Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır mitinginde Selahattin Demirtaş için "bu adam Kürt değil" sözlerini garipsediğini belirtti. Taşgetiren, Erdoğan'ın sözlerinin AK Parti içindeki Kürtleri de rahatsız edeceğini ifade etti. 

Ahmet Taşgetiren'in "'Kürt bile değil' öyle mi?" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle: 

"Ben hayret ediyorum, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu şaşırtıcı ifadeleri nasıl rahat kullanıyor?

Önce grup kürsüsünde 'Çocuk çok önemli. PKK’nın 5 tane 10 tane 15 tane var' demişti. Herkes şaşırmıştı. Çünkü PKK’lılarda aile, evlilik, çocuk yoktu. O zaman 'Bu sözler Kürtler için söylenmiştir' yorumu yapılmış ve tepki görmüştü.

(...)

İyi güzel. Cumhurbaşkanı Pazar günü Diyarbakır’daydı. Bu defa kürsüden başka garip bir şey söyledi; söz şu:

'Şu anda Edirne Cezaevi’nde olan zatın Kürtlükle alakası var mı, yok, bu adam Kürt değil.'

Ne bu?

'Bir ülkenin Cumhurbaşkanı cezaevinde bulunan bir kişiyi böyle hedef alır mı?' gibi bir yaklaşımı artık geçtik. Çünkü sayın Cumhurbaşkanı o sınırı geçti. Daha önce de 'Edirne'deki en büyük hesabı, İmralı'dakine verecek' gibi garip bir söz sarfetmişti.

'Bu adam Kürt değil' sözünü bir Cumhurbaşkanı neden söyler? Selahattin Demirtaş’ın Zaza olduğu biliniyor. Bölgede Kürtler var, Zaza’lar var, başka Kürt kolları da var.

Cumhurbaşkanı bu sözü, karşısında toplanan insanlara söylüyor. Muhtemel ki o insanların tamamının 'Kürtler'den oluştuğunu, Kürtler ile mesela Zazalar arasında ayrılık – gayrılık bulunduğunu, Demirtaş’ı Kürtler’den tecrit ederse, toplumsal karşılığını da sarsacağını hesap etmiş bulunuyor.

Bilmiyorum Abdurrahman Bey veya bir başka Kürt siyasetçi bu sözün Cumhurbaşkanı’nın kimler tarafından bilgilendirilerek yaptığına dair bir açıklama yapacaklar mı? Ama Cumhurbaşkanı seviyesinde söylenen garip sözlerin bölgede siyaset yapan insanları ciddi manada zora soktuğundan adım gibi eminim. Çünkü bir yanda Cumhurbaşkanı ile hukuk var, diğer yanda bölge insanının hassasiyeti. Gel çık işin içinden.

Ben sayın Cumhurbaşkanı’nın bu ayaküstü sözlerini çok garip bulduğumu belirtmeliyim. Bu tür sözlerin ülkenin hassas meseleleri üzerinde çok yüzeysel yaklaşımlardan kaynaklandığı gibi bir endişe taşıyorum.

Eskiden politikacıların İzmir’de ve Diyarbakır’da söylediklerinin birbirinden farklı olması yadırganırdı. Şimdi hassasiyet zaafı, en tepede gerçekleşiyor. Burada belki, Tayyip Erdoğan’ın 'Ne söylense gidiyor' şeklindeki sınırsız güç yaklaşımı etkili oluyordur.

Ama ülkenin kodlarıyla oynandığı da bir vakıa. Ben asıl, son zamanlarda sonuna Tayyip Bey’in 'Devrimciyim' sıfatı da eklediği 'muhafazakârlık' adına toplum kodları noktasındaki 'hassasiyet aşınması'ndan tedirginim. Ne dersiniz muhafazakâr hassasiyetle böyle tedirginlik sergilemenin bir anlamı kaldı mı? Yoksa bu tür duygular 'çok naif' kategoriye mi giriyor? Kimbilir belki birkaç duyarlı yürek kalmıştır diye düşündüm.

Keşke bu tür konularda bölgenin hassasiyetlerini bilenler 'Cumhurbaşkanı'nı bile uyaracak özgüvene sahip olsalardı."