‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinin senaristi Meral Okay, üç ay önce yakalandığı kanserle savaşını, o süreçte neler yaşadığını ilk kez HT Magazin’e anlattı: “Yaşamak en büyük aşkmış, kanser amansız bir hastalık değilmiş.”

Meral Okay kanserle savaşını anlattı

Uzun süredir tanırım Meral Okay’ı. Ne zaman başım sıkışsa, dertleşmeye ihtiyacım olsa arayabileceğim bir acil durum arkadaşıdır. Yaptığı işlere hayranımdır. Çünkü bilirim, o bir iş yapıyorsa ruhunu ortaya koyar. Üç ay önce ortak bir dostumuzla sohbet ederken “Biliyor musun, Meral Abla kanser” dedi. Önce derin bir nefes aldım, sonra da onun hayatı ne kadar sevdiğini hatırlayıp “Takma kafana, nelere göğüs gerdi o, bu hastalığa pabuç bırakmaz” dedim. Sustum ve unuttum. Çünkü biliyorum ki, bir hastayı rahatlatmak istiyorsanız, ona hastalığını hatırlatmayacak ve anlattırmayacaksınız. O nedenle sadece “Nasılsın?” demek için aradım. O da durumu çaktırmadan idare etti ve her zamanki gibi çok yoğun olduğunu anlattı. Çünkü o hep bir yerlere yetişmeye çalışırdı, çok işi vardı ve yapmak istediği pek çok proje... Bir kere ‘Muhteşem Yüzyıl’ı bitirmeden buralardan gitmezdi, bu iş için çok emek harcamış ve tüm tehditlere karşı savaşmıştı. O tanıdığım en iyi savaşçılardan biriydi. Kanser düşmanını iyi tanıyordu. Annesini, eşi Yaman’ı ve çok fazla arkadaşını bu hastalığa teslim etmişti. Ne yapması gerektiğini iyi biliyordu. Sustu ve hastalığına konsantre oldu ve mutlu haber alındı.

 

Hastalığın nasıl ortaya çıktı?

Sol göğsümün üzerinde pinpon topu büyüklüğünde bir şişlik oluştu. Ben de “Yağ bezesi herhalde” diyerek çok ciddiye almadım. 10 gün sonra Timur Savcı'yla toplantıdayken ona gösterdim. Timur, “Ben bundan çok hoşlanmadım” deyip güvendiği bir doktoru aradı. 30 Mayıs’ta muayeneye gittim. Doktorda Timur gibi söyleyip beni hemen operasyona aldı. 2 Haziran’da kanser teşhisi koydular. Daha sonra da akciğer kanseri olduğum anlaşıldı.

Meral Okay denilince ardından hep bir ağızdan “Güçlü kadındır” denir. Peki, doktor sana “Kansersin” dediğinde aklına ilk ne geldi?

Akciğer kanseri beyne sıçrar. O nedenle “Acaba beynime sıçradı mı?” diye düşündüm. Çünkü bu uğraştırıcı ve sevimsiz bir sürecin beni beklediğini gösterecekti. Olmadığı ortaya çıktı, kanser tek bir yerdeydi. Rahatladım. Güç meselesine gelince Oya’cım, kanser teşhisinin karşısında ne gücünüz ne de paranız geçiyor.

Sonra nasıl bir süreç başladı?

Teşhisten sonra duruma Sezen Aksu el attı. Özel bir hastanede idealist, genç ve insan kalitesi yüksek doktorlardan oluşan bir ekip kurdu. Bu hastalıkta doktorlarına güvenip, akıllı ve iyi huylu bir hasta olman lazım. Onlara teslim olacaksın. Doktorlarıma “Benden bir şey saklanmamalı. Sizinle aynı bilgilere sahip olacağım. Yeri geldiğinde sizden önde olmak istiyorum. Başıma ne geleceğini bilmeliyim” dedim. Onlar da bana destek verdiler. Şimdi mutluluğunu hep birlikte yaşıyoruz.

Tedavi iyiye mi gidiyor?

Ben sevdiklerimi aldığı için bu düşmanı çok iyi tanıyordum ama bir süre sonra kanserle arkadaş olup onu gerilettim. Tedaviye çok hızlı cevap verdim. Günde 17 saat çalışırdım. Şimdi 8 saatte pilim bitiyor. Çalışma tempomu azalttım. Ama Allah’ın şanslı kuluyum ki, erken uyarı geldi. Şimdi tümör kayboldu. Sadece bir kemoterapim kaldı.

Kimseyi yanıltmadın yine. Kabul et, güçlü kadınsın, bunu da yendin Meral Abla...

İnşallah öyledir. Bu hastalıkta ne olacağı kesin konuşulmaz ama ben duvara çarpmayacağım, virajı aldım. Moralim ve enerjim çok yerinde. 10 Eylül’den sonra üç ayda bir kontrollere gideceğim. Doktorlar “Kemoterapin bitince ne yaparsan yap” dediler. Denizi özledim, yüzmeye gideceğim.

