Türk enternasyonalist ve ümmetçilerinin Kürt/Kürdistan meselesine mesafeli olmaları anlaşılmaz değildir. Kişi enternasyonalist ve ümmetçi olsa bile neticede ulus-devlet içinde yaşamakta ve bu ulus-devletin kendisine sağladığı “ayrıcalıklardan” farkında bile olmadan faydalanmaktadır. Kürt/Kürdistan meselesine yakınlaşması ve doğru bir tavır alması onu bu ayrıcalıklardan mahrum kalma ve örneğin İsmail Beşikçi gibi büyük bir bedel ödeme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu tehlike karşısında Türk enternasyonalist ve ümmetçisinin tercihi genelde kendi ayrıcalıklı konumlarından yana olmaktadır. Enternasyonalizm ve ümmetçilik çerçevesinde değerlendirildiğinde bu durum yanlış ama anlaşılmaz değildir. Kendi çıkarı için sessiz kalma ve haksızdan yana olma durumudur. Türk enternasyonalist ve ümmetçileri kendisinden uzak hak veya halklarla ilgili haklıdan yana doğru taraftadırlar çünkü bu durumda kendi ülkelerinde herhangi bir ayrıcalıktan mahrum kalma tehlikesi kendileri için mevcut değildir. Örneğin Filistin meselesinde her iki kesim de Filistin’in yanındadır çünkü kendi ulus devletleri Filistin’in yanında olmakla onları haktan mahrum bırakma ile tehdit etmemekte aksine onları bu tarafgirliğe teşvik etmektedir.

Türkiye’deki Kürt enternasyonalist ve ümmetçileri ise içinde yaşadıkları ulus-devletin “ayrıcalıklarından” faydalanamamaktadır. Türk ulus-devleti vatandaşlık çerçevesinde kendilerine herhangi bir ayrıcalık sağlamadığı gibi onları sahip olmaları gereken haklardan da men etmiştir. Örneğin anadilde eğitim her vatandaşın hakkıdır ama Türk ulus-devlet anayasası her vatandaşı Türk, resmi dili de Türkçe kabul ettiği için Kürtler ve diğer halklar bu haktan faydalanamamaktadır. Kürt enternasyonalist ve ümmetçileri zaten Kürt olmalarından kaynaklı birçok haktan mahrum bırakıldıkları için herhangi bir meseleye yaklaşırken “haktan mahrum bırakılma” tehlikesi kendileri için söz konusu değildir. Bundan kaynaklı Kürt enternasyonalist ve ümmetçilerinin herhangi bir mesele karşısında Türk enternasyonalist ve ümmetçilerine nazaran daha doğru bir tutum takınmaları beklenir. En azından enternasyonalistlerin diğer nasyonlara yaklaşımı ve ümmetçilerin ümmeti oluşturan halklara yaklaşımı bu çerçevededir ve kendi fikirleri açısından tutarlıdır.  Gelin görün ki sadece kendileriyle ilgili bu doğru tavrı gösterememektedirler. Filistin’de, Mısır’da, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir çatışma, anlaşmazlık, hukuksuzluk karşısında Kürt enternasyonalisti çoğunlukla, Kürt ümmetçisi ise haksızlığa uğrayan kendi ümmetinden ise haklının yanında saf tutmakta, elinden gelen desteği esirgememektedir. Ama örneğin Rojava denilen Batı Kürdistan’da olanlar karşısında Kürtlerin yanında taraf olma konusunda ikircikli davranmakta daha doğrusu taraf olmamakta veya kimi ümmetçi gibi haksızdan yana taraf olmaktadır. Bu durum üzerinde ciddiyetle durmak gerekir. Neden Kürt enternasyonalistleri ve ümmetçileri başka nasyonlar ve Müslümanlar söz konusu olunca haklıdan yana tarafken söz konusu kendi nasyon ve Müslümanları olunca haklı olsalar dahi onlardan yana taraf ol(a)mamaktadırlar?

