Nilay VARDAR / BİA

Sanatçı, siyasetçi ve aydınlardan oluşan 45 kişilik heyet, Uludere saldırısının gerçekleştiği köyleri ziyaret ettikten sonra izlenimlerini aktardı.

Cezayir Toplantı Salonu'nda bir araya gelen heyet, Uludere saldırısının, bölgede süren savaşın yarattığı yoksulluğu ortaya çıkardığını, yakınlarını kaybedenlerin, tazminat ve özür ile yetinmeyerek sorumluların bulunmasını istediğini belirtti ve bu olayın üstünün kapatılmaması için sürecin takipçisi olacaklarını söyledi.
Necmiye Alpay (Yazar): Köylüler tazminat meselesine karşı çıkıyor. Bu bir acıma, merhamet, yoksullara yardım meselesi asla değil. Orada  ikinci sınıf insan yerine konma söz konusu.

Yasemin Göksu (Sanatçı): Duyarlı insanların bile görmeye katlanamayacağı dramatik şeyler yaşadık. Genç bir kadın, nişanlısı kendisini göremedi diye ağlarken, tamamen yüzü yanık bir çocuk, ağabeylerinin yüzünü ameliyat ettirmesi için para biriktirdiklerini anlatıyor. Oraya gitmekle, bir cinayete daha ortak olmadığımızı ortaya koyduk.

İlkay Akkaya (Sanatçı): Bölgeye yaptığımız çoğu ziyaret hep vahşi katliamlar sonrası oldu. İki yıl önce bir yaylada barış nöbeti tutarken, "Kahrolsun heteroseksiszm, kahrolsun ulus devlet, yaşasın halkların kardeşliği"ni duyduğumda çok sevinmiştim ama Uludere'ye gittiğimizde yine aynı noktaya gelmişiz dedim.

Meryem Koray (Yazar): Taziyeye  gidiyordum ama başım eğikti.  Biz ne diyeceğimizi bilmiyorduk ama onlar bize ayağınıza sağlık diyorlar. Kendilerini o kadar yalnız hissediyorlar ki, çünkü  hep savaş nedeniyle gidiyoruz oralara.

Sema Solaklı (ÖDP Genel Başkan Yardımcısı): Bu insanlara ne diyeceğim kaygısıyla oraya gittim. O insanlar güvencesiz çalışan emekçi; üretim araçları da 'katır'. Düşünün, orada insanlar evlatlarının puzzle yapar gibi parçalarını topladı; mezara gömdükten sonra da mezarı açıp parçaları yerleştirdi. Barış orada güvercin değil, evlat demek.

Jülide Kural (Sanatçı): 15 yaşında bir kız geldi yanıma, önce dirayetli görünüyordu; ağabeyinin fotoğrafını gösterip kalbine koydu ve "Benim küçücük bir kalbim var bu ateşi hangi devlet hangi güç söndürecek" dedi. Elbette çok öfkeliler. Devletten kuru bir özür ve tazminat değil, sorumluları bulmasını istiyorlar ve "bizi yalnız bırakmayın" diyorlar.

Aynur Doğan (Sanatçı): O insanlar bu olayların tekrarlanacağı korkusu yaşıyor. Yakınlarını yitirenleri dahi gözaltına alıyorlar. Devlet ve medyadan umudu kesmişler, tek istedikleri Türkiye'nin farklı yerlerinde duyarlı insanların seslerini çıkarması.

Rıdvan Turan (Sosyalist Demokrasi Partisi Başkanı): Bölgeye giderken yaşanan olayların hata sonucu olduğunu düşünmüştüm ama gördüklerimden sonra devletin ilgili kurumları tarafından yapılmış katliam olduğu konusunda netleştim.

Ferhat Tunç (Sanatçı): Devlet Kürt halkını cezalandırmaya çalışıyor. Yanımda olmazsan hepinizin sonu bu olacak mesajı vermeye çalışıyor. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) son seçimlerde oylarını o köylerde arttırdı, bunun da etkisi var.

Sebahat Tuncel (BDP milletvekili): Devlet korucu ve PKK'ye karşı olan bir köye bile gerektiğinde terörist muamelesi yapabiliyor. Bu olay, Kürtlere gözdağı verme amacıyla planlı şekilde yapıldı. Bir nokta daha var; Başbakan ile konuşan korucu, sonra gelip halkından özür dilemek durumunda hissetmiştir kendini, işte bu, halkı birbirine düşürme çabasının göstergesidir.

Levent Tüzel (Bağımsız milletvekili):  Orada sınır yok, yoksullaştırılmış bölünmüş aileler var. Milyonlarca para heronlara yatırılırken neden bu insanların onurlu yaşamına yatırım yapılmıyor. Hükümetten gelen tüm açıklamalar, bu katliamın üzerini kapatmaya yönelik, mahkemenin gizlilik kararı da kaygılarımızı da arttırıyor. Bu olay ancak Kürt sorunu çözüldüğünde aydınlanacaktır. Bu katliamının üzerinin örtülmemesi için Meclis'te de çalışacağız.