Bir haftadır İstanbul’un ana artellerinde trafikte yol alırken bilboard ve panolarda “kurban bayramı”na dair ilanları görmeye başlamışsınızdır. Sanırım bu ülkenin başka başka kentlerinde de benzer görüntüler görülmeye başlamıştır: “TSK Mehmetçik Vakfı-Kurban Bedeli 600 tl”, “Kurban ibadet paylaşmak kardeşliktir-İHH kurban bedelini 450 tl olarak belirledi”, “Kurbanlarınız yoksulların bayramı olsun-Deniz Feneri kurban hisse bedeli olarak 640 tl”.

Sormadan edemiyor insan, “yukarıdaki kurumları nasıl bilirdiniz?” diye. TSK’nin kendisi bu ülkede kendisinden olmayana zulmeden, düşmanlık yaratan, yarattığı düşmanlık mitleri üzerinden insanları çatıştıran bir yapı olmaktan başka ne yaptı?

Deniz Feneri ise yaptığı büyük yolsuzlukların hesabını verememiş bir kurum. Özellikle Avrupa’da topladığı milyonlarca euro parayı halka açıkladığı amaçların dışında kullandığı için Almanya'nın Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesinde görülen davada, 17 Eylül 2008 tarihinde mahkemenin hakimi Johann Müller'in verdiği kararla tutuklu yargılanan dernek yöneticileri hapis cezası almış, derneğin mal varlığı ise kamuya devredilmiş. Şimdi kendisini aklamamış bir dernek neyin yoksulundan konuşuyor, böyle bir hakkı nasıl kendisinde buluyor?

Gelelim İHH’ye, özellikle de Suriye’de yaşanan savaşta “insani yardım” kandırmacaları ile öncelikle El Nusra, daha sonra da IŞİD’e silah taşıdığı iddialarını duymayan mı var? Bugün Rojava, Suriye ve Irak’ta ‘İslam Devleti’ adına korkunç şekillerde insanları boğazlayan/kesen bir örgüte bütün imkânları ile silah taşıyan, insan devşiren, militanlarını besleyen bir örgüt neyin adına, hangi insanlık ve vicdani sorumluluk ile insanlardan bağış isteyebiliyor?

Rojava’da her gün yeni katliam görüntülerini izliyoruz. Şengal/Sincar’da olduğu gibi şimdi de Rojava/Kobani’de İslamiyet için yola çıktığını söyleyen bir örgüt insan katletmeye devam ediyor. Sınır dedikleri tel örgülerden, mayın tarlalarından Kürtler IŞİD ve TSK mermileri ile yaşamlarını yitiren insanlarının cesetlerini toplarken birileri neyin adına, nasıl bir dayanışmaya çağırıyor. Burada sözüm özellikle bütün Kürdistan halklarına, başınızdan bomba, toma, gaz, silah eksik etmeyen bir devletin/bu devleti besleyen örgütlerin/derneklerin sizden kurban bedeli talep etmesini nasıl karşılıyorsunuz? Türkiyeli vicdan ve de akıl sahibi insanlara soruyorum, yanı başınızda bir halkı boğazlayan terör örgütleri/devletler hangi inanç ve de vicdan ile sizden bağış/yardım isteyebiliyor. Bütün bu acı ve katliamlara rağmen siz bunların bu davetlerini görecek misiniz?

Bütün bunlar ile birlikte başka bir durum daha var. Bir canlının canına kast ederek nasıl bir bayram kutlanabilir. Hani Allah’ın verdiği bir canı Allahtan başka kimsenin alması caiz değildi. Bir yandan insan katleden örgütleri her şekilde besleyen ama sonra da çıkıp dayanışma/insanlık/yoksulluk adına sizden yardım/bağış talep eden örgütler, diğer yandan ise sizin bu bayramınız için canından olacak milyonlarca hayvan! Bir şeyleri başka şekilde bakmak/düşünmek gerekmez mi artık? Bir defa bir halk İslamiyet adına ortaya çıktığını söyleyen bir terör örgütü tarafından büyük bir katliam ile karşı karşıya, devletin çizdiği engellerden/”sınır” geçmek için korkunç acılar çektiler, yarın nerde olacakları, nasıl bir yaşam sürecekleri belli değilken, sizler neyin adına, kiminle, nasıl bir dayanışma içerisinde olacaksınız…

Sizin “bayramımız” dediğiniz dört gün içinde kentlerin sokakları, caddeleri kan gölleri olacak. Her yıl izliyoruz, bırakalım kentin sokaklarını, caddelerini İstanbul boğazı bile kana bulanıyor. Yoksul ile dayanışma, yoksula imkân yaratma için her birinizin yapacağı onlarca şey vardır. Çok uzaklara bakmayın; bugün Kürt halkı büyük acılar içinde yaşıyor. Her gün çocuklarının naaşını topluyor dağlarda, sokaklarda. Ezidi, Kürt, Türkmen halkları IŞID zulmüne karşı mücadele içinde iken, büyük açlık ve de yoksulluk yaşarken, sizler yukarıda değindiğimiz bu kanın ortaklarından olan dernek ve vakıflar ile nasıl dayanışma içinde olacaksınız. Unutmadık daha, 28 Aralık 2011 tarihinde Kürtler dağ başında parça parça parçalanmış çocuklarının bedenlerini toplarken ülkenin batısı şatafatlı yılbaşı partilerinde eğleniyordu.

Özellikle Amed (Diyarbakır), Riha (Urfa), Merdin (Mardin) ve diğer bütün Kürdistan kentleri başta olmak üzere gelin bu sefer başka bir şey yapalım; bayram insanların mutlu ve dayanışma içinde olması ise bunun pratiği yukarıdaki örgütleri beslemek değil, zulme uğrayan halkların doğrudan yanında olmaktır. Kürt halkı Kobani’de zulüm yaşarken “bayramdayız” demesin kimse. Dayanışma ve destek olmanın bugün için çok başka biçimi yoktur, bugün bunun tek hali vardır, o da Kobani halkı ile birlikte olmaktır. Ne bir insan, ne de bir hayvan, hiçbir canlı kurban olmasın. Bir canlının kurban olması ile bayram/dayanışma olmaz. Hayat vererek, başka hayatlarda çoğalarak ancak dayanışma ve de mutluluk olabilir.