Türkiye’deki Kürt enternasyonalist ve ümmetçileri, enternasyonalizmi ve ümmetçiliği genel olarak Türklerden öğrendiler. Türk okullarından, Türk camilerinden, Türk kitaplarından öğrendiler. Bu okullar, camiler, kitaplar ise Türklükten yana taraftırlar. Kürt meselesinde Türk ulus-devletinin çıkarı için çaba vermektedirler. Bu amaçla oluşturulmuşlardır. Örneğin okullarda Kürt hareketleri “zararlı cemiyetler, teröristler, bölücüler” olarak yer almaktadır. Aynı tutum camilerde verilen vaazlarda da kendisini göstermekte ve bunun yanında Türk-islam vurgusu ön plana çıkarılmaktadır. Kürt enternasyonalistleri enternasyonalizmi Kemalist devrimin yanında yer almış “solcu” kişi, parti ve kurumlardan öğrenmiştir. Kürt ümmetçisi de ümmetçiliği “İslam’a Türkler öncülük etmiş ve edeceklerdir” diyen Diyanet vb. kişi ve kurumlardan öğrenmişlerdir. Oysaki hem okul hem Diyanet vb. kurumlar tamamen Türk ulus-devlet yaratma projesi çerçevesinde oluşturulan yanlı kurumlardır. Türkiye’deki sol örgüt ve kurumları içerisindeki herhangi Kürt bir solcu veya İslamcı örgüt ve kurumları içerisindeki herhangi Kürt bir İslamcı, Kürt haklarından bahsettiğinde “enternasyonalist” ve “ümmetçi” olmamakla, “milliyetçi” olmakla suçlanmıştır. Bu suçlama karşısında Kürt solcusu “enternasyonalist” olmak, öyle kabul edilmek adına; Kürt İslamcısı da “ümmetçi” olmak ve kabul edilmek adına Kürt haklarından bahsetmemiş, bu haklarından feragat etmiştir. Daha da ötesi Kürt haklarından ne kadar uzaklaşmışsa o kadar “enternasyonalist” ve “ümmetçi” olmuş ve Türk enternasyonalist ve ümmetçilerce kabul görmüştür. O da olabildiğince uzaklaşmış ve gelinen noktada dünyada başkasının hakkı konusunda haklının yanında rahatça taraf olabilirken kendi hakları konusunda taraf olamayan, bundan kaçınan bir konuma düşmüştür.

Bu durum Rojava Kürdistan’ına yaklaşımda da kendisini açığa vurmaktadır. Rojava Kürdistan’ında dışarıdan gelen kimi İslamcı gruplar yerleşik Kürtlere saldırmakta ve bu saldırılarda sivillere yönelik de insan kanını donduran vahşi yaklaşımlar sergilemektedirler. Haklı-haksızın çok net olduğu bir durum söz konusudur. Bu saldırılar karşısında Kürt enternasyonalist ve ümmetçisi söz konusu Kürtler olmasa saldırıya uğrayan o insanlardan yana düşünmeden taraf olacaklarken söz konusu kendi ha(l)kları olunca ikircikli davranmaktadırlar. Kürt enternasyonalistinin bilinç altinda “açıkça Kürtlerden yana taraf olursam acaba ‘milliyetçi’ görünür müyüm?” endişesi yatmaktadır. Ayrıca genellemeci bir bakışla Esed’i Suriye’deki konumunun dışına çıkarıp sadece emperyalistlere karşı olma yönüyle ele alıp Esed’den yana taraf olma fikri üzerinde de durmaktadır. Ama Kürtlerden yana taraf olma üzerinde düşünmemekte, düşünse bile bundan çekinmektedir. Yine Kürt ümmetçisi, saldıran gruplar “İslam” adını kullanıyorlar diye onlara yönelik ciddi bir tavır alamamakta, kimi kişi ve kurum ise daha da öteye giderek bu çetelerin yanında olduklarını belirtmektedirler.

Kürt enternasyonalist ve ümmetçisinin bu tavrı istisnaların çok ötesindedir. Birçoğunun bu tavrı sergilediği sosyal paylaşım sitelerinde rahatlıkla okunabilmektedir. Sosyal paylaşım siteleri kişinin durduğu yeri göstermesi açısından çok faydalıdır. Kürt enternasyonalist ve ümmetçilerinin bu sitelerdeki paylaşım ve yorumlarına bakıldığında Rojava konusunda enternasyonalistlerin “sessizliği”, ümmetçilerin ise “katliam yok” tavırları göze çarpmaktadır. Bu tavır söz konusu Mısır’da ölen siviller olunca bir anda bitivermekte hem enternasyonalist hem ümmetçiler Mısır’daki sivil katliamı/darbeyi açıkça lanetlemeye başlamaktadırlar. Mısır için gösterilen doğru tavır Rojava Kürdistan’ı için gösterilememekte, bundan kaçınılmaktadır. Rojava Kürdistanı’ndan yana açıktan taraf olurlarsa enternasyonalist ve ümmetçi kimliklerinden olacaklarını düşünmektedirler. Enternasyonalizmi ve ümmetçiliği kendi sömürgecilerinden öğrenmiş, kendileri hariç herkesin derdine yanan-koşan, kendine ve hakkına yabancılaşmış, dünyada bir benzeri olmayan Kürt enternasyonalistleri ve ümmetçileri ile karşı karşıyayız. Bu garip enternasyonalizm ve ümmetçilik algısına sahip kişilerin Rojava Kürdistan’ı sınavından geçmesini de haliyle beklememek gerekir. Kürt enternasyonalist ve ümmetçisinin içinde bulunduğu bu durum sömürge insanı travmasıdır. Bu kişilerin diğer halklara karşı gösterdiği doğru tavrı kendileri için de göstermeleri her şeyden önce bu travmadan kurtulmalarıyla mümkündür.