Yine terör saldırısıyla sarsıldık. Terör, bu defa kilometrelerce uzaktan vurdu gibi gözükse de, aslında Dünya’nın merkezinden ve insanlığın kalbinden vurdu.

Kısa bir süre önce Paris’te de, sivillerin üstüne ateş açılmış ve ardından bombalar patlatılmıştı. Fransız hükümeti yine olası bir saldırıya yönelik önlemlerini arttığını hatırlıyoruz. Fakat, teröristlerin ‘İngimas’ adlı saldırı biçimiyle eyleme geçeceği hesap edilemedi. Haberdar’dan Sezin Öney’in bugünkü yazısında, ‘İngimas’ saldırısı üzerine bilgilendirmede bulunmuş. Ben de bahsetmek istiyorum.

‘İngimas’ adı verilen saldırı; ‘dalmak-daldırmak, tepesine binmek, üzerine atlamak’ anlamlarını içeren bir fiil. Ayrıca, Irak ve Suriye’de en çok yapılan saldırı türlerinden. Örgütün, hem intihar eylemine girişip hem de savaşçı gibi dövüşen militanlarına karşı kullanılıyor.

Yani, bu saldırının benzerini Fransa’dan önce İstanbul’da da gördük. Örgüt militanlarının Atatürk havalimanına sızmasıyla birlikte önce silahlarla sivillerin üzerine ateş açması, ardından da kendini patlatması sonucu birçok can kaybımız oldu.
IŞİD’i, Suriye’de kafa kesen, savaşan, diğer ülkelerde de kendisini patlatarak terör estiren bir terör örgütü olarak nitelendirmemiz çok yanlış. Örgüt, her saldırı sonrası yeni taktikleriyle bir başka saldırı hazırlığında oluyor. Bunun kavranması çok önemli.

Her ne kadar birileri hala IŞİD’i terör örgütü olarak tanımlayamasa da, elbet bir gün ‘yargı’ masasında öğrenecekler; IŞİD küresel bir terör örgütü!

Sonra soracaklar:

Sizin bu örgütle nasıl bir organik bağınız var?

Devlet arşivlerinde kayda geçen o silahlar nereye gidiyordu?

“Bu terör örgütü senin devletinin hastanelerinde nasıl tedavi görebiliyor ve senin ülke sınırını elini kolunu sallaya sallaya geçebiliyor?” diye soracaklar…

***
Her ne kadar bazılarımıza ‘İstanbul havalimanı saldırısı’ çok uzun bir süre önce yapılmış gibi gelse de, daha saldırıda ölenlerimizin kanları kurumadı.

Türkiye, dünya küresel terörün ateşiyle yanarken, Kürt illerinde yürüttüğü savaşa kilitlenmiş ve adeta gözü başka bir şey görmüyor!

Türkiye’nin birçok şehrinde -ki metropollerinde- bu terör örgütüne sempati git gide artarken, devletin resmi kurumları hala IŞİD’e odaklı bir mücadele yürütmüyor. Ya da her neyse…

Ama, Türkiye’de küresel terörün merkezi haline gelmiş durumda. Bu durum önce Türkiye, sonra dünya için de büyük bir tehlike.

Türkiye’de önce gettolaşan, sonra resmileşen tarikat ve cemaatlerin bu terör örgütlerine militan kazanım konusunda açık kapı bıraktığının hepimiz farkındayız.

Buyrun, DHA’nın haberine göre, bu da örgüte karşı en yüksek sempatinin olduğu ülkeler:



Bir diğer tehlike ise; sınırlar ve ‘legal teröristler’.
Türkiye’ye geçiş noktasında ciddi güvenlik önlemi olmayan iktidarın ve yine ona bağlı olan resmi kurumlarının bu teröristlere güvenlik sağlaması.

Küresel teröre Suriye sınırlı, ‘Uluslararası’ mücadele verilirken, bu teröristlerin Türkiye devletinin hastanelerinde tedavi görmesi, devlet içerisinde konuşlanan legal teröristlerin iş birliği ile olmuyor mu?

Yani, kalkıp da illa ona vali ya da milletvekili falan mı dememiz gerekiyor? Terörist kardeşim. Devletin resmi kurumlarına konuşlanan küresel terörün bir parçası!

Türkiye’de IŞİD odaklı terörle mücadele yürütülmediği, devletin kurumlarındaki legal teröristler temizlenmediği ve sınırlardaki al gülüm- ver gülüm nöbeti son bulmadığı müddetçe, Dünya küresel terörün ateşiyle yanmaya devam edecek.

Hadi şimdi başla terörle mücadeleye…