Tebrik beklerken ifade verdiği için üzgün olan Sabite öğretmen, Altın Portakal Film Festivali’nde ‘En İyi Belgeselödülü alan filminin hikâyesini ve yaşadığı zorlukları anlattı.

Sabite Kaya Ekinci (41), 18 yıllık öğretmen. Bir ilköğretim okulunda görsel sanat dersi veriyor. Aynı zamanda biri iki, diğeri 16 yaşında iki erkek çocuğu yetiştiriyor. İstanbul’da ikamet ediyor ama aslen Muş Vartolu.


Hürriyet'in haberine göre, onu diğer öğretmenlerden farklı kılan özelliği, aynı zamanda oyunculuk, sinema ve televizyonla da ilgilenmesi. Aslında iletişim bilimlerinde eğitim almak istiyordu fakat hayat koşulları onu eğitim fakültesine yönlendirdi. Öğretmen oldu, o arada evlendi. Kars, Malatya ve Sakarya’da görev yaptı fakat aklında hep asıl ilgi duyduğu alanlar vardı. Nihayet İstanbul’a gelince Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde sinema ve televizyon eğitimi aldı ve derslerden kalan zamanlarında iki kısa film çekti: ‘Her Şey Bembeyaz’ ve Türkçe’de kuzen anlamına gelen ‘Dotman’. Her ikisinde de kadınların durumuna ve toplumsal sorunlara değindi.


‘Her Şey Bembeyaz’ yurtdışında festivallerde gösterildi fakat Ekinci asıl başarısını altı hayat kadınını konu alan 59 dakikalık belgeseli ‘Bedensiz Ruhlar’la elde etti ve 48. Altın Portakal Film Festivali’nde ‘En İyi Belgesel’ ödülünü aldı.

Kadına şiddet travma yaptı

“Çocukluğumdan beri kadınların yaşadığı zorluklara, ‘namus meselesi’ bahanesiyle şiddet görmelerine, öldürülmelerine tanık oluyorum. Bu kadınların hikayeleri beni hep incitmiştir. Memleketim Varto’da bir anne-kız, ailenin babası tarafından ‘namus’ gerekçesiyle öldürüldü. Başka bir genç kız da sevdiği gençle sohbet ettiği için ilçeden gönderildi ve 20 sene geçmesine rağmen memleketine dönemedi. İstanbul’da çocukluk arkadaşım, koca şiddetine dayanamadığı için, iki küçük çocuğuyla genç yaşında kendisini trenin altına atarak intihar etti.


Bütün bunlar beni çok yaraladı, travma etkisi yarattı. Namus uğruna küçücük bir sebepten kadınlar öldürülüyorken, bazı erkeklerin fuhuş sektörünü geliştirmeleri, çapkınlıklarını ballandırarak anlatmaları, kendilerine sonsuz özgür kıldıkları bir dünyayı kadına dar etmeleri ‘Bedensiz Ruhlar’ı çekmeye karar vermeme neden oldu. Kadına yapılan haksızlığa dikkat çekerek toplumsal sorumluluğumu yerine getirmek istedim” diyor.

Ekinci, İstanbul’a geldiğinde feminist çevrelerden ve kadın oluşumlarından, hikayesini öğrenebileceği kadınları aradı ve Ayşe Tükrükçü’ye ulaştı. Tükrükçü, 2007’de milletvekili aday adayı olmuş eski bir genelev kadını. Kimliğini gizlemiyor. Bizzat yaşadığı için de kadına yönelik şiddet konusuna çok duyarlı. Fakat Ekinci sadece Tükrükçü’nün hikayesiyle yetinmek istemiyordu. Sonunda Tükrükçü’nün ilişkileriyle beş kadınla daha tanıştı. Belgeselde yüzleri mozaiklenerek ve takma adlarla yer verilen bu kadınlar da ortak kadere sahipti. Kimi babasının, kimi kocası ya da sevgilisinin zorlamasıyla hayat kadını olmuştu. Tecavüz mağdurları da vardı. Eğitimsiz, fakir ve mutsuzlardı. Ekinci, “Tükrükçü haricindeki beşi hala çalışıyor. Genelevden evlenerek çıkabilen, beş yıl evli kaldıktan sonra boşanan Ayşe’yse ŞefkatDer’in aktivisti olarak sosyal çalışmalarda bulunuyor” diyor.

