Gazeteci Hasan Cemal’in ‘Delila: Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri’ ile gazeteci Tuğçe Tatari’nin ‘Anneanne Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim’ kitaplarını toplatma kararı verilmişti.

Gaziantep'te PKK'ye bağlı Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi'ne yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan şüphelilerin evlerinde, Abdullah Öcalan'ın kitaplarının yanı sıra gazeteciler Hasan Cemal'in iki, Tuğçe Tatari'nin de bir kitabı çıktı.

Gaziantep 3. Sulh Ceza Mahkemesi, evden çıkan tüm yayınlarla birlikte Cemal ve Tatari'nin kitapları hakkında "şiddeti teşvik edecek şekilde terör örgütü propagandası, suç işlemek için tahrik, suçu ve suçluyu övmek" iddiasıyla toplatma kararı verdi.

Ayrıca toplatılmasına karar verilen eserler arasında Müslüm Yücel'in "Abdullah Öcalan / Amara'dan İmralı'ya" adlı kitabı da bulunuyordu. Hasan Cemal ve Tuğçe Tatari’nin kitapları hakkında verilen toplatma kararının kaldırılması için başvuruda bulunuldu.

Gaziantep 3. Sulh Ceza Hakimliği’ne sunulan dilekçede, kitaplar okunmadan toptancı bir yaklaşımla toplatma kararı verildiği ifade edildi. Dilekçede, “Toplamda 25 kitap ve beş dergi hakkında bu kararın verildiği anlatılarak, “Aynı gün tümünün okunmasının ve okunduktan sonra toplatma kararı verilmesinin yaşamın olağan akışına, fiziki koşullara ve mantığa aykırı görüyoruz” denildi.

‘KARARDAN ÖNCE OKUNMUŞ OLMALARI GEREKİR’

Gaziantep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı ve Fikret İlkiz tarafından sunulan itiraz dilekçesinde, Hasan Cemal tarafından kaleme alınan, “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri” ile “Delila / Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri” adlı kitaplarının “çözüm sürecinde tarafların görüşlerini kamuoyunda tartışmaya ve gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya çalışan eserler” olduğu ifade edildi.

Her iki kitabın 2014 yılında piyasaya çıktığı belirtilerek, “Yaşanmış gerçeklerin üzerine yazılmış kitaplar hakkında verilen toplatma kararları özgür ve demokratik tartışma ortamlarını ortadan kaldırır.

Temel haklara aykırı böyle bir durumun yaratılması ve kitapların toplatılması hukuka uygun değildir. Kitaplar toplatılmak için yazılmamıştır, okunmak içindir” denildi.

Dilekçede, toplatma kararının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesine düzenlenen “basın özgürlüğü hakkının” ihlal anlamına geldiği kaydedildi. Ayrıca Anayasa’ya ve Basın Kanunu’na göre de toplatma kararı verilemeyeceği belirtilerek, “Basın Kanunun 25. maddesine göre eserlerin örnekleri alınabilir, el konulabilir ve dağıtımın önlenmesi kararı verilebilir ama kanuni düzenleme bakımından önceki Basın Kanunu’nda yer alan toplatma kararı verilmesi hali, yeni düzenlemede kaldırılmıştır” denildi.

Cemal’in iki kitabının toplam 561 sayfa olduğu vurgulanarak, “Karardan önce ‘okunmuş’ olmaları gerekir” denildi. Gaziantep Sulh Ceza Hakimliği’nin 4 Aralık 2015’te toplatma kararı verilmesi talebinin Gaziantep 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nce aynı gün onandığı ifade edildi.

Toplamda 25 kitap ve beş dergi hakkında bu kararın verildiği anlatılarak, “Aynı gün tümünün okunmasının ve okunduktan sonra toplatma kararı verilmesinin yaşamın olağan akışına, fiziki koşullara ve mantığa aykırı görüyoruz” denildi.

Dilekçede ayrıca, Abdullah Öcalan’ın kitabının toplatılmasını da Anayasa’ya aykırı bulunduğu hatırlatıldı.   

Tuğçe Tatari adına Şarklı’nın yanı sıra Avukat Turgut Kazan ve Aslı Kazan Gilmore tarafından itirazda bulunuldu. Dilekçede, Tatari’ye ait “Anneanne Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim” adlı bir kitabın da toplatıldığı belirtilerek, “Kararda, kitabın okunup incelendiği izlenimi verecek hiçbir alıntı ve atıf yapılmadan, bütün kitaplar için topluca tam 10 kez ‘Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasının yapıldığı’ kanaatine varıldığının belirtilmesiyle yetinilmiştir” denildi. Kitabın bir yıl önce basıldığı ve savcılığa teslim edildiği vurgulanarak, “Kitap aylarca ‘en çok satan kitaplar listesinde’ yer almış, yani basılıp bir köşede kalmamış, konuşulmuş, tartışılmış, göz önünde olmuştur. Ama buna rağmen, Basın Yasası’nın 26/1. maddesinde, ‘bir muhakeme şartı olarak’ vurgusuyla gösterilen altı aylık sürede soruşturmaya uğramamış, dava açılmamıştır. Dolayısıyla, toplatma kararındaki bütün kitaplarla birlikte yapılan toptancı değerlendirme ve suçlama yasaya aykırıdır, haksızdır. Böyle toptancı bir yaklaşımla verilen karar; ifade ve basın özgürlüğünün özüne yönelik apaçık bir ihlal niteliği taşımaktadır” denildi. Dilekçede, AİHM kararlarının yanı sıra Anayasa Mahkemesi’nin Abdullah Gül’ün şeref ve itibarın zarar verildiği gerekçesiyle “Musa’nın Gülü” adlı kitap için tazminata hükmedilmesini ihlal saydığı anlatıldı.