İnsana en çok koyan şey nedir bilir misiniz? Bir yaşamı verdiğiniz ideallerinizde zerre kadar yol alınmamış olması... Daha bıyıkları terlememiş tıfıl gençlerken başladığımız demokratikleşme ve barış sevdamızdan bir arpa yol almamış olmamız. Bir ömür verilen bedellerin son tahlilde berhava edilmiş olması koyuyor insana...

Hayatını barış ve insan hakları mücadelesine adamış Tahir Elçi, tam da  insan hakları cephesinde yaşamını yitirdi. Tam da çatışmasız, savaşsız, ölümsüz bir dünya talebini haykırırken... Tıpkı avukatlığını yaptığı binlerce "faili meçhul" gibi. Ensesine sıkılmış tek kurşunla... Tahir Elçi'nin katlediliş şekli belki de bir ömür yaşadığı, duyduğu, mahkemelerde haykıra haykıra savunduğu tüm olayların bir özeti sanki... Ensesinden vurulmuş gençlerin binlerce hikayesini dinledik yıllar boyunca... Ama Tahir, hepsi için son kez "Elçi" oldu.

Fark etmişsinizdir. Çok zor bir yazı bu... Çünkü Tahir Elçi ile ilgili ne yazarsanız yazın diğer yönlerini eksik bırakırsınız. Cesaretine, fedakarlığına, barış sevdasına binlerce kez şahit olduğumuz Tahir Elçi'yi yarım bırakmak yakışmaz ki... Onun kararlılığıyla, cesaretiyle örtüşmez ki hiçbir cümle, hiçbir mısra, hiçbir imge... Yetmez ki onu anlatmaya satırlar...

Tahir Elçi, gerçek anlamda bir insan hakları savunucusuydu... İdeallerinin peşinden koştururken asla yılgınlık göstermezdi. Nerde bir insan hakları ihlali veya bir haksızlık varsa oradaydı. Bu vesileyle, Kürdistan'ın en ücra köyünden Amed'e, oradan Türkiye metropollerine, herkesin bir şekilde yolu kesişmiştir Tahir Elçi'yle... Yardımcı olmakta en ufak bir tereddüt yaşamadan, en küçük bir yılgınlık göstermeden, en "tehlikeli" davalarda bile gözünü zerre kırpmadan...

Kürtler, Amed Baro Başkanına ağlamıyorlar yalnızca... Televizyon ekranlarından Kürtlerin barış mücadelesini veren bir insan hakları savunucusuna da ağlamıyorlar... Kürtler kanlı canlı dokundukları, sarıldıkları, kucaklaştıkları, kol kola eyleme gittikleri, mahkemelerle ilgili danıştıkları, fikir aldıkları, süreci istişare ettikleri, binlerce faili meçhulün toplu mezarlarından yakınlarının kemiklerini birlikte aradıkları, polis copuna karşı birlikte direndikleri, sıkılan gazlardan birbirlerini korudukları, tazyikli suda birlikte ıslandıkları yoldaşlarına, kardeşlerine, dostlarına ağlıyorlar.

Evet. İnanması zor ama Tahir Elçi'yi yitirdik. Her cümleden hatırlamak lazım sanki... Dediğimiz gibi ömrü boyunca verdiği barış mücadelesinin herhangi bir mevzisinde... Çok büyük işler başararak. Bu "barış" mücadelesine binlerce, milyonlarca insanı katarak... Barışa inanmayan milyonları "barışın gücüne" inandırarak...

Tüm bunları, Kürtlerin "insanlık" hanesine yazdırırken, barış düşmanlarının kendisine diş bilediğini bilerek. Korkusuzca... Ezelden bu yana barış düşman olan bu devleti geriletemeden göçüp gitti aramızdan...

Mutlaktır ki, Tahir Elçi'nin düşlediği dünya bu değildi. Ama istediği bir dünya olsun diye çok çalıştı, didindi. Tıpkı bir süre önce tüm yaşamını "daha güzel bir dünyaya" adamış asırlık Çetin Altan'ın dediği gibi: "Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Bir ömür, sadece amaca ulaşmak için harcanmaz. O amaca doğru atılacak bir iki adıma yardımcı olmak için de harcanır."

Güle Güle Tahir Elçi. Kürtlerin Avukatı. Seni asla unutmayacağız...