Cebinden para harcadı

Belgeselin tamamlanması iki buçuk yıl sürdü. Sabite öğretmen, çekim aşamasında Kültür Bakanlığı’ndan küçük bir destek aldı fakat dar bir bütçeyle çalışmak zorunda kaldı, cebinden para harcadı. Tükrükçü’nün yanı sıra Serhat Dumlu ve Cevahir Şahin adlı iki arkadaşı yer yer yardım etti, koca belgeselin ardında sadece dört kişi vardı. Ama en büyük yardımcısı, belgeseli çekerken ona asistanlık da yapan Tükrükçü’ydü. Tükrükçü’nün eskiden çalıştığı genelevlerin bulunduğu Antep, Mersin ve Adana’ya gittiler. Fakat girmek için izin alamadılar.
“Gizli çekim yapmaya çalıştık ama kameralarımız fark edilince tehdit edildik. Sinan Çetin’in 1985’te çektiği ‘14 numara’ filmi Karaköy genelevinde çektiği görüntülerden oluşuyor. Benim filmim belgesel olduğu ve ticari bir değeri bulunmadığı için o görüntüleri kullanmamıza izin verdi” diyor. ‘Bedensiz Ruhlar’daki diğer mekanlarsa Taksim, Aksaray, Laleli ve Ayşe Tükrükçü’nün yaşadığı ev.

Kadın jürinin takdiri

Ekinci, ‘Bedensiz Ruhlar’ı çekerken ikinci çocuğuna hamileydi. Ağır hikayelere tanık olmak onu çok etkiledi. “Hayat kadınlarının çocukları var. Mesela annenin yanı sıra üç kızı da aynı işi yapıyor ama bu işin yöneticisi baba. Başka bir kadınımızın çocuğu yetiştirme yurdunda ölüyor, diğer çocukları evlatlık veriliyor. Bu hayatlar çok trajik. Çünkü çocuklar ya evlatlık verilecek ya da  ağır bir yük taşıyacaklar. Aileler de toplum içerisinde son derece rencide edilmiş. ‘Ailesinde böyle kadınlar var’ diye dışlanmış. Bugün töre cinayetlerinin altında yatan da bu. Kendilerince kızlarını, kadınlarını öldürerek o aşağılanma durumundan kurtulmaya, aklanmaya çalışıyorlar. Benimle birlikte hamile olan bir hayat kadını vardı. Onun ve çocuğunun, kaderi beni üzdü” diyor.
Bu olumsuzluklara rağmen Ekinci, sonunda ödülünü aldı. “Herhalde daha fazla bütçe ayrılsaydı çok daha güçlü bir film olurdu. Maalesef çok amatör koşullarda yapıldı. Bu sene Antalya Film Festivali’nde kadın teması vardı ve jüri tamamen kadındı. Eğer erkeklerden oluşsaydı bu çalışmaya değer verip ödül verirler miydi, emin değilim” diyor. ‘Bedensiz Ruhlar’, kadın evlerinde, kadınlarla ilgili vakıflarda gösteriliyor. Ekinci, filminin tanıtımının daha fazla yapılması çağrısında bulunurken,  “Destek bulursam yine kadın hikayeleriyle ilgili bir de uzun metrajlı film yapmak isterim” diyor.

Annelik neyine yetmiyor


Ekinci, belgeselin sona ermesiyle birlikte evliliğinin de sona erdiğini anlatıyor: “Bu projede çalışıyor olmak evliliğimi sarstı. Tabii başka problemlerimiz de vardı ancak eşim doğrudan beni suçlamasa da böyle bir konuyu seçmemden rahatsız oldu. Zaten yaşadığım toplumda, üzerinde çalıştığım konu çok kaliteli bulunmuyordu. Sosyal içerikli başka bir konu olsa belki prestij kazandırabilirdi. Çevremden, ‘Başka konu bulamadın mı’ diye uyarılar aldım. ‘Sen bir annesin, bir öğretmensin, neyine yetmiyor’ gibi sorularla karşılaştım. Bunun yanında ‘Çok cesursun, bravo’ diyenler de oldu ama yaptığımi ne cesurca bir tavır, ne de prestij kaybı olarak gördüm.”

Seksi işçisiyle öğretmenin adı yanyana gelmez


Ekinci, belgesel çektiği ve bir-iki basın organında ‘seks işçisi’ tabiri kullanılarak haber olduğu için, Milli Eğitim tarafından soruşturmaya uğradı. Kendisine “Öğretmen ve seks işçisi kelimelerinin yan yana gelmesi uygun düşmez” denilerek ifadesinin alındığını söyleyen Sabite öğretmen, “Belgeseli çekerken öğretmenlik işimi aksatmadım. Tebrik beklerken böyle bir tavırla karşılaşmak beni üzdü. Yine de kendimi güçlü hissediyorum.