğin kurulması durmaktadır. HDP Kürt siyasi partilerini kendi bünyesinde demokrasi şemsiyesi altında toplayarak, uzun erimli bir “Birlik ve Çözüm İttifakı” sağlayabilir.

İçinde geçtiğimiz konjonktür; Türkiye ve Ortadoğu’daki gelişmeler, bu tür bir birliğin kurulmasına uygun zemindedir. HDP’nin bu konuda atacağı olumlu bir adım, HDP dışında kalan, hatta AKP’ye kayan Kürtleri de HDP’ye çekme olanağını yaratabilir. HDP’nin birikimleri, siyasi tecrübesi ve bu güne dek elde ettiği başarılı sonuçlar bu sinerjiyi yaratabilecek güçtedir. Bunun için de Kürt siyasi partileriyle atacağı bir adımın tarihi bir önemi vardır.

HDP’ye düşen yeni görev

İktidar ve muhalefet baskın seçimle birlikte HDP’siz bir Türkiye istediklerini yaptıkları ittifak politikalarıyla ortaya koydular.

Ancak bir yandan HDP’yi dışlayan ve ittifaka dahil etmeyen siyasi partiler, öte yandan da cumhurbaşkanı seçiminde HDP’nin desteğini isteme konusunda da hiçbir sakınca duymamaktalar. Yani muhalefet ekmeyi ve biçmeyi HDP’ye yemeyi de kendilerine yakıştırmakta.

Açıkçası Türkiye’deki siyaseti göz önünde bulundurduğumuzda HDP bu partilerin tümünden daha kapsayıcı ve daha demokratik bir şemsiyeye sahiptir. Muhalefetin tüm bu anti demokratik yaklaşımlarına rağmen, HDP yine de ciddi bir siyasi olgunluk göstermektedir.

HDP’nin çoğulcu ve demokratik yapısı, HDP’deki Kürt çoğunluğa karşın, Türkiye’deki emekçi kesimleri de “bileşenler” adı altında, eşdeğer bir şekilde kendi bünyesinde buluştururken, demokrasinin bir gereği ve çoğulculuk ilkesinin bir sonucu olarak görmektedir.

Bunların yanı sara HDP’nin önünde yapması gereken çok önemli bir misyon daha durmakta. O da şu; HDP eğer Kürt siyasi partileriyle bir ittifak içine girer ise, Türkiye’deki iktidar ve muhalefetin hiçbir şekilde yapamayacağı bir açılım sergilemiş olacak.

HDP’nin Kürtlerin diğer siyasi partileriyle kuracağı bir ittifak, HDP’nin dışında kalan diğer Kürtlerle de birleşerek çok ciddi bir güç haline gelmesi kuvvetle muhtemeldir. HDP’nin atacağı böylesi bir adım, HDP’yi çok daha güçlü bir konuma taşıyacaktır.

Bu baskın seçimi ve iktidarın ayak oyunların HDP, Kürt siyasi partileriyle yapacağı bir ittifakla boşa çıkarabilir. HDP, şu an hem bu fırsata sahip, hem de atacağı böylesi bir adımla yeni bir gelişmenin ve Kürt birliğinin kapısını aralayabilir.