İster üst akıl deyin, ister emperyalizm, ister Büyük Ortadoğu Projesi…

Kürdistan coğrafyasında Kürdistan devleti/devletleri kurulacak, Türkiye devleti de Erdoğan da durumun gayet farkında!
Türkiye devleti ile Güney Kürdistan Yönetimi arasındaki ilişkilerin çeşitliliği ve Barzani ile Erdoğan arasındaki ilişkiler (ara ara Barzani ve Erdoğan diye yazacağım, böyle yazarken de Türkiye Devleti ve Güney Kürdistan Hükümetidir kastedilen, zira hem önemli bir kısaltma hem de her iki taraftaki devlet iradesini teslim eden iki isimdir…) göz önünde bulundurulunca kurulacak olan Kürdistan devletinin Türkiye tarafından yadırganmayacağı, bilakis Türkiye’nin kontrolü altında olması için destekleneceği aşikardır!

(KDP’nin bağımsızlık açıklamasının ardından TC Cumhurbaşkanlığı sözcüsüne yöneltilen soru üzerine yapılan açıklamada Güney Kürdistan hükümetine hasmane bir tavır alınmadığı belli, ‘’yanlış buluyoruz’’ gibisinden bir yanıt verildi… Ankara ve İstanbul’da Güney Kürdistan bayrağının dalgalanması da nezaketen olan bir durum değildir, Türkiye’nin güney Kürdistan’ı fiili olarak tanıdığının göstergesidir… Türkiye devleti ile Güney Kürdistan arasındaki ticari anlaşmalar, güvenlik anlaşmaları, askeri eğitim programları gibi yığınla iki devlet arasında olabilen ilişki mevcut, bu durumuyla güney Kürdistan’a zaten bağımsız devlet muamelesi yapmaktadır Türkiye devleti… )

Türkiye’nin Güney Kürdistan’ın bağımsızlık ilanı durumunda çok sert bir direniş göstereceğini düşünmek doğru değildir! Türkiye ilan edilecek bağımsızlıktan kendisine azami faydayı çıkarmak için çaba sarf edecektir!
Bu durum, bir yanıyla, ''Kürdistan kurulacaksa ben kurarım'' anlamını taşımaktadır Türkiye devleti için!
Yani, ''madem Kürdistan kurulacak, benim kontrolüm altında olsun'' kaygısı içindedir Türkiye. ..
Hakeza, başlarda PYD ve Rojava ile girişilen ilişkiler de bu temeldeydi Türkiye devleti için, Rojava’yı Barzani'ye bağlamak, Barzani eliyle Rojava'yı kontrol edebilmek için çok uğraştı Erdoğan!
(Pkk ile girişilen barış sürecinin bitişi de bu gerçeklikle doğrudan ilintilidir, Rojava’yı kontrol edemeyeceğini anlayan Erdoğan içeride kurmuş olduğu ‘’masa’’yı kendisi dağıttı. ...)
Rojava pêşmergeleri meselesi bu sebepten hala çok elzemdir Türkiye için.

Erdoğan, Rojava’da Kürtlere karşı olmadığını, PYD’ye karşı olduğunu, çünkü PYD’nin diğer Kürt partilere ifade imkanı, örgütlenme zemini sunmadığını, tekçi olduğunu iddia etmektedir .

Rojava’da demokrasinin koruyucusu gibi bir role soyunmaktadır Erdoğan, ki Barzani de aynı eleştiriler ile yaklaşmaktadır PYD ve YPG’ye…

Türkiye’nin Güney Kürdistan’da askeri üsleri mevcuttur, bu üslerde ‘’peşmergelere eğitim’’ verildiği belirtilmektedir.

Diğer yandan Rojava Peşmergeleri de Güney Kürdistan’da eğitilmiş olan, sayıları beş binden fazla olan bir güçtür, Türkiye ve Güney Kürdistan hükümeti bu gücü Rojava’ya sokup YPG’nin kontrolü altına sokmadan ayrı bir güç olarak bulundurmak istiyor, bu durum son derece ilginçtir!

Türkiye ve güney Kürdistan’ın bölgedeki sorunlara ilişkin bir çok alanda söz benzerliği aşikar, yaklaşım biçimi son derece benzerdir…

Kerkük’te Kürdistan bayrağının Irak bayrağı ile birlikte asılması kararının ardından Türkiye’nin gösterdiği tepkiler de çok sert değildi, ‘’olanları doğru bulmuyoruz, Kerkük’ün çok kültürlü yapısı önemlidir, ulusal bütünlük korunmalıdır’’ gibisinden açıklamalar yapıldı Türkiye tarafından…

Kerkük’ün bir Türk, bir Türkmen şehri olduğu safsatalarını bir kenara bırakalım, Türkiye elbette iyi biliyor ki orası Güney Kürdistan’ın kontrolü altına girmiştir ve iyi biliyor ki Kerkük, yarın ilan edilecek olan bağımsız Kürdistan’a bağlanacaktır…

Türkiye ile Güney Kürdistan hükümeti arasındaki petrol alışverişine bakmakta fayda vardır!

