DEMOKRAT HABER / Sedat Yiğit

Şili'de demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen şair, 3 yaşındayken yerel "La Mañana" gazetesine bazı makalelerle katkıda bulunmaya başladı. 1920'de "Selva Austral" isimli edebiyat dergisinde "Pablo Neruda" adıyla yazmaya başladı. Şair, bu takma ismi Çek şair Jan Neruda'nın anısına seçmişti. Daha sonra bu isim yasal adı olarak kalmıştır.

Yaşamı boyunca güçlü siyasi duruşuyla tanınan Neruda, ülkesindeki ve İspanya'daki faşizme karşı durmuştur. 1970 yılında Şili başkanlığına aday gösterilmiş, ancak daha sonra başkan seçilen Salvador Allende'yi desteklemiştir.

Allende seçilince Neruda'yı Şili'nin Fransa elçisi olarak görevlendirdi. 1971 yılında edebiyat dalında Nobel Ödülü aldı. 1972 yılında sağlık sorunları nedeniyle elçilik görevini bırakarak Şili'ye döndü. 24 Eylül 1973'de darbenin hemen ardından hayatını kaybetti.

Ölümü araştırılıyor

Şili'nin sosyalist Devlet Başkanı Salvador Allende'nin dostu olan Neruda, Augusto Pinochet'nin düzenlediği askeri darbenin hemen ardından 69 yaşındayken yaşamını yitirmişti. Ailesine, Neruda'nın başkent Santiago'daki bir klinikte ilerlemiş prostat kanseri nedeniyle öldüğü söylenmişti.

Neruda'nın eski şoförü Manuel Araya Osario, darbeden 12 gün sonra ajanların Pinochet'nin emriyle, klinikte yatarken Neruda'ya zehir enjekte ettiğini iddia ediyor. Bunun üzerine Şili Komünist Partisi, komünist şairin ölümünün araştırılmasını istiyor...

Kendisi Nazım Hikmet adına Barış Ödülü almıştır. Bir kongrede Nazım Hikmet ile ilgili 'Onun (Nazım Hikmet'in) yanında biz şair bile olamayız' diyerek Nazım Hikmet'i övmüştür

Nazım Hikmet’in ölümünün ardından ona bir şiirle şöyle seslenmişti:

Güz Çiçeklerinden Nazım’a bir Çelenk

Niçin öldün Nazım?

ne yaparız şimdi biz

şarkılarından yoksun?

Nerde buluruz başka bir pınar ki

orda bizi karşıladığın gülümseme olsun?

Seninki gibi ateşle su karışık

acıyla sevinç dolu

gerçeğe çağıran bakışı nerde

bulalım?

 

Kardeşim,

öyle yeni duygular, düşünceler yarattın ki

bende,

denizden esen acı rüzgâr

kapacak olsa bunları

bulut gibi, yaprak gibi sürüklenir

yaşarken seçtiğin

ve ölümünden sonra sana barınak olan

oraya, uzak toprağa düşerler.

 

Al sana bir demet Şili kasımpatıları

al güney denizleri üstündeki ayın soğuk parlaklığını,

halkların savaşını, kendi dövüşümü

ve yurdumun kederli davullarının boğuk

gürültüsünü

kardeşim benim, dünyada nasıl yalnızım sensiz,

çiçek açmış kiraz ağacının altınına benzeyen

yüzüne hasret,

benim için ekmek olan, susuzluğumu gideren, kanıma

güç veren

dostluğundan yoksun.

 

Hapisten çıktığında karşılaşmıştık seninle,

zorbalık ve acı kuyusu gibi loş hapisten,

zulmün izlerini görmüştüm ellerinde,

kinin oklarını aramıştım gözlerinde,

ama parlak bir yüreğin vardı,

yara ve ışık dolu bir yürek.

Ne yapayım ben şimdi?

Tasarlanabilir mi dünya

her yanına ektiğin çiçekler olmadan

Nasıl yaşamalı seni örnek almadan,

senin halk zekanı, ozanlık gücünü duymadan?

Böyle olduğun için teşekkürler,

teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için.