Son birkaç yıldır eşcinsel örgütlülüğü ciddi anlamda ivme kazandı. Eşcinsel örgütler farklı şehir ve üniversitelerde özgün kimlikleriyle var olmaya çalışıyorlar. Kürt eşcinsel örgütlülüğü de bu özgünlüklerden bir tanesi. Adlarını ilkin Diyarbakır’da Türkçe-Kürtçe çıkarılan Hevjîn fanzini ile duyduk. Sonrasında Newrozlarda Hebûn LGBT oluşumu ile karşılaştık. Gökkuşağı bayraklarıyla Amed Newroz alanına girdiklerinde kimi ne olduklarını anlayamadı, kimi sevindi, kimi yadırgadı, kimi görmezden geldi. Ama onlar her Newroz’da daha kalabalık olarak alanda yerlerini aldılar, ulusal bayramlarını kendileri olarak kutladılar. Hebûn’un sessizleştiği bir anda Keskesor LGBT oluşumu daha aktif olarak sesini duyurdu. Kürt LGBTİ bireylerin dayanışması, Roşin’in davasının takibi, Newrozlara katılım ve daha birçok eylemde adlarını duyurdular. Öyle ki İstanbul Pride yürüyüşünde de Keskesor imzalı dövizlerle karşılaşır olduk.

Keskesor, İstanbul’da oluşuma gitmedi ama başka bir Kürt eşcinsel örgütü yakın geçmişte İstanbul’da kuruluşunu ilan etti. Özellikle Gezi eylemleri sürecinde bir araya gelen bir grup Kürt eşcinsel Hêvî LGBTİ İnisiyatifi adlı bir örgütün oluşumuna imza attı. İlk eylemlerini 1 Eylül’de Barış mitingine katılarak gerçekleştirdiler. Belirtmek gerekir ki 1 Eylül mitingine katılan tek eşcinsel örgüttü. Kürt renkleri ve sembolleriyle görünmekten kaçınmadılar, aksine bundan hoşnut oldular. “Kürdistan vardır, eşcinseller vardır” sloganı ile seslerini duyurmaya çalıştılar. Bu duruşları nedeniyle de kimi ırkçı Türk birey ve oluşumların tehditlerine maruz kaldılar.

Daha sonra HDK (Halkların Demokratik Kongresi) içerisinde yerlerini aldılar. Genel olarak var olan eşcinsel örgütlerde Kürtlüklerinden dolayı, Kürt kurumlarında ise eşcinselliklerinden dolayı dışlanmanın yarattığı bir oluşum denilebilir. Ama onların bu iki kimlikten vazgeçmeye niyetleri yok. Konuşmalarında Kürdistan adına ve Kürdistani kimliklerine özellikle vurgu yapıyorlar. Tabi diğer LGBTİ bireylerin ve kadınların sorunlarına değinmeyi ve bu doğrultuda çalışma yürütmeyi de ihmal etmiyorlar. Rojava’ya destek mitinglerine de Hrant Dink anmasına da katılıyorlar.

Kürt toplumunda son yıllarda farklı örgüt ve oluşumların kendi renkleriyle ortaya çıkması Kürt Hareketinin çoğulcu örgütlenme modeliyle doğrudan bağlantılı. Kürt Hareketinin açtığı yoldan farklı grup ve oluşumlar seslerini daha rahat duyurabilme imkânı yakaladılar. Ve lakin bunlar hiç yoktan var olmadılar. Eşcinsel olmayan insanlar eşcinsel olma kararı almadı. Vardılar ama görünür değillerdi. İlk kez bu denli görünür olmaları başka çevrelerin de dikkatini çekmişe benziyor.

Hüda-Par, nam-ı diğer Hizbullah bu görünürlüğü fark etmekte ve tam da bu doğrultuda oklarını hem bu çevrelere hem de bu çevreler üzerinden Kürt Hareketi’ne çevirmekte gecikmedi. Elinde binlerce masum Kürt’ün kanı olan bu örgüt son yıllarda “biz geçmişte devlet tarafından kullanıldık”; “biz artık legal Kürdistani bir partiyiz” vb. söylemler geliştirerek Mustazaf-Der üzerinden örgütlendi ve sonrasında Hüda-Par ismiyle legal alana geçti. Ama kısa süre içerisinde legal alana uyum sağlayamadıkları, devlet tarafından kullanılmaktan da ders çıkarmadıkları Dicle Üniversitesi’nde öğrencilere polis eşliğinde satırlarla saldırarak göstermiş oldular. Batman’da da bir düğünde bildiri dağıtmaları istenmediği için düğündekilere silahla saldırıp bir kişiyi katlettiler.

