Fransız şarkıcı Zaz bir kez daha İstanbul’daydı. İlk albümüyle şöhreti yakalayan sanatçı, sokakta müzik yaparken çok şey öğrendiğini ama o günlerin artık geride kaldığını söylüyor.

 

AYŞE DÜZKAN / Star

 

Türkiye, genellikle hiç anlamadığı ve belki de bu yüzden olduğundan daha derin anlam atfettiği Fransızca şarkıları sevdi hep. Hele de kadınların sesinden olunca. Edith Piaf ölümünden sonra bile dinlendi, sesi ona çok benzeyen Mireille Mathieu da, Barbara da... O yüzden Zaz ilaç gibi geldi bize.

 

O ise “Edith Piaf daha bağımlıydı aşklarına, ben daha bağımsızım ama onun gibi bir şarkıcıyla kıyaslanmaktan onur duyarım” diyor. 

 

İKİ YILDIR TURNEDE

Dünyada en çok konuşulan diller sıralamasında İngilizce ve İspanyolcanın epey arkasında olan Fransızca söylemesine rağmen gördüğü ilgiye şaşırmamış: “Milliyetçi değilim, benim için şarkılarımın Fransızca olması değil özgün olması önemli. Eğer insanlara özgün bir şeyler ulaştırabiliyorsa dilin önemi yok diye düşünüyorum. Ben sadece Fransa’yı değil bütün dünyayı seviyorum.” Başarısı karşısında şaşırmış değil, dediğine göre yayınlatmadan önce şarkılarını kime dinletse beğenmiş.

 

Biz onun sokakta şarkı söylemesi fikrini çok sevsek de o bu duyguları paylaşmıyor sanki: “Aslında sokakta başlamadım. Şirketimle anlaşma yapmadan önce bir yıl kadar sokaklarda şarkı söyledim. Arkadaşlarımla Paris’e gelmiştik. Patronunuz yok, ücret verecek biri yok, mesai saati yok, ne zaman ne kadar şarkı söyleyeceğinize siz karar veriyorsunuz... Yine de bana heyecan verdi ve çok güzel günlerimiz oldu. Ama geçmiş geçmişte kaldı.”

 

Albümü çıktığından beri yani iki yıldır turnede. Fransa’yı dolaşmış, dünya turnesini de bitirmek üzere. Yolculuk sırasında ikinci albüm için hazırlanmakta güçlük çektiğini söylüyor. Çoğu müzisyen gibi kitap okumuyor, pek az müzisyen gibi herhangi bir enstrüman çalmıyor, aklına gelen melodileri telefonuna kaydediyor. Ve düzenlemeye grup arkadaşlarıyla birlikte karar veriyorlar; caz, swing, hiphop... Cazı seviyor ama “Caz şarkıcısı değilim. Sadece caz yapmak hoşuma gitmezdi” diyor. Bunu ona kim nasıl yakıştırdı, bilmiyorum.

 

Her yerde gördüğümüz o mavi baş bağlı fotoğraftaki mahzun halini ciddiye almakta yarar var. “Kendimle çok mücadele ettim, biraz içe dönük bir insanım, o yüzden kişisel gelişim üzerine çok okudum.” Nitekim ünlenmekle ilgili de sıkıntılı: “Eskiden birisiyle tanışıp sohbet ediyordum ama şimdi ünlü olduğum için insanlar beni tanıyor ve hakkımda bir fikir edinmiş oluyor. O tanışma anını yaşayamıyorum.” 

 

MUTLU OLMAK İÇİN DEĞERLERİNİ KORU

Tıpkı şarkılarındaki gibi “Para mutluluk kaynağı değildir, kiranızı ödemek için paraya ihtiyacınız var tabii ama insanlar başkalarının hayatını yaşamak istiyor, oysa mutlu olmak için kendi değerlerinizi korumalısınız” diyor.

 

Belki de onu çekici kılan yanı bu; müziğinin ve fikirlerinin bize geçen yüzyılı hatırlatması. Kimleri dinlediğini sorduğumuzda Fiona Apple, P.G. Harvey gibi isimleri veriyor. Ya tıpkı onun yaşlarında olan ve Fransızca rap parçaları Atina’daki bütün ayaklanmalarda duyulan Kenny Arkana? Zaz, onun Türkiye’de tanınmasına şaşırıyor ve Arkana’nın müziğindeki öfke ve mizahı çok sevdiğini söylüyor. İstanbul’u tabii ki çok sevmiş, yine gelip gezmek istiyor.