Peki, hiç korktuğun oldu mu?

Bazen korktum ama korkunun ecele faydası yok. Etrafımdaki dostlarım bu işin üstesinden geleceğime o kadar inançlılardı ki, sırf onları mahcup etmemek için daha fazla çaba gösterdim. Tıbba güvendim ama iç sesimi dinledim.

İç sesin ne dedi?

“Tamam ya, yapacaksın sen bu işi” diyor. (Kahkahalar) Bak, bugün bunlara gülüyoruz.

"SEZEN YANIMDAN BİR DAKİKA AYRILMADI"

Senin bir acil durum ekibin var. Onlar yine iş başında mıydı?

Sadece bu tedaviye konsantre olmak istedim. Diğer taraftan ‘Muhteşem Yüzyıl’ devam edeceği için önümüzdeki 60 bölümü planlamak ve yazmak zorundaydım. Önce etrafımda kimlerin kalacağına karar verdim. Sezen Aksu, ilk andan her şeye el attı. Tatil zamanı benim yanımdan bir dakika bile ayrılmadan İstanbul’da kaldı. 35 yıllık arkadaşım Emel her şeyi yönetip üzerimden yük aldı. Zaten beş kişiydik. Yaman’ı da ben aynı acil durum ekibiyle gömdüm.

Böyle dostlarımın olması büyük şans. Babam da o ekibin bana iyi geleceğini bildiği için gelişmeleri takip etti.

Bugüne kadar bu olayı gizlemek için çaba gösterdin. Ama üç gün önce beni arayıp neden her şeyi anlatmak istedin?

Kanser olduğumu bilen senin gibi bir sürü gazeteci dostum vardı. Büyük bir saygı göstererek sessiz kaldınız. Hastalığın üstesinden gelmeme müsaade ettiniz. Ama internette pankreas kanseri olduğum yazıldı. Bazı uyanık magazin yazarları da onlara röportaj vermişim gibi yazdılar. Demek ki onların ferasetleri bu kadarmış. Allah onları bildiği gibi yapsın. Zaten hayatları parlak değil, benim beddua etmeme gerek yok. Çıkıp doğrusunu anlatmayı düşündüm ve ilk kez konuşmak için seni, yani dostumu aradım.

Bu haberin duyulmasıyla neler yaşadın?

İnsanları iyi olduğuma ikna etmeye ve sakinleştirmeye çalıştım. Kimi ağlayarak, kimi içmiş kafayı bulmuş halde, kimi doktor önermek için aradı. Kimisi de söylemediğim için küstü. Çoğu bir yoğun bakım odasında olmamı bekliyordu. Evde ve iyi olduğuma inandırmak için artık “Fotoğrafımı çekip yollayayım mı?” diyordum. Bir de her arayanın mutlaka bir kanserli yakını vardı ve o süreci anlatıyordu. Ama benim duymak istediklerim bunlar değildi. Hayata dair başka bir şey konuşmak istiyorum.

"SEVENİM ÇOKMUŞ"

Bu süreç sana ne öğretti?

Yaşamakmış en büyük aşk be Oya’cım. Kanser amansız bir hastalık değilmiş. Bir de hayattayken bu kadar sevildiğini ve değer verildiğini bilmek hoş bir şey. Teşvikiye Camii’nin avlusunda kim ne yapacak, kim neye yanar onu gördüm ve memnun kaldım. Geniş bir kitle gerçekten içtenlikleriyle oradaydı. (Kahkahalar)

"PARTİLER YAPTILAR"

Meral Okay’a kanser teşhisinin konulduğu gün şeker hastası olduğu da ortaya çıkmış. Okay, “Sezen, Hümeyra, Yılmaz Erdoğan, Beyazıt Öztürk, Timur Savcı bana hep moral verdi. Evleri parti alanı yaptılar. Şarkılar söylendi, yemekler yendi. Ama bana diyet yemekleri verdiler” diyor.

"Timur 13 no'lu odada kalmama bile takıldı"

'Muhteşem Yüzyıl' ekibi nasıl karşıladı?

İlk operasyondan itibaren yapımcımız Timur Savcı, genel koordinatör Nermin Eroğlu, yönetmenlerimiz Yağmur-Durul Taylan, Nebahat Çehre, Halit Ergenç ve Meryem Uzerli biliyordu. Beni müthiş bir sevgiyle karşıladılar ve huzurum için sessiz kalma isteğime saygı gösterdiler. Ameliyattan çıkıp gözümü açtığımda tepemde Timur “Meral abla” diyordu. 13 numaralı odada kalıyordum. Ona bile uğursuzluk diye olay çıkarıp bizim ekibin başının etini yemiş. O benim canım kardeşim. Test sonuçlarımı okurken ekip çığlıklar atıyor.