“EY İBNELER, KÜRDİSTAN’DAN DEF OLUN”

Bir taraftan ara ara saldırılar gerçekleştirirken diğer taraftan da yaklaşan yerel seçimler için yoğun propaganda faaliyetleri yürütüyorlar. Propagandalarını kendilerini öven, öne çıkaran değil Kürt Hareketini yeren bir çizgide icra ediyorlar. Üzerinde en çok durdukları nokta ise Kürt Hareketi’ni kadın ve eşcinsellik üzerinden vurmak. Eşcinsel örgütler HDP’de yer alınca, “Kürtlere sapık ideolojiler pazarlıyorlar” açıklamasında bulundular. En son Kaos GL Derneği’nin desteği ile Batman’da “Cinsel yönelim ve Cinsiyet Kimliği Yaşayan Öğrenciler” konulu bir panelin Batman Eğitim-Sen’in ev sahipliğinde düzenlenmesi üzerine akla ziyan açıklamalarla Eğitim-Sen ve panele salon tahsis eden Batman Belediyesi ve Kürt Hareketi’ne yönelik saldırgan tepkilerde bulundular. Önce Hüda-Par ve akabinde kendisine yakın tüm dernek ve basın kuruluşları peş peşe benzer açıklamalarda bulundu. En son Doğru Haber Gazetesi’nde çıkan bir yazıyla işi en üst noktaya çıkardılar. Yazıya göre “malum çevreler” (Kürt Hareketi’ni kastediyorlar) ilkin Kadın Belediye başkan adayları göstererek Kürt geleneklerine aykırı davranmışlar. Şimdi de sapıklık olan eşcinsellik paneli yaparak. Bu aykırılığa artık yeter diyorlarmış. “Ey ibneler, Kürdistan’dan def olun” diyorlarmış.

Kendi bağnaz ideolojilerini Kürtlerin gelenekleri olarak lanse ediyorlar. Oysa Kürt geleneklerinde kadına değer bu ve benzer çevrelerin yaydığı katı İslam öncesi çok daha ileri boyutlardaydı. Kadın-erkek eşitliği yaşamın birçok alanında mevcuttu. Bunu Kürt Tarihi’ne ve eski Kürt Edebiyatı örneklerine bakarak görebilirler. Eşcinsellik de her ne kadar dalga geçilen bir olgu olsa da saldırıya uğrayan bir kimlik durumuna gelmemişti. Örneğin görünür olan feminen eşcinsellere (eşcinselliğin feminen erkeklere has bir olgu olduğu düşünülürdü) kimse karışmazdı. “Allah öyle yaratmış” derlerdi.

“AHLAK-NAMUS ELDEN GİDİYOR”

Hizbullah bunları bilmiyor olamaz. Ama propaganda yapacak başka alan bulamamaktadır. 90’lar sürecinde Kürt Hareketi bireylerini “bunlar Müslüman değil, namaz bile kılmıyor, oruç bile tutmuyorlar, dağda-parti binalarında kadın-erkek beraber yaşıyorlar, bunlar kâfir” diyerek halk nezdinde karalamaya çalışıyorlardı. Halk ise namaz kılmayan, oruç tutmayan ve kadın-erkekli yaşayan Kürt Hareketi’ne mensup bireyleri ve hareket sempatizanlarını “evet namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, kadın-erkek beraberler ama melek gibiler” diyerek sahiplenince ellerinde üzerinde propaganda yapacak başka alan kalmadı. Şimdi yeni saldırı alanı olarak eşcinselliği keşfetmiş bulunuyorlar. Nüfusu 500 bine dayanan bir kentte hepi topu bir panel üzerinden “ahlak-namus elden gidiyor” söylemiyle halkı galeyana getirmeye çalışıyorlar. Ve “bunlar hasta, iğrenç, sapık, Kürdistani değil” diyorlar. Oysa Kürt LGBTİ bireyler tam da “Kürdistan vardır, eşcinseller vardır” diyerek Kürdistaniliğe özel vurgu yapıyorlar.