(Güney Kürdistan, 2003 yılından bugüne kadar çok ciddi bir sistem sıçraması yaşamadı! Petrolden elde ettiği gelirleri düşününce, ki son derece ciddi rakamlardır, önemli bir payının devlet inşa etmek için harcanmadığı ortaya çıkar… Fiili bir devlet var ortada ancak, devletin yönetimi son derece sıkıntı içindedir! Siyasal partilerin kendi peşmerge güçleri var, devlet ulusal bir ordudan yoksun, ulusal bir birlik ve anlayıştan çok uzak bir durum söz konusu! Devleti idare edenler aynı aileden; istihbarat dairesi aileden birinin elinde, petrol birisinin, ekonomi birisinin, maliye birisinin… Bağımsızlık ilanı elbet Kürtlerin hakkı ve tercihidir, lakin bu durumdaki bir bağımsızlık ilanı Türkiye gibi bir devletin yakından ilgisini de çeker… Rojava’daki durum ise son derece farklıdır, ortada en küçük bir devlet organizasyonu bile yok iken tek bir askeri yapılanmaya gidildi, ortada hala devlet yok ancak yüz bin kişilik bir ordulaşmayı tamamlamak üzere olacak bu yaz ortasında… )

Rojava’da (Suriye’de, ki Türkiye için Suriye meselesi sadece ve esas olarak Kürtler ve Rojava’dır…) bütün politikaları elinde patlayan Türkiye’nin sahip olabileceği en iyi komşu da Güney Kürdistan’dır, ki arasının görece iyi olduğu tek komşusudur da…

Güney Kürdistan’daki bütün sıkıntılara, eksikliklere, sorunlara rağmen bağımsızlık ilanının önemi tartışmasız olacaktır!

Erdoğan (Türkiye Devleti) Güney Kürdistan’ın bağımsızlık ilanına karşı durabilecek koşullara sahip olsaydı elbet elinden gelecek olanı ardına koymazdı, lakin başkaca çaresi yoktur ve durumdan vazife çıkarmak gibi bir fırsat kollamaktadır!

Güney Kürdistan’ın hamisi rolüne soyunup mümkünse bütün Kürtleri kontrol altına almak istemektedir Erdoğan! Ki bu da bu çağda eşyanın tabiatına terstir, Yavuz Selim çağları kapanalı çok oldu!

Eskiden Türkiye’de Erdoğan’ın gizli ajandası var mıdır yok mudur diye merak edilirdi, şimdilerde ise İslami tandanslı bir yapı oluşturduğu ve başkanlıkla işi taçlandırmak istediği tartışmasız kabul görüyor… Bu durum devlet için uzlaşılmaz bir çelişki değildir!

Erdoğan’ın otorite biçiminin, tahakküm şeklinin devletin kodlarıyla ters düştüğünü düşünmüyorum. Erdoğan, devletin derin yanı nasıl bir Erdoğan istiyorsa öyle bir Erdoğan’dır şimdi…

(Başkanlık oylamasında Evet çıkarsa mı Kürtler için Hayırlı olur, yoksa Hayır çıkarsa mı Kürtlere Hayırlı olur bilinmez ama Türkiye’nin Şengal’e operasyon yapma hevesi seçim sonrasına kaldı şimdilik…)

Güney Kürdistan’ın Bağımsızlık İlanını fırsata çevirmek istiyor Erdoğan (Türkiye)!

Erdoğan’ın sıklıkla yaptığı Yavuz Selim göndermelerini bu çerçevede okumak kusurlu olmaz; Türkiye Devleti ilan edilecek Kürdistan’ı tanımış durumda ve mümkünse bütün Kürtleri sadece bu çerçevede kontrol altında tutmak istiyor!

Zira Türkiye’deki Kürdistan dört parçanın en büyüğü, en politize olanı, en dinamik olanı, en büyük karın ağrısı!

Bu bağlamda Güney Kürdistan’ı tanıyarak kontrol altına almak istemesi anlaşılırdır, aynı biçimde ve aynı iştahla Rojava’yı da kendisi kontrol edebilmek ister!

Bugün mümkün olsa, Türkiye Rojava’ya girip Rojava Pêşmergeleri ile birlikte sahayı Ypg'den alıp kontrolü Güney Kürdistan'a, Barzani'ye, devretmek isteyecektir!
Ancak Rojava’da inisiyatif çoktandır ABD'nin elinde, Rusların selametinde… Rojava'da kurulacak olan Kürdistan Barzani'nin, dolayısıyla Türkiye'nin kontrolü altında olmayacak!

Erdoğan’ın kendi vatandaşları olan Kürtlere, Kürtlerin yaşadıkları kentlere, Kürtlerin siyasal parti ve örgütlülüklerine karşı sergilemiş olduğu bu sert tavırlar yaklaşmakta olan felaketin farkında olmasından, bölünme fobisinin realize olmaya yüz tutmasından kaynaklanmaktadır!

Büyük patronlar sahada değişiklik yapıyor ve Türkiye Devletinin (üzerine kurulmuş olduğu kodlar sebebiyle, yeti ve kabiliyet hasebiyle) elinden bir şey gelmiyor…