Peki Hizbullah Kürdistani mi? Kürt katleden bir Kürdistanilik olur mu? Bugün Rojava Kürdistan’da Kürt katledip, kadınlara tecavüz eden çetelere adam göndermek Kürdistanilik midir? Buna seçimlerde halk karar verecektir ama en önemlisi de bu örgüt sadece legal alanda yarışla sınırlı kalmıyor, kalmaz. Rojava’daki çeteler gibi cihad mantığıyla hareket ediyorlar. Onlar gibi olmayanı öldürmeyi ve bu yolda ölmeyi şeref addediyorlar. Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, HDP-BDP ve eşcinsellik konusunda yaptığı açıklamada “Ruhi hastalık ve bir sapıklık olan eğilimleri veya hastalıkları 'özgürlük' adı altında Kürtler'e pazarlamaya çalışırlarsa bunun bedelini öderler ve ödeyecekler" dedi. O bedelin ne olacağını kestirmek zor değil. Kadınların başları açık sokağa çıkıyorlar diye yüzlerine kezzap döken bir gelenek bu derece lanetlediği eşcinsellere ve onları desteklediklerini düşündüklerine ne yapmaz? Örneğin doğabilecek interseks çocuklarına ne yaparlar acaba? “Kıyamet alameti” diyerek hemen öldürmezler mi çocuğu?

Bunlar İslam’ın en katı ekolüne bağlılar. İslam’la ilgili ne bir revizyon düşünebiliyorlar ne de sorgulama yapacak durumdalar. Örneğin “İslam’da yasak denilen eşcinsellik” ile ilgili “neden?” diye bir soru sormaları mümkün görünmüyor. Dünyada artık uluslar arası çapta faaliyet yürüten El-Fatiha Vakfı gibi Müslüman eşcinsel örgütlerin (Türkiye’de de Müslüman Eşcinseller Derneği-Meşcid var) olduğundan da haliyle habersizler. Veya haberleri olsa bile üzerinde kafa yoracak bir anlayışa sahip değiller. Kur’ân’da Lût kavmi, sapkınlık ve helâk sözcükleri bir arada geçiyor mu, geçiyor. O halde helâk olmamak için kendileri Allah adına bu “sapkınları” helâk etmeye çalışacaklar.

“HİZBULLAH KÜRDİSTANİ DEĞİLDİR”

Bu korkunç ideolojiyle nasıl baş edileceğini ise Kürt halkı “namaz kılmıyorlar, oruç tutmuyorlar, kızlı-erkekli yaşıyorlar” propagandalarına geçmişte prim vermeyerek gösterdi. Yaptıklarından dolayı “Hizbullah” adını halkın büyük bir bölümü “Hizbuşeytan” olarak andı ve hâlâ öyle anıyor. Kadın meselesi ve eşcinsellik meselesine de Kürt halkı bu doğrultuda yaklaşabilmelidir. Kadınların ve eşcinsellerin mücadelesinin yanında, halk var olanın görünür olmasına da yol açmalı ve bir bütünü oluşturan farklı çokluklar olarak özgürce yaşayabilmelidir. Aksi halde namus adı altında öldürülen kadınların da Roşin Çiçek ve Ahmet Yıldız’ın da kanı elimizden silinmeyecektir çünkü hem kadınlar hem de Roşin ile Ahmet tam da “Millet bize ne der? Bizi rezil ettin” diyen babaları ve kardeşleri gibi yakın akrabaları tarafından öldürüldüler. Unutmayalım ki onlara “rezil” diyen ve onları çocuklarını, kardeşlerini katletmeye iten millet biziz. Asıl Kürdistanilik Kürdistan’ın tüm renklerini sahiplenmektir. Kendine benzemeyeni dışlamak, ona saldırmak ve onu öldürmek değildir. Bu anlamda Hizbullah Kürdistanlı olabilir ama açık ki Kürdistani değildir.

Kürt Hareketi’nin farklı din, dil, kültür ve cinsiyetlere nasıl yaklaştığı ise henüz kısa süreli de olsa Rojava Kürdistan’daki pratiğinden anlaşılabilir. Eğer Hizbullah’ın desteklediği El-Kaide türevi çeteler ve yakın-uzak sömürgeci devletler engel olmazsa Rojava Kürdistan, Ortadoğu cehenneminde kısa süre içerisinde bir özgürlük vahasına dönüşecektir. Gidip gören farklı birçok araştırmacı ve gazeteci bunu teyit etmektedir. Kürtler için bu mu tehlike yoksa bu oluşuma saldıran zihniyet mi?